Ey ateistler ve deistler! Siz, İslâm’ın ve Kur’an’ın düşmanı olamazsınız. Neden? Çünkü siz insansınız. Her insan gibi siz de Allah’ın “en güzel şekilde yarattım”[1] dediği sanat harikası eserlerisiniz. Hem de siz, aynı zamanda aslınız itibariyle peygamber evladısınız. İlk peygamber Hz. Âdem ’in (as) çocukları ve son peygamber Hz. Muhammed’in de (sav) ümmetisiniz. İnsan, beşeriyeti itibariyle günahkâr olabilir, ama dinsiz, imansız olamaz, olmamalıdır. İnsanın bozulmamış vicdanı buna izin vermez.
Sizin İslâm’a ve Kur’an’a düşman olmanıza engel ikinci sebep, İslâm’ın ve Kur’an’ın masum oluşudur. Çünkü İslâm’ın ve Kur’an’ın sahibi Allah’tır. Allah Kitab-ı Kerîm’i hakkında şöyle buyurmaktadır:
وَمَا كَانَ هٰذَا الْقُرْاٰنُ اَنْ يُفْتَرٰى مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلٰكِنْ تَصْد۪يقَ الَّذ۪ي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْص۪يلَ الْكِتَابِ لَا رَيْبَ ف۪يهِ مِنْ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ۠
“Bu Kur’an Allah’tandır, başkası tarafından uydurulmuş değildir. Ancak kendinden önce (indirilmiş ilâhî kitapların onayı (ve detayı) dır. Alemlerin Rabbi’nden geldiği konusunda şüphe yoktur.”[2]
Allah kusurdan münezzeh olduğu gibi, kelamı da kusurdan münezzehtir. Siz, aslında bir kısım Müslümanlarda gördüğünüz ama onlara yakıştıramadığınız kötülüklerin, çirkinliklerin düşmanısınız. Siz bir kısım Müslümanlarda gördüğünüz ama onlara yakıştıramadığınız hırsızlıkların, yolsuzlukların, şunun-bunun malına çökme gibi haksızlıkların düşmanısınız. Siz, bir kısım Müslümanlarda gördüğünüz ama onlara yakıştıramadığınız cahilliğin, kabalığın, nezaketsizliğin, şiddetin, despotluğun, zorbalığın, rüşvetin, torpilin, şatafatın, israfın, kayırmacılığın düşmanısınız. Dolayısıyla siz, İslam’la güzelleşen dürüst Müslümanların değil, adı geçen çirkinlikleri sergileyenlerin ve İslam’ı menfur ve melun emellerine alet edenlerin düşmanısınız. Dürüst Müslümanlar da sizin rahatsız olduğunuz bu yanlış ve haksız icraattan rahatsızdır.
Her şeye rağmen bu durum size, İslâm’a ve Kur’an’a küsme veya düşman olma hakkı kazandırmaz. Neden? Çünkü İslâm ve Kur’an, bozulmamış insan vicdanının istediklerini emretmekte, kabul etmediklerini de yasaklamaktadır. İslâm, insanın doğasına ve çevreye zararlı her şeyi, haram ve günah kategorisine sokmuştur. Böyle bir dini ve kitabı vicdanı bozulmamış bir insan nasıl inkâr edebilir?
İslâm, bir Arab’ın hayat tarzı değildir. İslâm, Allah tarafından edeplendirilmiş bir peygamberin, yani Kur’an ahlaklı Hz. Muhammed’in (sav) hayat tarzıdır. İslâm, “aldatan bizden değildir”[3] “komşusu açken tok yatan bizden değildir”,[4] “kendinizin istediğini, kardeşiniz için de istemedikçe hakiki mümin olamazsınız”[5] “Müslüman eliyle, diliyle kimseye zarar vermeyen insandır”[6] diyen bir peygamberin hayat tarzıdır. İslâm, düşmanları tarafından dahi “emin=güvenilir” olduğu kabul edilen, düşmanlarına dahi şefkatle bağrını açan, en güçlü olduğu anda düşmanını affeden, affıyla gönülleri fetheden, ahlakı Kur’an olan ve Allah tarafından övülen son peygamber Hz. Muhammed’in (sav) hayat tarzıdır.[7]
Ey ateist ve deistler! Siz, bu ahlaktan uzaklaşmış bir kısım Müslümanlar yüzünden İslâm’ı ve Kur’an’ı inkâr eder hale geldiyseniz, derhal bu yanlıştan dönün. Yoksa kaybınız ve zararınız çok büyük olacak. Hz. Ali (ra) ne güzel demiş: Dünya gidiyor, ahiret geliyor. Bugün, amel (iman ve ibadet) var, hesap yok. Yarın, hesap var, amel yok.”
İnsan, nerden ve kimden gelirse gelsin kötülüklerin ve zulmün düşmanı olmalıdır. Yine insan, nerden ve kimden gelirse gelsin, bilim, adalet, iyilik ve dürüstlük gibi erdemlerin de dostu olmalıdır. Bunlar Müslüman olmayanlardan gelse bile. Çünkü erdemin ve faziletin gayr-i müslimi yoktur. Çünkü onların hepsi, kimin eliyle gelmiş olursa olsun Allah’ın ilhamı ve eseridir.
Allah arının eliyle balı, ineğin eliyle sütü, toprağın eliyle narı, gülü ve bin bir çeşit nimeti verdiği gibi; Edison’un eliyle de elektriği vermiştir. Memnuniyetle alırız. Çünkü Edison’un kendisi Müslüman olmasa da ilmi ve getirdiği elektrik Müslümandır. Çünkü o, Allah’tan gelmiştir. Elektriği bulan aklı Edison’a Allah vermiştir. Bu durumda bize düşen, sebeplere teşekkür etmek, Allah’a da sonsuz şükür, sonsuz sevgi ve saygı sunmaktır.
Siz zannetmeyin ki zulme ve kirli işlere imza atan Müslümanları bu hale inandıkları İslâm ve Kur’an getirdi. Hâşâ hâşâ! İslâm bundan münezzehtir. Eğer Müslümanlar dinin ahlakını ve ahkâmını yaşasaydılar, o güzellikler karşısında yeryüzünde belki de bir tane ateist ve deist kalmayacak, hepsi Müslüman olacaktı. Müslümanlar böyle olamadıkları için, insanlık kan ağlıyor.
Öyleyse ey Müslümana kızıp dinden uzaklaşanlar, pireye kızıp yorganı yakmayın, bir kısım Müslümanların yanlışlarına ve din istismarcılığına bakıp İslâmiyet’i suçlamaya kalkmayın. Samimi Müslümanlığı Müslümanlarda göremiyorsanız, onu siz üstlenin, İslamiyet’in güzelliklerini yaşayarak siz gösterin. Marifet, sahte Müslümana kızıp dini terk etmek değil, marifet, dine sahip çıkmak, dürüstler gurubu oluşturmak, din istismarcılarına meydanı bırakmamaktır.
İki zümreye de çağrım şudur:
Ey İslam’a aykırı davranış içinde olan Müslümanlar! Ölüm yakanıza yapışmadan nasûh bir tevbe ile tevbe edin, mağdur ettiğiniz, hakkına girdiğiniz, bilerek veya bilmeyerek malına çöktüğünüz her hak sahibine hakkını verin. İncittiklerinizden özür dileyin, helallik alın. Allah Teala’dan da affınızı isteyin. İki dünyanın cehenneminden kurtulun.
Ey ateistler ve deistler! Siz de “bunlar İslam düşmanı” dedirtecek bütün yanlış sözlerden ve davranışlardan uzak durun. Kur’an’ın ve İslâm’ın kimsenin tekelinde olmadığını bilin. İslâm’ın ve Kur’an’ın güzelliklerini iş ve icraatınızla siz ortaya koyun. İslâm’ı güzel yaşayarak “Müslüman öyle değil, böyle olur” dedirtin. Ruhen ve bedenen rahata, rahmete ve iki dünyanın cennetine kavuşun.
Dr. Vehbi KARAKAŞ
[1] Bkz. Tin, 95/4
[2] Yunus, 10/37
[3] Müslim, Îmân 164, Fiten 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû 50; Tirmizî, Büyû 72; İbni Mâce, Ticârât 36.
[4] Hakim, Müstedrek, 4/183, no: 7307.
[5] Buhârî, İmân 7; Müslim, İmân 71, 72; Tirmizî, Kıyâme 59; Nesâî, İmân, 19, 33.
[6] Buhârî, İmân, 3-4; Müslim, Iman, 64-66.
[7] Bkz. Karakaş, Vehbi, Hz. Muhammed’i (sav) Okuma, Anlama ve Yaşama Sanatı, Siyer Yayınları, İstanbul-