islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
9°C
İstanbul
9°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Az Bulutlu
10°C
Salı Az Bulutlu
12°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
13°C

BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK ANA HEDEFİ ADALETTİR 

BÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK ANA HEDEFİ ADALETTİR 
23 Mayıs 2022 09:14
A+
A-

            Yusuf Ziya Kavakçı Hocanın Nurettin Turgay Hocanın Makalesi Üzerine Gönderilmiş Bir Kayıt

 

Yüce Allah insanları, diğer varlıklar arasından üstün bir derecede yaratmaktadır. İnsan, Allah’ın yarattığı tüm varlıkların en şereflisidir. Kur’an-ı Kerim’in çeşitli ayetlerinde bu konuda bilgi verilmektedir. İnsan, Allah’ın kendisine verdiği akıl sayesinde dünyayı imar ve idare etmektedir. Ancak zaman zaman insanın nefis ve hevası, kendisine hâkim olmakta ve aklını devre dışı bırakmaktadır. İnsan, bu gibi durumlarda yararlı değil, zararlı olmaktadır. Dolayısıyla insan akıl ve iradesini bırakıp nefis ve menfaat duygularının peşine düştüğü zaman, dünyadaki makamı ne olursa olsun, hayvanlardan daha aşağı olan bir dereceye düşmektedir. Yüce Allah insanı bu gibi durumlarda yanlış yola sapmaktan kurtarmak ve onu doğru yola yöneltmek için peygamberler göndermiş, onlar vasıtası ile kutsal metinler indirmiştir. İnsanlar, akıllarını ilahi emirlere uygun bir şekilde kullanarak nefis duygularını kontrol altına aldıkları ve insani görevlerini bilinçli bir şekilde yerine getirdikleri zaman, meleklerden daha üstün bir dereceye yükselirler.

İnsanların bu görevlerini Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir şekilde yerine getirmeleri, adaleti ortaya koymaktadır. Felsefeciler, bilim insanları, araştırmacılar ve tüm peygamberler, insanlar arasında adaletin oturması için mücadele etmişlerdir. Bu durum, Kur’an’da şöyle haber verilmektedir:

لَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلَنَا بِالْبَيِّنَاتِ وَأَنزَلْنَا مَعَهُمُ الْكِتَابَ وَالْمِيزَانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ

Muhakkak ki biz, peygamberlerimizi çok açık beyanlarla gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için de beraberlerinde kitabı ve mizanı/adalet ölçüsünü da indirdik.[1][1]

Bu ayette dile getirildiği gibi, bütün peygamberlerin ortak ana hedefi, adalettir. Peygamberler, insanlar arasında adaletin yerine getirilmesi neticesinde toplumsal uzlaşı ve barışın sağlanması için mücadele etmişlerdir. Dünyanın neresinde olursa olsun, insanlar arasında adaletle hareket etmeyen amir ve yöneticiler, ne kadar dindar geçinirse geçinsinler, peygamberlerin, kutsal metinlerin ve dolayısı ile Allah’ın yolundan uzak olan kişilerdir. Bu tür kişilerin muvaffak olmaları ve egemenliklerinin uzun sürmesi mümkün değildir. Çünkü Allah, hak ve adalet ilkesinden uzaklaşan insanları tez zamanda cezalandırıp yok etmektedir. Kur’an’da bunun çeşitli örneklerinden bahsedilmektedir. Bu, “sünnetullah”ın gereğidir. Kur’ân-ı Kerim’de, 8 yerde “sünnetullah” lafzı geçmektedir.[2][2]Sünnetullah”, Allah’ın yasası demektir. Bu ayetlerden biri şöyledir:

فَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَبْدِيلاً وَلَن تَجِدَ لِسُنَّتِ اللَّهِ تَحْوِيلاً

Sen, Sünnetullah’ta/Allah’ın yasasında herhangi bir değişiklik göremeyeceksin ve sen, Sünnetullah’ta/Allah’ın yasasında herhangi bir sapma da göremeyeceksin.”[3][3] Başka bir ayette şu bilgiler verilmektedir:

إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ

Bir halk, kendi tutum ve davranışını değiştirmedikçe, Allah da onların durumunu değiştirmez.”[4][4]

Ona göre bugün için Müslüman geçinenlerin, bu konuda kendilerini sorgulamaları ve ona göre kendilerini düzeltmeleri gerekir. Adalete dayanmayan tüm yollar, yanlıştır ve insanları toplumsal uzlaşı ve barışa götürmemektedir. Süünetullah’ın/Allah’ın yasasının gereği böyledir. Başkalarına olan kin, inanan insanları adaletsizliğe itmemelidir. Yüce Allah, bu konuda uyarıda bulunmaktadır:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُونُواْ قَوَّامِينَ لِلّهِ شُهَدَاء بِالْقِسْطِ وَلاَ يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَى أَلاَّ تَعْدِلُواْ اعْدِلُواْ هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَى وَاتَّقُواْ اللّهَ إِنَّ اللّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

Ey İnananlar! Allah için adaleti ayakta tutarak şahitlik edenler olun. Bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırarak suç işlemeye sürüklemesin. Adil olun, takvaya/dürüstlüğe yakışan budur. Allah’tan korkun. Muhakkak ki Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.”[5][5]

Tüm peygamberlerin ana hedefi olan adalet ilkesi, bilim insanları ve özellikle felsefecilerin bu konudaki görüşleri ile örtüşmektedir. Felsefeciler adaleti şöyle tanımlamışlardır: “Adalet, herkesin başkasının hakkını yememesi ve kendi hakkından olmamasıdır.”[6][6] Yunanistan’da bir ada olan Doles yazıtlarında yazılı olduğuna göre, “En güzel şey, en adil olandır. En iyi şey, sağlıklı olmaktır. En hoş şey ise, insanın/kişinin arzuladığı şeye kavuşmasıdır.”[7][7]

İslâm dininden bahsetmek, bunun edebiyatını yapmak, hatta İslam’ın liderliğini gündeme getirmek, kuru laf kalabalığı ile olmamaktadır. Bunun gereği, olmazsa olmazı, insan hakları noktasında adalet çizgisinden ayrılmamaktır. Çünkü adalet, tüm peygamberlerin ana hedefidir. Buna riayet etmeyenlerin İslâm’dan bahsetmeleri, hele liderlik taslamaları, olsa olsa bir kıyamet alameti olur.

Peygamberler yolunda, hak ve adalet ilkesiyle hareket edip toplumsal uzlaşı ve barışa kavuşma duygu ve düşüncesiyle, herkese selam, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.

Prof. Dr. Nurettin Turgay 

[8][1] el-Hadîd 57/25.

[9][2] Muhammed Fuad Abdulbaki, “senne”, el-Mu’cemu’l-Mufehres li Elfâzi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, Beyrut tsz., s. 367.

[10][3] Fâtır 35/43.

[11][4] er-Ra’d 13/11.

[12][5] el-Mâide 5/8.

[13][6] Platon, Devlet, trc. Sabahattin Eyuboğlu, M. Ali Cimcoz, Remzi Kitabevi, İstanbul 1992, s. 123.

[14][7] Aristotales, Nikomakhos’a Etik, Yunancadan trc. Saffet Babür, BilgeSu, Ankara 2009, s. 21.

 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.