Doğal çevremizi oluşturan varlıklara Kur’ân penceresinden baktığımızda göreceğimiz/öğreneceğimiz ikinci hakikat de şudur:
Bütün yeryüzü ve tüm doğal çevremiz biz insanlar için yaratılmıştır.
Rabbimiz Kur’ân’da bu gerçeği Casiye 13’de şöyle açıklıyor:
“Allah göklerde ve yerdeki bütün varlıkları kendi lütfundan sizlerin emrine/hizmetine verdi. İşte bunda aklını kullanıp düşünen insanlar için (Yaratanın gücüne, rahmetine delalet eden) nice belgeler vardır.”
Mülk 15’de de şöyle buyrulmaktadır:
“Şu yeryüzünü size boyun eğdiren de Allah’tır. Dağların da, ovaların da, gezin dolaşın (denizlerin de seyredin), ve yeryüzünün rızıklarından yiyin ama unutmayın, yeniden yaratılacak ve iradeli hayatınızdan ötürü Rabbimizin huzurunda sorgulamaya çekileceksiniz.”
Geçen günlerde bir televizyon kanalında insanı meydana getiren hücreler ve hücreler içindeki genler konusunda bir program izledim. Yarım saat kadar dinledim, dinledim ama devamını getirmeye tahammül edemedim.
Sonra da “Gavurlaşan bilim dili” başlıklı bir makale yazdım. Çünkü hücrenin ihtişamında söz ediliyor ama onun bir planlayıcısı ve yaratıcısı yokmuş gibi konuşuluyordu. Üstelik doğal çevresiyle insan arasında bir ilişki yokmuş; bu çevre insan için yaratılmamış gibi bir izlenim veriliyordu.
Gerçeklere biz değinelim:
Mesela, güneş muhteşem bir ateş/ısı kaynağı. Biz onu top kadar görüyoruz ama o, yeryüzünden 1.3 milyon kez büyük. İçinde yaşadığımız yeryüzü güneşin çevresinde saatte 105 bin kilometre hızla seyrediyor. Gel gör ki güneşin dünyamıza verdiği ısı ve ışık insanların hayatını idame ettirecek şekilde akıllara durgunluk verecek düzen içindedir. Soralım; Güneş ile yeryüzü ve insan arasındaki ilişki tesadüf müdür ? Elbette ki hayır. Yaradan’ın planlaması…
Toprak ve deniz ürünleriyle vücudumuzun ihtiyaçları arasındaki bağlantı tesadüf müdür? Tabîi ki hayır, çünkü bu doğal çevre bizim için yaratıldı.
Yeryüzünde insana zarar vermek için harekette geçecek hiç bir varlık da yoktur. Kasırgalar, hortumlar, seller, depremler bunlar bile rastlantı değil. Kobralar, balinalar, filler, akrepler…hepsi bizim için ve bir amaçla yaratıldı ve yaratılıyor.
Taha Sûresinin 50. ayetinde müthiş bir bilgi verilir bize. Bu ayete göre Allah yarattığı her bir varlığın varlığına yaşamı ve görevi ile alakalı hayati bilgileri kodluyor.
Eğer insanoğlu kendisi için yaratılan varlıklara tecavüz etmezse, hiç bir varlık insana zarar vermez, veremez. Çünkü her varlık insan için yaratıldığından insanı tanır.
Dağlar tanır mı? Tanır. Taşlar tanır mı? Tanır. Akrepler tanır mı? Tanır. Aslanlar tanır mı? Tanır.
Eğer insan oğlu haddini bilmez, kendisi için yaratılan varlıkların yaradılış düzenine olumsuz bir şekilde müdahale ederse o zaman zarar verirler. Onun için bir hadis-i şerif’te şöyle buyrulur:
Bir insan bilinçle, inanarak “Allah’ın adıyla” der / varlıkların yaratılış düzenine müdahale etmeksizin atılım yaparsa yeryüzünde hiçbir varlık ona zarar veremez.
Hulasa bizler de yaşadığımız doğal çevremizde Yaradan’ın mahlûkuyuz. Doğal çevre de kullukla yükümlüdür, biz de kullukla yükümlüyüz. Hayatımızı kulca yaşamaya çalışırsak hem dünyamıza istikrar hem de ahiretimize mutluluk sağlamış oluruz.
ALİ RIZA DEMİRCAN