Bu yazı, nefsime bir nasihat ve bir ders, siz değerli kardeşlerime de lütfeder ve kabul buyurursanız bir bayram ikramı ve hediyesidir
1-Ramazan bayramı, çocuklarımıza bir şeker bayramı olsa da biz büyükler için Allah’a şükür ve şükran bayramıdır.
2-Ramazan ayının bitmesiyle şükür ve ibadetler, hayır ve hasenatlar bitmemelidir. Çünkü Allah’ın iyilik ve nimetleri devam ediyor. Devam eden iyilik, devamlı şükür ve teşekkür ister. İbadet ve dua hayatımızın devam etmesini gerektiren ikinci sebep te her an korunmaya muhtaç varlıklar oluşumuzdur. Hastalıkların, ihtiyarlığın, musibetlerin ve ölümün her an yaşanabileceği bir dünyadayız. Böyle bir dünyada olan insan, dua ile ibadet ile, hayır ve hasenatla Allah’tan yardım almalı, moral bulmalı ve Allah’ın rahmet ve himayesini üzerine çekmelidir.
3-Ramazan ve kandil Müslümanı olmamalıyız. Hadis-i şerifte: “Amellerin Allah’a en sevimlisi az olup devamlı olandır.”[1][1] buyurulmuştur.
4-İmansız bir an, tevbe edilip geri dönülmezse ebedî azap ve helaktır. İbadetsiz bir gün hüsran ve iflastır.
5-Fitre ve zekâtlar bayramdan önce verilmelidir. Veremeyenler de fırsat buldukları zaman ve zeminde verebilirler. Fitre başın sadakası, zekât servetin koruması, sadakalar da hastalıkların tedavisi olsun diye emredilmiştir.
6-Bayram, sevme, sevilme, sevdirme ve sevindirme günüdür. Barış ve kardeşlik günüdür. İslâm ise barış ve kardeşlik dinidir. Allah ve Resulü, bütün müminlerin ve Müslümanların kardeş olduklarını ilan etmişlerdir. Müslüman Müslümana zulmetmez, yalnız bırakmaz, zalime teslim etmez.[2][2]
7-Senin “Mesleğim (veya tarikatim, mezhebim, grubum) haktır veya daha güzeldir” demeye hakkın var. Fakat “Yalnız hak benim mesleğimdir” demeye hakkın yoktur. (Yani yalnız hak benim meşrebim, benim mesleğimdir, dersen, senin meşrebinde ve mesleğinde olmayan mümin kardeşlerini haksızlıkla suçlamış ve onları gücendirmiş olursun.)
8-Senin üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu demek doğru değildir. Çünkü niyetin hâlis değil ise zarar verebilirsin. Böyle durumlarda susmalısın. Doğruyu söylemeyi ehline bırakmalısın.
9-Düşmanlık etmek istersen, kalbindeki düşmanlığa düşmanlık et, onu kalbinden silmeye çalış. Hem en fazla sana zarar veren kötülükleri ısrarla emreden nefsine ve nefsin hevâ ve hevesine düşmanlık et, ıslahına çalış. O zararlı nefsin hatırı için mü’min kardeşlerine düşmanlık etme. Muhabbet, yani sevgi duygusu, muhabbete, sevilmeye lâyıktır. Düşmanlık duygusu da her şeyden evvel düşmanlığa lâyıktır.
10-Peygamberimizin tarif ettiği Müslüman: “Eliyle, diliyle başkasını incitmeyen insandır.”[3][3]
11-Eğer hasmını mağlûp etmek istersen, fenalığına ve kötülüğüne karşı iyilikle karşılık ver. Çünkü, eğer kötülükle karşılık versen, düşmanlık artar. Dıştan yenilse bile içten kin bağlar, düşmanlığı devam eder. Eğer iyilikle karşılık versen pişmanlık duyar, sana dost olur.
Mü’mine yakışan, iyilik ve ikram sever olmaktır.
Senin ikramınla sana teslim olur. İnanmış bir insan, dıştan kınanmaya müstehak
biri de olsa, imân açısından kerimdir, şereflidir, saygıdeğerdir. Bu açıdan ona
hep “iyi insan” olarak bak. Çünkü, fena bir insana “İyisin, iyisin”
demekle iyileştiği ve iyi insana “kötüsün, kötüsün” demekle
fenalaştığı çok olmuştur.[4][4]
Öyleyse,
Allah’ın:
-“Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler.”[5][5]Ayetinde anlattığı müminlerden ol.
“Eğer onları affeder, kusurlarına bakmaz ve bağışlarsanız şüphesiz ki Allah da çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir.”[6][6] Hem bağışlanana hem de bağışlayana. Bağışlayanı, Allah da bağışlar, merhamet edene Allah da merhamet eder.
12-Nebevî ahlakın kurallarından biri de şu hadisle ortaya konulmuştur: “Gelmeyene git, vermeyene ver, haksızlık yapanı affet!”
13-Bir de Müslümanlığın kemal noktası vardır ki, incitilme ihtimaline karşı incinmemeye, gönül koymamaya hazır olmaktır. Bu zordur. Bu zoru başaranlardan birileri şöyle demiştir:
“Âşık der inci den den / İncinme incitenden,
Kemalde noksan imiş / İncinen incitenden”.[7][7]
“Dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek,
Derviş gönülsüz gerek, sen derviş olamazsın.”[8][8]
14-Kin ve düşmanlık besleyenler hem kendine hem mü’min kardeşine hem ilahî rahmete haksızlık ve nankörlük etmiş olurlar. Çünkü, kin ve düşmanlık duygusu önce o duyguyu taşıyanı yakar. Haset evvelâ hâsed edeni ezer, mahveder. Hased edilen kimse hakkında ise zararı ya azdır veya yoktur.
Şimdi gelin sevgili kardeşlerim,
Yukarda sıralanan prensiplerin gereği olarak bir liste hazırlayalım. Dargın olduklarını sandığımız veya bizim şimdiye kadar ihmal ettiğimiz anne-baba dost, akraba ve kardeşlerimizi ziyaret edelim. Üzerimizde hakkı olup hayatta olan anne-babamızın, peygamber varisi alimlerimizin, büyüklerimizin elini öpelim, ihtiyaçlarını soralım, helallik isteyelim, ahirete gitmiş olanların bulursak kabirlerini ziyaret ve dua edelim. Bulamazsak onlar için hayır hasenat yapalım, ömür boyu üzerimizde hakkı olanlar için dua edelim. Bize gücenmiş arkadaş, dost ve akrabalarımızdan özür dileyelim, helallik alalım. Bu davranış, Peygamberimizin önemli sünnetlerinden biridir. Bunları yaptıktan sonra göreceksiniz moraliniz düzelecek, huzur ve mutluluk dünyanıza hâkim olacak, hastalıklarınızın yarısından, belki tamamından kurtulmuş olacaksınız. Bayramınız işte o zaman bayram olacak.
Allah hepinizden razı olsun. Allah, bütün dünyaya Kur’an’ın ve İslam’ın güzelliklerini görmeyi, bize de göstermeyi nasip eylesin. Ramazan Bayramınız mübarek olsun. Vatanımız cennet olsun, cennet hepimize vatan olsun sevgili kardeşlerim.
Dr. Vehbi KARAKAŞ
[9][1] Buhari, İman, 32
[10][2] Bkz. Hucurat, 49/10; Buhari, Mezalim, 3; Müsli,m, Birr 58
[11][3]Buhârî Îmân 4 5 Rikak 26; Müslim Îmân 64-65. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd Cihâd 2; Tirmizî Kıyâmet 52 Îmân 12; Nesâî Îmân 8 9 11
[12][4] Geniş bilgi ve orijinali için bkz. Bediüzzaman’ın Uhuvvet ve İhlas Risaleleleri.
[13][5] Furkan, 25 / 72
[14][6] Teğabün, 64 / 14
[15][7] Alvarlı Efe
[16][8] Yunus Emre
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi