Tedavi sistemi oluşturulmalıdır
Toplum olarak hassas bir konu olan büyü ve psikiyatrik hastalıkların psiko-sosyal boyutu, sosyal hayata yansımaları ve manevî/tıbbî tedavileri hakkında çok az doğru bilgilere sahibiz. Şu gerçeği baştan söylemekte fayda vardır: Büyü de vardır psikiyatrik rahatsızlıklar da vardır. Ama her iki durumu birbiriyle karıştırmamak gerekir.
Büyünün Mahiyeti
İslâm, büyünün (sihrin) varlığını kabul etmekle beraber “şeytanî ve dolayısıyla zararlı bir iş” olduğu için, yapmayı ve yaptırmayı kesinlikle yasaklamaktadır. Peygamberimiz (sav), “İpe üfleyip düğüm atan kimse, büyü yapmış olur. Büyü yapan da Allah’a şirk koşmuş olur.” ve “Falcıya, büyücüye, kâhine giderek, onların söylediklerine inanan, Kuran-ı Kerime inanmamış olur.” diyerek,büyünün insanî değerlere ve tevhit inancına tecavüz anlamına geldiği için, büyük günahlardan biri olarak bildirmiştir. Kısacası büyü, genelde insanlar arasına fitne tohumları atmak, kişinin malına, canına, namusuna, ahlâkına zarar vermek veya kişiyi ruhsal yönden etki altına almak gayesiyle yapıldığı için, yasaklanmıştır ve lanetlenmiştir. Suçların en büyüğünü işleyen büyücüler, İslâm dinine göre dünyevî ceza almayı da hak eder.
Psikiyatrik Hastalıkların Mahiyeti
Mani, şizofreni, epilepsi, şizoaffektif veya delüzyonel bozukluk gibi daha çok beyin ve sinirle ilgili psikiyatrik rahatsızlıkları (ruhsal hastalıkları) tanımak o kadar zor değildir. Ciddi bir toplumsal ve meslekî yeti yıkımı içinde olan bu gibi ruhsal hastalar, tıbbî tedavi ve psiko-sosyal yardım almadan gündelik hayatlarını sürdüremez. Ancak paranoya gibi bazı ruhsal rahatsızlıklar var ki bunların teşhisi o kadar kolay değildir. Özellikle sosyo-ekonomik, dinî, ilmî ve siyasî yönden muteber olarak bildiğimiz bazı insanlar, karakter ve dürtü sorunlarını gizlemesini de becererek, hastalıklı görüşleri ile birçok saf/bilgisiz insanları aldatabilir ve topluma zarar verebilir. İşte “büyücü” veya “büyü bozan hoca” olarak bilinen birçok kişi de aslında psikopatlık ihtimali taşıyan paranoitlerdir. Özellikle para karşılığında “büyü” yapan veya “büyü bozan” tipler, ruh hastası olmasalar dahî en azından başkalarının cahilliğinden yararlanan kurnaz şarlatanlardır.
Bir Hatıra
Bu bağlamda bir anımı sizlerle paylaşmak isterim: Mezun olmuş ve talihsiz bir evlilik yapmış bir bayan öğrencim, bir gün beni aradı ve kocasında artan oranda görülen tuhaf ve anlam veremediği tutum ve davranışlarından rahatsız olduğunu, bunun için bir “hocaya” gittiğini, bu “hocadan” kocasında “büyü” olduğunu, garanti vermemek şartıyla bunun giderilmesi için, “hocanın” kendisinden 5 Bin TL istediğini söyledi. Kocası da kendisinde herhangi bir rahatsızlığın olmadığını ve bu “hocaya” gitmek istemediğini söylemiş. Öğrencim, kocasında menfi yönde değişen bazı tutum ve davranışlarından bazı örnekler verince anladım ki kocasında “büyü” değil bazı paranoit emareler var. Bunun üzerine öğrencime, parasını kaptırmaması için, bu “büyücü hocaya” asla gitmemelerini, bunun yerine kocasını ikna ederek, mutlaka bir psikiyatriye gitmelerini tavsiye ettim.
Ne Yapabiliriz?
Cahillik arttıkça ve ahlâkî/manevî değerlerimiz erozyona uğradıkça sosyal ilişkilerimiz de bozulacaktır. Böyle bir ortamda büyücülerin en büyük müşterisi, haset ve kıskançlık içinde kıvranan ve düşman bildiklerine zarar vermek isteyen kindar/vicdansız/insafsız insanlar olacaktır. Diğer taraftan psiko-sosyal ve sıhhî sorunlarıyla boğuşan ve belki de büyünün etkisiyle çaresizliğe itilen vatandaşlarımız olduğu müddetçe, “büyü bozan hocalar” da her zaman türeyecektir. O halde bu karmaşık sorun nasıl çözülebilir. Belki faydalı olabilir ümidiyle maddeler halinde kısaca bazı öneriler sunayım:
– Büyücülere gerek kalmayacak kadar birbiriyle iyi münasebetler içinde olan ahlâklı ve dinini iyi bilen bilinçli bir toplum tesis etmek.
– Büyücülükle geçinen şarlatanlara daha ağır cezalar vermek suretiyle büyücülüğün yaygınlaşmasını önlemek.
– Büyü veya başka bir psikiyatrik rahatsızlığın varlığını ortaya koyabilecek, her iki duruma göre en uygun manevî/tıbbî terapi yöntemlerinin geliştirildiği bir danışmanlık sistemi geliştirmek.
– Bunun için de Müftülük bünyesinde oluşturulmuş olan Aile ve Dinî Rehberlik Bürolarında çalışan din görevlileri, büyü ve psikiyatrik hastalıklar konusunda eğitilmeli, tıbbî ve manevî sosyal hizmetler alanında bilgi ve tecrübe sahibi olan manevî terapist/rehber/danışman olarak yetiştirilmelidir. Buna göre manevî terapist, büyü söz konusu olduğunda muhatap kişiye ve ailesine manevî terapi yöntemlerini göstermeli (Örneğin Falak-Nas Surelini tavsiye etmeli) ve bu süreçte kendilerine manevî destekte bulunmalıdır. Büyü değil de başka bir rahatsızlık söz konusu olduğunda ise bu sefer manevî terapist, kişiyi ve ailesini ilgili tıbbî birimlere/hekimlere yönlendirmeli ve bu tıbbî tedavi sürecinde de kendilerine manevî destek sağlamalıdır.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi