“Hani İbrahim şöyle demişti: ‘Rabbim! Bu şehri (Mekke) emniyetli kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut! Çünkü o putlar, insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular, Rabbim…”
İbrâhim suresinin 35-36. âyetlerinde yer alan Hz. İbrahim’in (a.s) bu duasından hareketle şehid üstad Seyyid Kutub, “Fî Zılâli’l-Kur’ân” tefsirinde çağdaş putları ve modern şirki şöyle açıklar (özetle):
Hz. İbrâhim’in (a.s) Allah’tan, kendisini ve çocuklarını tapınmaktan korumasını istediği put, sadece Arapların ilkel cahiliye dönemlerinde yaptıkları gibi basit ve alelâde şekilden veya çeşitli câhili sistemlerin taş, ağaç, kuş, hayvan, yıldız, gök cismi, ateş, ruh veya hayaller biçiminden ibaret değildir.
Bu basit ve alelâde puta tapınma şekilleri, şirkin (Allah’a ortak koşmanın) bütün anlamlarını ve Allah’tan başka tapınılan tüm putları içermez. Yalnızca bu basit ve ilkel şirk ve put türleri üzerinde durarak, Kur’an’daki şirkten maksadın bunlar olduğunu zannedersek, sonsuz şekilleri olan şirk’i iyi kavrayamayız ve bugün insanlığın içine saplandığı şirk ve modern cahiliye türlerinin gerçek yüzlerini tam olarak göremeyiz. Bu yüzden şirkin mahiyeti ve putun şirkle ilişkisini derinlemesine incelemeliyiz.
“Lâ ilâhe illâllah” (Allah’tan başka ilâh yoktur) hakikatinin zıddı olan, hayatın tüm alanlarında Allah’ın buyruğuna dayanmayan ve her konuda dinin emirlerini benimsemeyen tüm sistemler ve tavırlar şirktir. Tek bir ilâh olarak Allah’tan başkasını tanımadığını söyleyip de abdest, namaz, oruç ve hac gibi dinin emirlerini yerine getirdiği halde; siyasî, sosyal ve ekonomik konularda Allah’tan başkasının koyduğu hükümlere bağlananlar… şirkin âlâsını işlemekte, kelime-i şehâdetin zıddını yapmaktadırlar… İşte günümüzdeki insanların çoğunun yanıldıkları noktalardan birisi budur.
…Dikilen heykeller, basit ve ilkel nesneler biçiminde olması şart değildir putun. Put, putlaşmak isteyenlerin arkasına gizlendikleri birer işaret ve sembolden başka bir şey değildir. İnsanları kendilerine kul-köle yapmak isteyenler o dikili putların arkasına sığınıp kendi buyruklarını rahatça yürütürler. Bir putun konuştuğu, duyduğu, gördüğü hiç görülmemiştir. Ancak, kitleleri ezip kendi kullları-köleleri haline getirmek isteyenler, o putları kendi adlarına konuştururlar. Bir yerde ve zamanda idarecilerin ve kâhinlerin adlarına konuştukları ve Allah’ın izni olmaksızın hükümler verip yasalar koydukları, işlemler yaptıkları şeyler tabiatı, mâhiyeti ve görevi itibarıyla putun ta kendisi olur.
Bir yerde bunlar arma olarak “ırkçılığı” mı seçiyorlar? “Vatan”ı, “halk”ı veya bir “sınıf”ı mı sembol ve işaret olarak yükseltiyorlar? Sonra da insanlardan bu yükseltilen arma, şiar, işaret ve bayraklara Allah’ı bırakıp kulluk etmelerini mi istiyorlar? Halkın bunlar uğruna fedakârlığa katlanmasını mı istiyorlar?… Ve her ne zaman bu işaretlerin, alâmetlerin ve armaların isteğiyle Allah’ın kanunları ve şeriatı çatışacak olsa, hep Allah’ın şeriatını onların isteğine göre yontarak şekiller vermek mi istiyorlar? Ve Allah’ın emirlerini bırakıp o arma ve işaretlerin, yani bu putların, açıkçası putların arkasına saklanmış olanların istek ve emirlerini mi yerine getiriyorlar? İşte orada “putçuluk” vardır. Allah’tan başkasına tapınma vardır. Yoksa putun mutlaka bir ağaçtan dikilmiş veya bir taştan, tunçtan yontulmuş olması zarûri değildir. Put bir sistem olabilir, bir arma olabilir, bir ekol olabilir…
İslâm, sadece ağaçtan, taştan, tunçtan yontulmuş putları yıkmak için gelmemiş… yalnızca bunun için tarih boyu bunca fedâkârlıklar yapmamış, bunca acı ve ıstıraplara katlanmamıştır… Bilâkis İslâm, gerçek mânâda Allah’a kulluk ve her meselede Allah’ın emirlerine itaat ile, her ne şekilde olursa olsun Allah’tan başkasına kulluk ve itaatten kopma noktalarını kesinkes belirtmek için gelmiştir…
Putların istek ve arzularıyla Din’in emir ve hükümleri çatıştığı zaman Allah’ın hükümlerini bırakıp putların istek ve arzularını yerine getirenler, hâlâ “Allah’ın dini”nde olduklarını nasıl iddia edebilirler?
Allah’ın dini, hayatın en küçük meselelerine bütün detaylarına kadar şâmil olan tam ve mükemmel bir hayat nizamıdır. Esas ve temellerine ilaveten, hayatın en ufak bir meselesinde bile sadece Allah’ın buyruklarına uymayı, Allah’tan başkasını kabul etmemeyi gerektiren yegâne din İslâm işte budur.
…
Bu topraklarda Allah’ın buyrukları değil, çağdaş putçuluk egemen olsun diye darbe yapmak isteyen şer odaklara karşı direnirken canını feda eden 15 Temmuz Şehidlerimize ve diğer tüm şehidlerimize Yüce Allah’tan gani gani rahmet diliyoruz.
Abdullah YILDIZ
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi