Doğal çevremizi oluşturan varlıklara
Kur’ân penceresinden baktığımızda göreceğimiz/öğreneceğimiz ikinci hakikat de
şudur:
Bütün yeryüzü ve tüm doğal çevremiz biz insanlar için yaratılmıştır.
Akılımızla
da kavrayabileceğimiz bu gerçeği Rabbimiz Hayat Kitabımız Kur’ân’da çokça
açıklıyor. Bu açıklamalardan bazıları şöyle:
Casiye 13:
“Allah göklerde ve yerdeki bütün varlıkları kendi lütfundan sizlerin
emrine/hizmetine verdi. İşte bunda aklını kullanıp düşünen insanlar için (Yaratanın
gücüne, rahmetine delalet eden)nice
belgeler vardır.”
Mülk 15:
“Şu yeryüzünü size boyun eğdiren de Allah’tır. Dağların da, ovaların da,
gezin dolaşın (denizlerin de seyredin),ve yeryüzünün rızıklarından yiyin ( ama
unutmayın, yeniden yaratılacak ve iradeli hayatınızdan ötürü )Rabbimizin huzurunda sorgulamaya çekileceksiniz.”
***
Geçen
günlerde Habertürk’te ‘ insanı meydana getiren hücreler ve hücreler içindeki
genler’ konusunda bir program izledim. Yarım saat kadar dinledim, dinledim ama
devamını getirmeye tahammül edemedim. Sonra da “Gavurlaşan bilim dili” başlıklı
bir makale yazdım. Çünkü hücrenin ihtişamında söz ediliyor ama onun bir
planlayıcısı ve yaratıcısı yokmuş gibi bir tavırla konuşuluyordu. Üstelik doğal
çevresiyle insan arasında bir ilişki yokmuş; bu çevre insan için yaratılmamış
gibi bir izlenim veriliyordu.
Olması
gerekene bir iki örnekle biz değinelim.
a.
Güneş muhteşem bir ateş kaynağı. Biz onu top kadar görüyoruz ama yeryüzünden 1.3
milyon kez büyük. İçinde yaşadığımız yeryüzü güneşin çevresinde saatte 105 bin
kilometre hızla seyrediyor. Gel gör ki güneşin dünyamıza verdiği ısı ve ışık
insanların hayatını idame ettirecek şekilde akıllara durgunluk verecek düzen
içindedir. Soralım; Güneş ile yeryüzü ve insan arasındaki ilişki tesadüf mü?
Elbetteki hayır. Bütün varlıklar Yaratanın planlamasıdır. Öyle de buyrulmuyor
mu?
“Güneşi de sizin hizmetinize veren Allah’tır…”(
İbrahim 33)
b. Toprak ve deniz ürünleriyle vücudumuzun ihtiyaçları arasındaki bağlantı tesadüf mü? Tabiiki hayır, çünkü bu doğal çevre bizim için yaratıldı. (Abese 24-32;Nahl 14) Yeryüzünde insana zarar vermek için hareket haline geçecek hiç bir varlık da yoktur. Kasırgalar, hortumlar, seller, depremler bunlar bile rastlantı değil. Kobralar, balinalar, filler, akrepler…hepsi bizim için ve bizim bilmediğimiz ve bir kısmını bilemeyeceğimiz yol ve yöntemlerle bize hizmet etmeleri amacıyla yaratıldı ve yaratılıyor.
Taha Sûresinin 50. Ayetinde bilime ufuk açacak müthiş bir bilgi verilir bize. Bu âyete göre Allah yarattığı her bir varlığın varlığına yaşamı ve görevi ile alakalı hayati bilgileri kodluyor. Eğer insanoğlu yaratılan varlıkların yaradılış yasalarına tecavüz etmezse hiç bir varlık insana zarar vermez, veremez. Çünkü her varlık insan için yaratıldığından insanı tanır.
Dağlar tanır mı? Tanır. Taşlar tanır mı? Tanır.
Akrepler tanır mı? Tanır. Aslanlar tanır mı? Tanır.
Bu sebepledir ki bir hadis-i şerif’te şöyle buyrulur:
“Bir insan bilinçle inanarak her sabah ve akam üç defa ‘ İsmi sayesinde yerde ve gökte hiçbir varlığın zarar veremeyeceği Allah’ın adyla. O her şeyi işitici ve bilicidir’ derse, hiçbir varlık ona zarar veremez.“ (Tirmizî Deavat 13)
Özetlersek bizler de bizler için yaratılan doğal çevremiz de Yaratanın mahlûkuyuz. Bizim gibi doğal çevremizi oluşturan dağlar, denizler, bitkiler, hayvanlar ve böcekler de…Yaratanı tanımak ve Onu hamd ile yüceltmekle yükümlüdür, (İsra 44)
Hayatımızı bu bilgi ve bilinçle kulca yaşamaya çalışırsak hem dünyamıza anlam ve istikrar hem de ahiretimize mutluluk sağlamış oluruz.
Devam Edecek
Ali Rıza DEMİRCAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi