Hürriyet yazarı Fuat Bol’un kaleme aldığı “Bunlardan ne köy olur ne kasaba” yazısını siz değerli okuyucularımıza sunuyoruz..
Dün ve bugün, siyaseti kör nefisleri ve şahsi çıkarları uğruna yapan bir yığın insan tanıdık. Bunlar, kendi menfaatlerini devlet ve millet çıkarlarının üstünde tutan, zavallı, küçük insan tipleridir.
Zira bilmezler ki devlet ve milletlerinin olmadığı yerde, kendileri de çıkarları da yoktur.
Yalnızca Sayın Erdoğan ve AK Parti’nin serencamına bakalım ve küçük dilimizi yutalım.
AK Parti’yi temelde kuran dörtlü sacayağına ve kurucu olup sonradan milletvekili olan yığınla insana bakın. Bunlardan Sayın Erdoğan dışındakilerin her biri ayrı telden çalıyor ve hemen hepsi, davamız dediği AK Parti’den ve liderimiz dediği Erdoğan’dan yollarını ayırdı.
Hani AK Parti, yüzyılın davasıydı, bunlar da şaşmaz neferleriydi? Hani ölmek var, dönmek yoktu? Öyle deyip milletten oy almadılar mı?
Liderliğin ne kadar zor olduğunu anlayın; insan ülkeyi mi idare etsin, dış dünyayı mı, bu tipleri mi?
Evet, insanlar evlatlarını seçemez, arkadaşlarını seçebilir ama inanın malzeme budur. Sadece siyasette değil, hemen her yerde malzeme bu kalitededir; liderler bu malzemelerle işlerini yürütmek zorundadırlar.
Mahut tipler, Erdoğan’ın şahsında icraatlarına ve dolayısıyla bizzat kendilerine hakaretin ve aşağılamanın binlercesini yapmaktan geri kalmıyorlar.
Halbuki onların her birinin, Erdoğan’ın karşısında söğüt yaprağı gibi nasıl titrediklerini ve hazır ol vaziyetinde emre amade olup nasıl yaltaklandıklarının canlı şahidiyiz.
Bu nadan takımı, 15-18 senede göremediklerini (hükümetin tüm icraatlarının içinde yer alarak), son iki üç senede görmüş olduklarını iddia ediyorlar.
Ne görüp göremediklerini, bendeniz de vaktiyle içlerinde bulunmuş birisi olarak sizlere söyleyeyim: Bunların bir kısmı FETÖ’nün kullanışlı görüp parmağında oynattığı tipler, diğer bir kısmı da nefislerinin ve kinlerinin esiri olan gafiller ve dalalet içinde bulunanlardır.
Onlar da CHP ile İYİ Parti’nin kayığına binerek yeniden FETÖ’ye ve FETÖ’yü kullanan malum güçlere hizmete amade hale geldiler.
Diğer bir ifadeyle; bunlardan bir kısmı, sahiplerinin sesi olarak icra-i faaliyette bulunmaktadırlar.
Bu yüzden davet edildikleri 6’lı masaya koşarak gitmişlerdir.
Hepsinin ortak özelliği, kinlerinin dinleri olması ve iddia ettikleri davalarına ihanet etmeleridir.
Şimdilerde bunların efelenmelerine, öyle atıp tutmalarına ve Sayın Erdoğan’ı akılları sıra kötülemelerine bakmayın. Dile kolay; on sekiz yıl boyunca ak dediklerine bugün kara diyenlerin sözlerine inanılır mı? Böylesi tiplerin kişilikleri, toplumda saygı görür mü?
Başka partilere katılanları görüyoruz, sadece kullanılmak için varlar, daha da önemlisi oradakilerin gözlerinde yok hükmündeler. Karakterlere bakar mısınız: Bunları milletvekili, komisyon başkanı, bakan, genel başkan yardımcısı ve hatta başbakan yaptığı zaman, Sayın Erdoğan’dan daha öngörülü, daha büyük, daha güvenilir, daha demokrat bir lider yoktu.
Bu karaktere yalnızca bir örnekle yetineceğim: Sakarya’da basit, sıradan bir kasaba avukatı iken dört dönem milletvekilliği, komisyon başkanlığı ve genel başkan yardımcılığı yaptırılan kişiye, artık bir dinlen dendiğinde, ufunetini kusuyor; başka bir partide yer aldığı gibi, Sayın Erdoğan’ı ‘diktatör’ ilan etmekten utanmıyor.
Şayet o, gerçekten diktatör idiyse, onunla birlikte yirmi yıldır kılıç sallayan sizler neden sustunuz? Onun diktatörlüğü, diğer bir ifadeyle zulümleri (!) sizlerin vasıtasıyla (başbakan yardımcısı, bakan, komisyon başkanı vb.) millete ve cihana yansıtıldı; öyle mi?
Zulme rıza zulümdür; üstelik sizler, rızadan da öte, bizzat zulmü işleyenlersiniz. Şimdi hangi yüzle milletin huzuruna çıkıyorsunuz?
Bu millet sizi yirmi yıldır sırtında taşıdı, size katlandı ve en ufak bir ses çıkarmadı. Şimdi kalkmış, aynı millete başka bir istikamet çizmeye yelteniyorsunuz.
Herkesi kör, âlemi sersem mi sanıyorsunuz?
hurriyet.com.tr/ FUAT BOL