Yaradılış, açılan sayfa; Kıyamet, dürülen sayfadır.
Açılan sayfalarımızın tekrar dürüleceği güne hızla yaklaşıyorken yazar ne güzel söylemiş:
“Bugün geriye kalan hayatımızın ilk günü. Bir başka açıdan ise “son günü” de olabilir…
Bugün kalan ömrümüzün ilk günleri mi, yoksa son günü mü?
Hak Teala’dan başka kim bilir? Fakat net olan bilgi o ki kaybedecek vakit kalmadı.
Karar vermek ve harekete geçmek için daralan zamanla yarışmalı.
Kur-an’ı Kerim’de veciz bir şekilde ‘’…hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı…” buyuruyor. Yaratılış sayfalarımızın niçin açıldığını, küçük kıyamet ölüm ile sayfaların niçin kapanacağını Mülk suresi 2.ayetinde Alemlerin Rabbi bu şekilde tanımlıyor.
İlk insan, ilk peygamber Adem babamızdan bu yana İnsanlık tarihi kararlardan oluştu. Adem babamız hata ve sevap bağlamında, örnek davranış modelini bizlere fevkalade öğretti. Adem babamızın cennete yol alan evlatları arınış, tövbe ve yaratılış gerçeğinin özüne tekrar tekrar dönerek atamızın tuttuğu istikameti koruyanlardan oldu. Yolda kalanlar ise Adem babamızın evlatları Habil ve Kabil kıssasında şahit olunan, insanlık tarihine acının ve zulmün ilk kaydı olarak geçen, Kabil modeli ile damga vurdu.
İnsanlık imtihan olurken sadece yanlış kararlar veren kaybetmedi. Karasızlık kuyusuna düşerek, ışıktan faydalanamayan, sosyal hayatın iyilik safında rol alamayan, ait olduğu cesaretin ve izzetin has bahçelerinde konaklamayı tercih etmeyerek korkunun ve zilletin zindanlarında azap çekenler de kaybetti. O vakit kararsızlık afetine kapılıp gitmemeli. Kararsız kişi kendine güvensiz, ıstırap ve endişe içinde olur oysaki dünya hayatı bizlere eziyet için değil ebedi cenneti hayal ederken kısacık bir canlandırma sahnesi ve sonsuz güzellikteki cennette yaratanla buluşturacak ticaretin muhteşem sermayesi olarak bahşedildi. Ebedi ıstıraplardan kurtulmanın karlı ticarete nasıl dönüşeceğini anlatan Alemlerin Rabbi, Saf Suresi 10-11. Ayetlerinde:
‘’Ey iman edenler! Sizi, elem verici azaptan kurtaracak bir ticareti size göstereyim mi?
Allah’a ve resulüne iman edersiniz, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla cihad edersiniz. Bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.’’ buyurur.
Rabbimiz bizlere karlı ticaretin getirisi ile iki cihan iyiliği takdir ederken kararsızlık, sorunlarımızı, endişelerimizi ve iç çatışmalarımızı çoğaltıyor.
ALEMİN MATEMATİĞİ ALLAH’IN TERAZİSİ hiçbir zaman şaşmadan işliyor. Ya inandığın gibi yaşarsın ya da yaşadığın hayata inanırsın.
Ya karar vereceksin kendi inancına uygun yaşayacaksın ya da senin adına karar vereceklerin sana sunduğunu yaşarsın. Beyin hücrelerin yani nöronların da dahil, her şey hayatında senin yerine karar verecek. Şöyle ki:
İnsanlar kararsız kaldığında NÖRONLAR BİRBİRİNE RASTGELE SİNYALLER göndererek BİZİM YERİMİZE BİR KARAR ALIYOR. Yani senin bedeninin parçası senin adına karar veriyor. Bu durumda kalbimize soralım, karasızlık yaşayarak aslında çoğunluğu yağ ve su olan bir et parçasının rastgele verdiği bir karara hayatınızı ve sonsuz ömrünüzü teslim etmek akıllıca mıdır?
Tabii ki değil! Yani sen diye bir şey kalmadan yaşanacak bir ömrün sen yaşamışçasına hesabını vereceksin. Bu kimselerin istemeyeceği bir durum. “And olsun ki hesap çok çetin.” (İbrahim/22)
Kalp, akıl, izan, vicdan, hikmet, farkındalık ile beslenen bir karara ulaşmak elzemdir. Bu sebeple beynimize yapacağımız en büyük iyilik bilinç seviyesini yükseltecek, canla, malla, ilimle, irfanla süslenmiş bir hayatın kodlarını ona okutmaktır çünkü insan farkındalığı anlık değildir. Adem babamıza kadar tanımlayabileceğimiz müthiş bir birikimdir. Bir olayı algılayıp farkına varmamız 120 milisaniye sürer. Libet deneyi ile yeni ölçümlerde “Beynin karar almasıyla” insanın harekete geçmesi arasında sadece 150 milisaniyelik bir süre geçtiğini gösterir. Bu konu bizi dikkate sevk etmeli. Karar vermek bu kadar hızlı olabiliyor ise arge çalışmalarımız ne seviyede. Veri tabanı olarak nereyi dolaşıp da karar veriyor. Arge çalışmalarımızı son derece doğru ve sağlıklı kaynaklardan yaparak tarayıcı rolü üstlenen beynimize doğru veri tabanı oluşturmalıyız. Sağlam bir backgrounda ihtiyacımız var. Bu backgroundu oluşturmalıyız ki doğru kararlar alabilelim ve böylece amel defterimizde cennet hesabı tutulsun ya da mademki kararsız kalıp karar veremediğimiz anlarda, rastgele karar veren bir beyne maruz kalıyoruz, o vakitte hatalı veri oranını azaltmış olalım ki beynimiz veri havuzumuzun arasından hatalı kararı seçme şansı az olsun. “Kudreti daima üstün gelen ve günahları çok bağışlayan yalnız O’dur.” (Mülk 2) Biz de ancak O’na emanetiz. O dilerse olur fakat önce biz dileyelim, talip olup talebe olabilelim.
Versin diye değil sadece, razı olsun diye her şeyden önce. Yoksa bizler elbet hatalı, kusurlu, eksik ve aciziz.
Bıçak aşçının elinde zengin bir sofra, çocuğun elinde bir kazaya dönüşürmüş. Bu örnekte olduğu gibi hayat ve ölüm elimizde felakete dönmese keşke. Yaradılışla açılan sayfalarımıza amel çıktılarımız kaydolurken küçük kıyametimiz ölümle sayfalarımız dürüldüğünde infaz dosyamız olmasın Allah’ın izniyle..
O vakit yetiştirelim ve geliştirelim kendimizi, zihnimizi ve ruhumuzu azimle. Yazımızın sonunda ‘’ Çinlilerin bambu ağacı ile ilgili nefis motivasyon öyküsü ile örnek vererek bitirelim.
Çinliler bambu ağacını şöyle yetiştirir:
“Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır, gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz.
Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yıl da toprağın dışına filiz vermez.
Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir.
Fakat inatçı tohum bu yıl da filiz vermez.
Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda bambuya su ve gübre vermeye devam ederler.
Nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar.
Altı hafta gibi kısa bir sürede de yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.”
Akla gelen ilk soru şudur:
Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı haftada mı yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?
Bu sorunun cevabı tabi ki beş yıldır.
Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?
Başarının şartları her zaman çok basittir.
BİR SÜRE İÇİN ÇALIŞIN,
BİR SÜRE İÇİN TAHAMMÜL EDİN,
HER ZAMAN İNANIN
VE HİÇBİR ZAMAN GERİ DÖNMEYİN.
مَنْ صَبَرَ بَصَرَ : Sabreden görür
مَنْ بَصَرَ شَعَرَ : Gören hisseder
مَنْ شَعَرَ سَجَدَ : Hisseden secde eder
مَنْ سَجَدَ وَجَدَ : Secde eden bulur
مَنْ وَجَدَ صَمَتَ : Bulan susar
مَنْ صَمَتَ نَجَا : Susan kurtulur
مَنْ نَجَا سَعِدَ : Kurtulan mutlu olur.
Onlar için dünya hayatında da ahirette de müjdeler vardır. Allah’ın verdiği sözlerde ve hükümlerinde asla değişme olmaz. İşte en büyük başarı ve kurtuluş budur.” (Yunus, 64)
Selam ve dua ile kalınız…
HATİCE ŞEBNEM DİKTÜRK
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
Allah razı olsun hocam fazla söze gerek yok son cümleler dünyayı ve ahireti ne kadar okumamız ve yaşamamız gerektiğini anlatıyor Rabbim hakkını verenlerden eylesin
Çok güzel olmuş yazınin içeriği hocam hep daha
İyiye inşallah yol alırız.
Dilinize sağlık hocam çok güzel bir yazıydı🤲🏻
Vay beeeee. Hayat dersi… Hocam ne deyim İYİ Kİ VARSIN…
Nasıl bir farkındalıktır bu… maaşAllah çok sevgili ve kıymetli kardeşim. Allah bizi de hakkıyla farkedip hakkaniyetle karar verenlerden eylesin inşaAllah. Rabbim ömrünü kalemini mübarek kılsın
Muazzam bir farkındalıkla yazılmış bir yazıyı her harfini hissederek okudum.Ve müsadenizle aldım
SEVGİLİ HOCAM ALLAH RAZİ OLSUN ELİNİZE YUREGİNİZE SAGLİK İNSANA YOL GOSTERİCİ BİR YAZİNİZİ YAZMİSSİNİZ GENE HOCAM ALLAH YOLUNUZU ONUNUZU ACSİN İNSAALLAH
Bu hayatta gerçek sermayemiz zamandır. Zamanı Güzel insanlarla bizi ruhumuzu Allah yaklaştıracak amellerle ve insanlarla geçirmek hepimizin düsturu olsun. Allah razı olsun hocam.İki cihanda huzurlu huzurda olmak dileğiyle.
👍❤️