18 Mart tarihi Çanakkale Zaferinin yıldönümü ve şehitlerimizi anma haftasıdır. Çanakkale denildiği zaman aklımıza neler gelmektedir. Çanakkale, kadını erkeği, ve lise öğrencisi olup, çocuk yaştaki mücahitlerin omuz omuza vererek canı pahasına yaptığı mücadelenin adıdır.
Çanakkale, Sevgili Peygamberimizin Muhammed isminin küçültülmüşü olan Mehmetçiğin, imanından aldığı güçle bütün dünyaya ferman okuduğu yerdir. Çanakkale, tertemiz alnından vurulup toprağa düşerken, “Çanakkale Geçilmez” diye dünyaya haykıran yiğitlerin adıdır.
Çanakkale, Allah rızası için çarpan yüreklerin, asla esir edilemeyeceğinin ipat edildiği şeref meydanıdır. Çanakkale, Allah’ın emrine sarıldığımız takdirde, rengini şehit kanlarından alan albayrağımızın göklerde ilelebet dalgalanacağının dünyaya ilan edildiği yerdir. Çanakkale dinimizin temeli olan ezanı Muhammedînin hiçbir zaman susturulamayacağının ispat edildiği yerdir.
Çanakkale, İslam’ın verdiği manevi güç ile tarihe şan veren, kanıyla tevhidi kurtaran, kınalı kuzularını vatanına kurban eden ve sırtında top mermisi taşıyan mücahide annelerin, namus ve şeref izi bıraktığı yerdir.
Çanakkale, Allah’ın yardımı ile, en kuvvetli donanmalara meydan okunduğu, azların çoklara, zayıfların kuvvetlilere galip geldiği ve Müminlerin şahadet mertebesine yükselmek için birbirleriyle yarıştığı, öğle namazında Rabbini özleyenlerin, akşam namazında kavuştuğu mübarek bir yerdir. Çanakkale, Vatan toprağı, içinde bulunan insanların, hür ve mutluluk içerisinde, şerefiyle yaşadığı toprak demektir.
Bu toprak öncelikle dinini, şerefini ve milletini korumak için baş koyup, can verenlerin bizlere hediye ettiği mübarek yerdir. Bu emaneti canı pahasına korumaya da özgürlük denilmektedir. Yüce Rabbimizin korunmasını emrettiği mukaddes değerler uğruna seve seve tereddüt etmeden can vermeye de şehitlik denilmektedir.
Şehitlik, Kur’an ve Sünnette övülmüş bir mertebedir. Peygamberlikten sonra gelen makamların en yücesidir. Çünkü şehit; dini, vatanı ve istiklali için can veren insan demektir. Bu mertebeye ulaşmak için ana, baba, yar ve evlat gibi sevdiklerinin tamamından vazgeçmeyi göze almak vardır. Bu ölçüsüz fedakârlığın mükâfatını bildiren ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz:
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanma! Bilakis onlar diridirler; Allah’ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. Buyrulmaktadır. (Â-li İmran Suresi 169)
Hadis-i şerifte ise:
“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile, dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve onlarca kez yeniden şehit olmayı ister.” Buyrulmaktadır.( Buhârî, Cihâd 21)
Hatıralarını rahmet ve minnetle andığımız ecdadımız, öncelikle Allah’a olan imanları, vatana olan sevdaları ve cesaretleri ile her çeşit fedakârlığı yapmış ve bu vatanı bize emanet etmiştir. Onlar hiçbir zaman inançlarından vazgeçmemiş, bağımsızlıklarından da taviz vermemişlerdir. Çünkü onlarda “Ölürsem şehit, kalırsam gazi olurum” düşüncesi her şeyin üstünde seyretmiştir. Bundan dolayı tarihler ecdadımızın kahramanlık destanlarıyla doludur. İşte iman dolu kalplerin Allah aşkıyla şahlandığı destanlardan biri de Çanakkale zaferidir.
Çanakkale zaferini tarihi bir hikâye gibi düşünmemeliyiz. Birlik beraberlik ve bölünmez bütünlüğümüzün canlı örneği olarak ruhumuzda yaşatmalıyız. Bu cennet vatanımızı namahrem elinin değmemesi için göğsümüzü siper etmeli, gerekli mücadeleyi yapmak için, vatan toprağında yaşayan insanlar olarak birleşmeli, kaynaşmalı ve dinimizden gelen kardeşliğimizi muhafaza etmeliyiz.
Çanakkale’nin süsü ve gerdanlığı olan yeni köprümüz, memleketimize ve İslam âlemine hayırlı ve uğurlu olsun. Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
Ali KARA
Emekli Müftü