Jakoben Laiklik ve Kamçılı Demokrasi İstemiyoruz

Camilerimizin ruhunu prangaya vuran

İslâm Dini’nin ana kaynağı Kur’ân-ı Kerîm’dir. Aziz Peygamberimiz de Kur’ân’a uymakla yükümlü olduğu için onun sözleri, davranışları, işleri ve onayları da Kur’ân merkezlidir.

Kur’ân’a göre camiler yalnızca Allah’a yöneliş için kurulmalıdır. Camilerde Allah’ın yanısıra hiç bir kişi ve kurum ilahlaştırılarak yardıma çağrılmamalıdır:

Bütün camiler yalnızca Allah’a ibadet edilmek içindir; öyleyse Allah ile birlikte kimseyi yardıma çağırmayın! / Allah ile birlikte başka hiç kimseye sakın el açıp yalvarmayın!”” (Cin 72/18)

Yalnızca Allah’a yöneliş ve ibadet için kurulması gerekiyorsa da Camiler Kur’ân’a göre fiilen iki kısma ayrılırlar:

  1. Tevbe sûresinin 18. âyetinde vasıfları belirtilen kişiler tarafında kurulan[1] ve Tevbe 108’de ismi açıklanan Takva temelli Camiler,[2]
  2. Kalpleriyle iman etmemiş münafık kişiler tarafından kurulan ve Tevbe 107’de adı konulan Zırar yani zarar verme amaçlı Camiler.

Bu ikinci kısmın adı ve amaçlarını açıklayan ayette şöyle buyrulur:

Bir takım zararlı eylemlerde bulunmak, insanları İslâm’dan çevirmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak ve başından beri Allah ve O’nun elçisine karşı savaş tavrı içinde bulunanlara bir gözetleme yeri sağlamak için, ayrı bir mescid/cami kuran münafıklar da var. Bunlar size, muhakkak şöyle yemin edecekler: “Biz bu mabedi yapmakla, ancak iyilik arzu ettik.” Oysa Allah onların yalancı olduklarına bizzat şahittir.” (Tevbe 9/107)

(Ülkemiz halkı olarak bizim toplayıcı anlamına Cami dediğimiz mabetler, Kur’ân ve Sünnet’te Mescid ‘çoğulu Mesacid’ olarak isimlendirilmektedir.)

Ruhu Prangalı Camiler

Dışlayıcı, ötekileştirici ve baskıcı laikliğin egemen olduğu son dönemlerde Türkiye gibi halkı Müslüman ülkelerde yeni bir cami türü çıktı ve yaygınlaştı. Bunlar genelde ihlaslı müminler tarafından yapılan ama görevlerini yapamayan/yaptırılmayan camilerdir. Bunlara Ruhu Prangalı Camiler de diyebiliriz.

Benim 1970-1982 yılları arasında 12 yılda yaklaşık beş yüz hutbe okuduğum koca Süleymaniye dahil “ülkemizin bütün camileri Prangalı camiler olmuştur,” desek hatalı ifade kullanmış olmayız.

İslâm Dinin Resmi Öğretim Yeri Camiler, Camilerde de Özellikle Minberlerdir

Allah’ın egemenliğinin tüm ferdi ve toplumsal egemenliklerin üstünde olduğu, renk ve dil farklılıkları içinde insanların, insan olarak hür ve eşit yaratıldıkları hakikati camilerde öğretilmeli değil midir?

Üstünlüğün inançta ve erdemli yaşantıda olduğu, Allah’a açık isyan ve insan haklarına tecavüz eylemleri dışında hürriyetlerin sınırlandırılamayacağı gerçeği camilerde işlenmeli değil midir?

Can-mal dokunulmazlığı, vicdan ve din hürriyeti, öğretim, örgütlenme, seçme ve seçilme hakları gibi temel haklar ve özürlüklerin Allah’ın verdiği çiğnenemez değerler olduğu camilerde değilse nerede öğretilecektir.?

Adâletin, liyakatlileri görevlendirmenin, danışmanın ve seçimin toplumsal hayatın temel yasaları olduğu camilerde değilse nerede talim edilecektir?

Barışın ana ilke olduğu, insanlara zulüm ve canlılara işkencenin haramlığı, yasaların herkesi bağladığı, yargı kararıyla suça bire bir ceza yöntemi olan Kısas’ın yüceliğinin camilerde konu edilmesinden daha tabii ne olabilir?

Toplumsal hayatın temeli ve nesillenmenin yönteminin nikah akdine dayalı aile düzeni olduğunun, anan babaya da pay veren miras sisteminin doğruluğunun minberlerde mevzu edilmesinden daha doğal ne olabilir?

Zalim şiddetin, insan öldürmenin, zinanın, hırsızlık ve meşru yönetime silahlı başkaldırının cezâi müeyyideli yasaklar olduğu; inançlara baskı, içki, kumar, faiz, rüşvet, zulüm ve iftira gibi haramların da meşrulaştırılamaz ilahî yasakları oluşturduğu elbette camilerde anlatılacaktır.

Hayatın amacının, değinilen temel yasalar, namaz, oruç ve zekât gibi özel ibadetler çizgisinde yaşanması ve ebedî hayatın mutluluğuna ermek olması gereği de elbette camilere açıklanacaktır.”

Pekiştirmek için yeniden ve değişik bir üslupla soralım:

Allah’ı ve yasalarını hayatımızdan dışlamanın, faizin alkollü içkilerin, zinanın, eşcinselliğin, yalanın, üryanlığın, yolsuzluğun, maddi ve manevi işkencenin, insan hakları ve özgürlüklerini çiğnemenin, zalim şiddetin, çıkarcı siyasetin vs. haramlığının öğretilmesi gereken asıl yerler camiler değil midir?

Haramlarla mücadele edilmesi gereğine sık sık vurgu yapılması ve bilinç aşılanması gereken yerlerin camiler olması gerekmez mi?

Çıkarlarımızı ve korkularımızı putlaştırdığımız için Allah’ın dininin bütününün anlatılmayıp toplumu yönlendirici ve yapılandırıcı esaslarının gizlendiği camiler, jakoben laikliğin ilah edildiği yerlere dönüşmez mi? Takva camileri olmaktan çıkmaz mı? Ötesine dilim varmıyor.

Evet Şanı yüce olan Allah şöyle buyurur:

Bütün camiler yalnızca Allah’ yönelmek içindir; öyleyse Allah ile birlikte kimseyi yardıma çağırmayın! / Allah ile birlikte başka hiç kimseye sakın el açıp yalvarmayın!”” (Cin 72/18.)

Eğer Laiklik Dinsizlik Olmayacaksa

Eğer laiklik dinsizlik olmayacak ve İslam karşıtlığına temel oluşturmayacaksa olması gereken yukarda değindiğimiz hakikatlerdir. Yani camilerin ruhunun prangalarından arındırılarak hakikatlerin olanca açıklığıyla dile getirilmesidir, İslâm’ın bütünlüğü içinde anlatılabilmesidir. Halkın da dayatılan sekülarizmle İslâm arasında demokratik tercihlerini yapabilmesidir.

Bu arada Anayasa yapıcılarına de mesajımızı vermiş olalım:

Bizden hiç kimse baskıcı laikliğe ve kamçılı demokrasiye evet dememizi beklemesin.

Allah herkese mümin olup Cennet’e, kâfir olup Cehennem’e gitme özgürlüğünü vermiştir. Zorlama yok, özgürce tercih vardır. Sözü, Rabbimizin Kitabı Kur’ân’ın Bakara sûresinin 256. âyetinin tefsiri anlamına bırakalım:

“ Dinde zorlama yoktur. İnsanlar diledikleri dini veya hayat tarzını seçip uygulamakta özgür bırakılmalı ve hiç kimseye herhangi bir din, mezhep veya ideolojiyi kabul veya reddetme konusunda baskı yapılmamalıdır. Çünkü doğru yol, eğri yoldan tamamen ayrılıp açıkça ortaya konmuştur. 

Artık her kim, Allah’ın otoritesini ve hükümlerini hiçe sayan insan ve cin şeytanlarının egemenliğini, yani tâğûtları inkâr eder, tek egemen güç olarak Allah’a inanırsa kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa tutunmuş olur. Hiç kuşkusuz Allah, her şeyi işitendir, bilendir.”

Ali Rıza Demircan


[1] Allah’a özgü olan camileri ancak Allah’a ve ahiret gününe iman eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve yalnızca Allah’a karşı saygıs-korkusu olanlar işlevsel kılabilir. İşte ancak böyleleri doğru yola olduklarını umabilirler.” (Tevbe 9/18)

[2] Orada asla namaza durma! Medine’de bulunan ve ta ilk günden Allah’ın emirlerine bağlılık, doğruluk, samimiyet ve takva temeli üzerine kurulan mescit, içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır. Çünkü orada, her türlü günah kirlerinden arınma isteğiyle dolup taşan yiğitler vardır ki, Allah böyle kötülüklerden arınanları sever.

Recent Posts

  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

2 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

3 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

4 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

5 saat ago
  • Makale

Bünyamin’in Alıkonma Süreci ve Su Kabı Meselesi-2

Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…

5 saat ago
  • Gündem

Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş

Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş Mirat Haber olarak, İslam'a aykırı olmadığı müddetçe, her…

5 saat ago