islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4751
EURO
36,2672
ALTIN
2.955,33
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

“CEHALET KÖLELİĞİ GETİRİR”     

“CEHALET KÖLELİĞİ GETİRİR”     
30 Kasım 2023 09:00
A+
A-

Her çağın kendine özgü,   dinî, ilmî, siyasî, iktisadî  ve sosyal  sorunları olmuştur ve bunların bir kısmı, az veya çok çağımızda da sorun olmaya  devam etmektedir.  Bunlar arasında cehalet, doyumsuzluk, aşırı bencillik, aklı kullanmama, empati yoksunluğu ve vicdanların karaması en başta  gelen sorunlar arasında yer alıyor. Bilim insanları ve düşünürler, bu  sorunlara bir taraftan çözüm ararlarken, diğer taraftan da yazarlar ve edebiyatçılar hikayeler ve anılar ile  bu konuları gündemde tutmaya çalışıyorlar. Zira  hikayelerin ve anıların, aslında  bir  amaç değil, öğrenmenin önemli bir  aracı olduğunu çok iyi  biliyorlar. Çünkü insanlar okudukça   öğrenirler,  yaşadıkça da anlarlar.

Cehalet, dün olduğu gibi bugün de  insanlığın önemli  sorunudur. Bu nedenledir ki  Hz. Musa ve Hz. Yusuf, cahillikten Allah’a sığınmışlardır. Hz. Nuh da Allah tarafından cahillerden  olmaması için uyarılmıştır. Mevlana da Hz. İsa ile ilgi olarak da şu hikayeyi anlatmaktadır:

“Bir gün Hazreti İsa arkasına  endişeyle bakarak kaçar gibi hızla yürüyormuş. Adamın biri bu durumu görmüş ve merak edip sormuş, ‘Arkanda kimse yok, ama sen kaçıyorsun, kimden kaçıyorsun?’  Hz. İsa, cevap vermeden koşmaya devam etmiş. Adamın da inadı tutmuş peşine takılmış. Biraz yaklaşınca bağırmış,  ‘Ne olur biraz dur da söyle, çok merak ettim neden kaçıyorsun?  Arkandan seni takip eden  ne bir insan var ne de bir  hayvan!’   Hz. İsa durmuş ve cevap vermiş:

‘Ben bir ahmaktan ve bütün ahmaklardan kaçıyorum. Adam şaşırmış, ‘Körlerin gözlerini, sağırların kulaklarını açan sen değil misin?’  Hz. İsa,  ‘Evet benim’ der.  Adam,  ‘Ölüleri dirilten sen değil misin?’ der. Hz. İsa, yine “Evet benim’ der.  Adam, ‘Topraktan kuşlara can veren sen değil misin?’ der.  Hz. İsa, ‘Evet benim’ diye cevap verir.  Bu cevaplar üzerine  adam, ‘Bunca mucizeleri yaratan Hz.  İsa, bir ahmaktan ve bütün ahmaklardan neden kaçar?’ diye sorusunu tekrar eder.  Hz. İsa, ‘ İyi  dinle! Bütün dediklerin doğru. Sağırlar için dua ettim kulakları açıldı…Cansız bedenler canlandı…Ama ahmağın gönlüne ve kafasına hiçbir şey sokmayı başaramadım… Konuştum kafasına girmedi… Okudum yüreğine gitmedi…Yüzlerce kez okudum…Binlerce kez konuştum…On binlerce kez anlattım…Ama ahmak, ahmaklar sadece bir kaya parçasına dönüştü…Ne kafaları kımıldadı ne de yürekleri…Böylece ahmaklardan her türlü kötülüğün gelebileceğini anladım, bu yüzden bütün ahmaklardan kaçıyorum…’ demiş  ve  yoluna devam etmiş.”

“Haziran 1503. Kristof Kolomb, gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika’ya uğrar. Oradaki yerliler tamirata yardımcı olur, gemi tayfasına yiyecek içecek verir. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen tamirat bitmez. Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalamaya başlamıştır…

Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser. Çaresiz durumdaki Kolomb, o dönemlerde gemilerde bulunan ve yıldız pozisyonlarını da içeren takvimi karıştırırken, ertesi gün Ay tutulması olduğunu öğrenir. Aklına parlak bir fikir gelir ve hemen yerlilerin şefine gider…Şefe, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı’nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay’ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler.

Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay’ın rengi tutulmadan dolayı kızıla döner. Kolomb’un oğlu, o anı günlüğüne şöyle yazmış: ‘İnleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler, yiyecek ve içecekler getirdiler, Tanrı’ya onları affetmesini söylemesi için amirale yalvardılar.’ Kolomb kum saatine bakar, 48 dakika süren tutulma bitmek üzeredir. Onlara Tanrı’nın kendilerini affettiğini ve Ay’ı birazdan normal rengine çevireceğini söyler. Tutulma biter, Tanrı tarafından affedildiğine  inanan yerliler, mutludur. Tabii evrenin işleyişini bilen Kolomb da mutludur.  Bunun üzerine seyir defterine  ‘Cehalet. her zaman köleliği getirir’  diye yazar.

Tarih boyunca hep böyle olmuştur ve böyle olmaya da devam etmektedir. Çünkü bilenler bilmeyenleri her zaman yönetmiş, sömürmüş,  hatta köleleştirmiştir. Bugün de bu  durumda bir değişiklik yoktur. Yine bilenler, bilmeyenleri  köleleştirmekte, bunu da sömürerek ve sömürgeleştirerek  yapmaktadır. Kenya’nın kurucu devlet başkanı Jomo Kenyata, bu olguyu “Misyonerler Afrika’ya geldiğinde bizim topraklarımız, onların İncilleri vardı. Dua edelim dediler. Gözlerimizi kapattık. Açtığımızda, bizim incilimiz, onların toprakları vardı”  sözüyle açıklar.  Nitekim Kristof Kolomb’ un bu hikayesi,  bilimin kullanılarak  insanların nasıl kandırıldığını ve  sömürüldüğünü  anlatan  somut bir örnektir.  Birisi bildiği için sömürüyor, ötekisi bilmediği için  sömürülüyor.  Bilse sömürülmezdi, sömürüldüğünü bilirdi.   Bu nedenle Allah Teâlâ, “Bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadığını”  söylüyor ve bunun için de okumamızı, cahil kalmamamızı istiyor. Çünkü cahiller,  sömürenler tarafından  kandırılmaya ve sömürülmeye en yatkın kişiler olarak görülüyor.

M.C. Bâki

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.