15 Ekim günü Başkan Erdoğan yaptığı önemli konuşmasında kangren olmuş bir yaraya parmak bastı. Bir nevi hocaların, genellediğimizde Diyanet camiasının, Din tandanslı bütün grupların, hatta top yekün eğitimin ne halde olduğunun panoramasını gözler önüne sergiledi. Fakat gerçekten “geç kalmıştık”. İhmalin zehirli meyveleri kamuda yayılmıştı.
Aslında Fethullah Gülenin dünya fenomeni olduğu biliyordu. Bundan ortalama kırk beş sene önce kardeşim Saim bana bir kaset getirdi ve o kaseti dinlememi istedi. Kaseti dinledim. Bir saatlik konuşmasında, merhum Necmeddin Erbakan’ı anlattı. Erbakan Hoca’yı hırpalamaya çalıştı. Onu çok ağır ithamlarla suçladı. Ona yaptığı ithamlardan “hain,cahil,korkakve zalim” ifadeleri vardı. Bunları dinledikçe ürperiyor ve hayıflanıyordum. Laik bir düzende böylesi cesaretle ve böylesi ferasetle hizmet veren bir ilim adamı! Erbakan hocayı niçin hedef aldı ve niçin kıyasiye bombardıman ediyordu. Anlamak çok zordu.
Artık bende menfi bir kanaat belirmeye başladı. “İfratta da tefritte de hayır yoktur” gerçeği istikametinde uyarma ihtiyacı hissettim. Fakat ne mümkün, anlama isteklisi de yoktu.
O arada Fethullah Gülen Edirne’den sürgün edildi. Bu, güya sürgündü. Görevi İzmir’e nakledildi. Cumhur Başkanı konuşmasında “FETÖ ile gerçek anlamda mücadele bizim zamanımızda yapılmıştır, ama şunu da söylüyorum biz de geç kaldık. Bedelini de ödedik” dedi. Sonra, “Bizim hocalarımız inisiyatif almadığı zaman (iş) hurafeci cahillere, televizyonlarda sazlı danslı program yapan soytarılara kalıyor” dedi. Bu tesbit de doğrudur. Ancak inisiyatif alacak hoca bulmak için yetiştirmek gerekiyordu. Bu ihmalin telafisi zordur.
Evet, bizim hocalarımız külfet altına girmiyorlar. Ancak müspet çalışmalardan da genellikle memnun olmuyorlar. Hatta imkân elde ederlerse verilen hizmetlere mani olanları da, hünerlerini ustaca kullanıyorlar. Emekli olan kaliteli hocalar hurdalığa atılmış muamelesi ile karşı karşıyadırlar. Bu garabeti bilen ve yazan biri olarak saman altından su yürütenleri uyarmayı görev addediyorum. Bunun için her sorumluluk hisseden insan gibi mücadele ettik. Bir ömür boyu kapı kapı dolaştık. Laik eğitimin baskı ve dayatmasından kurtarıp yaratılış gayesine uygun, insan yetiştirecek eğitim kurumları kuralım, kalifiye ilim adamları yetiştirelim diye çırpınıp durduk. Cemiyetlerin, tarikatların ve ekonomik gücü olanların eğitime el atmaları, insan kalite ve kalibresini düşürdüğüne hep şahit olduk.
Tabii, bir zamanlar hepsinin ortak iddiaları vardı. “Bu eğitim işini hoca efendi çok güzel yapıyordu!” Bu iddiada bulunup anlatılan meseleleri anlamayan insanlarımızın çoğu şimdi fetö düşmanı oldu! Buhoca efendiçok iyi becerdi yaptığı tahribatı şimdi devlet onarmakta zorlanıyor. Gelecekte yeniden başkaldırmalarından endişeleniyor. Tabii fesat yuvasında yetişen zavallılar, kanlı kaatil teröristler gibi bitmiyor. Habire etkilerini gösterme gayreti güdüyorlar. Hele dışarı kaçanları, bilenerek siperde bekliyorlar ve fırsatını kolluyorlar. Yalnız onları görüp potansiyel tefrika gruplarını görmezlikten gelmek, yeni tahribatlara açık kapı bırakmaktır. Saman altından su yürütmeye çalışan daha nice İslam kisvesi altında icraî faaliyette bulunanlar vardır. Onlar da şimdi tam gaz ilerlemeye gayret ediyorlar. İnsanların bilgilenmelerine tahammül edemeyen hainler zorlanıp duruyorlar. Tefrikacının özelliği budur.
Müslümanların büyük kesimi sahipsiz, örgütsüz ve başsız olduğu için darmadağınıktır. Bu büyük potansiyel gücü pasifize etme planları elbet âkim kalacaktır. Yeter ki bu büyük potansiyel güç bütün engel ve zorluklara göğüs gerip inadına azimle mücadele versinler. Bu büyük mücadele tevhitle başlar, ilimle yayılır, azimle, tevekkülle beslenir, Allah Teâlâ’nın rızası istikametinde din kardeşliği ile hedefi bulur.Bunu her kes hafızasına yazmalıdır.
Kendi Kitabı Kur’an’ı Kerimi anlamak istemeyen ya da anlamak için altyapısı olmayan yetersizlerin inisiyatif almaları hiçbir şey değiştirmez. Zaten ailesi tarumar olmuş, gençliği erkenden geçim derdi ile çırpınmaya başlamış bir toplumun kendine gelmesi zordur.
Devlet, ömrünü davasına adamışları arayıp bulmalıdır. Onları onure edip yeniden onlardan hizmet almayı becerme yeteneğini göstermelidir. Artık devlet, “Kökü mâzide olan âti” olma ferasetini göstermelidir. Esselamu aleykum.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi