Kalbi besleyen ve çevreleyen damarla ilgili hastalıklar, koroner kalp hastalığı veya koroner arter hastalığı (KAH) olarak adlandırılır. Koroner kalp hastalığına inmenin eklenmesi kalp ve damar hastalıkları (KDH) olarak adlandırılır. Kalpteki atardamar sertleşmelerinin ömrün kısalmasına ve kalp -damar hastalıklarına sebebiyet verdiği biliniyor.
Çay, yaklaşık 5000 bin yıllık bir tarihi olduğu düşünülen, hayatımızın bir parçası olmuş ve kültür haline gelmiş bir içecektir. İçerdiği etkin maddelerin sağlığımız üzerindeki olumlu etkileri yadsınamaz bir gerçektir.
Çay yapısında özellikle kimyasal birçok bileşik bulunduran bir bitkidir. Bunlar başlıca alkoloidler, uçucu organik bileşikler, polifenoller ve eser miktarda elementlerdir. Çayda polifenoller başlıca flavanoller (kateşinler) ve flavonoller olarak bulunmaktadır.
‘European Journal of Epidemiology: Çay tüketimindeki artış; koroner kalp hastalıkları, kardiyak ölüm, kalp krizi, serebral enfarktüs, intraserebral kanama ve toplam ölüm risklerinde düşüşü beraberinde getiriyor.’
Çay içeriğinde bulunan polifenolik bileşikler kronik hastalıklardan koruyucu etki göstermektedir .Çay tüketimi, KDH’larında LDL oksidasyonunu engelleyerek koruyucu etki göstermektedirler.Çay içeriğindeki flavonoidler serbest radikalleri tutarak aterosklerotik plakların büyümesini engeller ve antitrombotik etkisiyle aterosklerozisten korumaktadır .Çayın kardiyovasküler hastalıklarda ve birçok hastalık üzerinde özellikle diyabet, obezite ve kanser üzerine etkisi olduğu çalışmalarla desteklenmektedir.
Çayların işlenme şekilleri değiştikçe elde edilen çay farklı olmaktadır. Çay fermantasyona uğramadan yeşil çay, yarı fermente edilerek oolong çayı ve tam fermantasyonla siyah çay elde edilir. Beyaz çay ise bu çaylar arasında en az işlem görmüş çaydır.
Yeşil ve siyah çayın insan sağlığı üzerinde çok yararlı olduğu bilinmekle birlikte beyaz çay bu çaylar arasında en yüksek antioksidan içeriğine sahiptir. Antioksidanlar, DNA yapısına zarar vererek vücuda zarar veren ve yaşlanmayı hızlandıran serbest radikalleri etkisiz hale getirir. Beyaz çay yüksek miktarda kateşin özellikle de EGCG (Epigallokateşin Gallat) içermektedir. Çayda yüksek miktarda bulunan antioksidanlar, kanser hücrelerinin büyümesini engeller, antibakteriyel, antiviral etki göstermektedir.
‘Journal of the American College of Nutrition: Düzenli çay tüketimi, özellikle 6 yıldan uzun süredir günde 10 gramdan fazla tüketen kişilerde atardamar sertleşmesine karşı koruyucu bir etki oluşturuyor’
Yapılan birçok çalışma çaylarda bulunan flavonoidlerin KDH’ları üzerinde koruyucu etkileri olduğunu göstermiştir. Çayın hipertansiyon üzerinde koruyucu etkisi araştırdığı çalışmasında; 1 yıldan fazla süreyle günde 120 ml yeşil veya oolong çayı tüketen bireylerin hipertansiyon riskinin önemli derece azalttığını bulmuşlardır. Mennen ve ark. (2003) Fransa’da yürüttükleri kardiyovasküler risk faktörleri ve çay tüketimi arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmada; kadınlarda günlük tüketilen çay miktarı arttıkça total kolesterol, serum trigiliserid, bel-kalça oranı ve açlık kan şekeri düzeylerinin düştüğünü bulmuşlardır. Çayın bileşiminde bulunan kuersetin ve L-teanin hayvanlarda ve insanlarda kan basıncını düşürerek kardiyovasküler hastalıkların gelişmesi riskini azalttığı görülmüş.
NASIL TÜKETELİM VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR NELERDİR?
Çay, içeriği sebebiyle iyi bir antioksidan kaynağıdır. Yetişkinlerde günde 2-3 litre sıvı tüketimi önerilmektedir. Bunun başlıca kaynağı su olmakla birlikte günde 5-7 fincan (800-1120 mL) çay tüketilmesi önerilmektedir. Bazı durumlarda çay tüketiminde dikkat edilmesi gerekmektedir. Özellikle kalp yetersizliği veya ritim problemi olanlarda taşikardi gelişebilir. Aşırı miktarlarda çay tüketimi sıvı alımı kısıtlanması gereken kalp yetersizliği olgularında zararlı sonuçlar doğurabilir. Kalp yetersizliği hastaları, mutlaka çay konusunda kendi doktorlarına danışıp daha günlük içilecek miktarı ayarlamalıdır. Çay özellikle demir emilimine yol açarak kansızlığa yol açabilir. Özellikle kalp yetmezliği ve anemisi(kansızlık)olanlar dikkat etmelidirler. Çayın yemekten en az 30 dk. sonra tercihen 1 saat sonra içilmesi uygundur. Aşırı sıcak tüketilmelerinde yemek borusu ve mide ülserlerine hatta buralarda kanser gelişimine yol açabilirler. Şeker kullananların şeker hastalığı varsa dikkat etmesi mümkünse şekersiz kullanması, obesitesi olan hastaların şekerin ilave kalori olarak vücuda yansıyacağını unutmamaları gerekmektedir.
Sağlık ve Esenlikler Dilerim
Dr. Muhammed Kemal KAHYALAR
Kaynak: *American Journal of Clinical Nutrition *ADÜ ZİRAAT DERG, 2020;17(1):131-136— doi: 10.25308/aduziraat.658756 *ÇAYKUR, 2011 *Türk Kardiyoloji Derneği *European Journal of Epidemiology