islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4787
EURO
36,2260
ALTIN
2.957,05
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
10°C

Celal Şengör ve Bilimsel Bilginin Mahiyeti

Celal Şengör ve Bilimsel Bilginin Mahiyeti
25 Mayıs 2022 12:00
A+
A-

Celal Şengör yeni ateistler denilen grubun Türkiye temsilcisi gibi bir işleve sahiptir. Sert, kaba ve kesin inançlılık göstererek din ve dine ait ne varsa kesin bir şekilde inkâr etmeye dayalı, ideolojik bir kalıptır.

Yeni Ateizm, militan ateizm veya köktenci ateizm olarak da bilinir. Bazı yirmi birinci yüzyıl ateistleri tarafından ileri sürülen bir akımdır. Bu modern ateizm ve laiklik akımı, din eleştirmenleri olarak da bilinen, batıl inanç, din ve us dışılıkçılık gibi görüşlerin anlayışla karşılanmaması gerektiğini; tam tersine, özellikle de bunların etkilerinin devlet, eğitim ve politikada hissedildiği her dönemde bunlarla mücadele edilmesi, bunların eleştirilmesi ve yalanlarının açığa çıkarılması gerektiğini düşünen bir grup yazar ve düşünür tarafından savunulmaktadır. “Yeni Ateizm” terimi, Gary Wolf tarafından 2006 yılında Wired dergisinde yayımlanan bir makalede ilk defa kullanılmıştır.

Yeni Ateizm sıklıkla laik hümanizm ve antiteizm gibi akımlardan temel alır ve bunların temel ilkeleri ile örtüşür. Özellikle de çocukların (telkini ve doğaüstü iddialar üzerine kurulu ideolojilerin yayılması konusundaki eleştirileri bakımından bu akımlarla benzerlikleri görülebilir.

Celal Şengör’ün İbrahim, Musa ve İsa için söylediği bunlar tarihsel şahsiyetlerdir, menkıbelerde geçer, sözünün bilim düzeyinde bir karşılığı yoktur. Tarih bir disiplin olarak bilim midir, değil midir tartışması yapılırken, bilim olmayan bir disiplin üzerinden tarihsel şahsiyetleri yargılamak ne kadar doğru olur. Ayrıca felsefeyi oluşturan Platon, Aristoteles ve benzeri ve bu filozoflardan önce yaşamış filozoflarda dâhil birer menkıbe olarak kabul edilmelidir. Ama yok, onlar bilimsel verilere dayalı olarak vardırlar gibi anlamsız bir gerekçeye dayanırlar. Hâlbuki akıl, Tevrat ve İncil ile Aristoteles ve Platon’a ait olduğu söylenen metinleri dikkate aldığında yaygınlık, genel kabul ve metin olarak var olmaları dikkate alındığında varlık olarak tarih sahnesindeki yeri bakımından İncil ve Tevrat daha makuldür. Kuran tartışılmaz bir şekilde vicdanlı oryantalistler tarafından bile ‘Muhammed’in ağzından çıktığı gibi bize kadar gelmiştir’ denilmektedir. Konuyla ilgili İsmail Raci Faruki’nin İslam Kültür Atlasının giriş bölümüne bakılabilir.

Meselenin bu veçhesi açıklığa kavuştuğuna göre artık şu bilim denen şeyin neliğini de konuşalım…

Bilim üzerinden bir felsefe yapılır mı, yapılamaz mı tartışması sonuca bağlanmış değildir. Dolayısıyla bilimin ortaya koyduğu bilgi üzerinden bir felsefe bile inşa edilemez. O zaman felsefe ile bilim arasındaki farkı ortaya koymakta yarar var: bilim, olan üzerine çalışma yapmak; deney ve gözlem üzerinden sınırlı bir zemin ve zamanda elde ettiği tecrübeyi aktarmaktır. Bunun bir değer olarak ön görülmesi zaten tartışmalıdır. Felsefe ise olması gerekene yönelik akli bir muhakeme ve bu akli muhakemeyi matematik ve mantık üzerinden temellendirmektedir. Birisi olan diğeri ile olması gerekeni işaret eder. O zaman bilim üzerinden Din gibi temel bir meseleyi ele almak ve Dine ait Peygamber, vahiy, ibadetler ve inançlar zaten tartışma dışıdır. Bu alanı bilimin tartışma alanına getirmek, din düşmanlığı ile ideolojik körlük ile tanımlanır. Kasıtlı bir tavır olarak kayıt düşülür.

Modern düşüncenin kesinlik arayışı sürekli onu temelden yanlış noktalara taşımaktadır. Çünkü kesinlik dediğimiz şey, evrenin sonsuzluğu ve olay ve olguların, ilişkiler ağının sonsuzluğu karşısında çaresiz kalmaya mahkûmdur. En temelden yaratılışın bir açıklaması, bir yaratıcının varlığının olup olmaması gibi temel konularda hala belirsizliğin devam etmesi gibi konular açıktadır. Sanki bütün sorunlar çözülmüş gibi adam kalkıyor, İsa, Musa ve İbrahim as gibi temel şahsiyetler hakkında bunların bilimsel olarak varlıklarını açıklayamayız diyor. Peki, o zaman sen neyi açıklayabilirsin? Bir milyon yıl önce şu olmuştur derken hangi kesinlik ölçülerini kullanıyorsun, insanlığın ilk ortaya çıktığı tarih dilimini hangi kesinlik ölçüleri içinde betimliyor ve ahkâm kesiyorsun. Adalet ve vicdan duygusunun köreldiği bir zeminde aymazlık da temel bir karaktere dönüşüyor.

Bilimin temel kriterlerine bağlı kalındığı sürece aklen herhangi bir şeyi kesin bir bilgi ve hele onu evrensel ölçekte bir bilgi olarak kabulü mümkün değildir. Sadece bir aldatma aracı olarak işlev görmektedir. Bilimin kendisi zaten bir sorunsal yumağa dönüşmüş durumdadır. Bilimi kendi asli otantik yerinde değerlendirmediğinizde sadece nefret uyandırırsınız. Ya da iyi bir aldatıcı olursunuz. Celal Şengör ve benzerli iyi bir aldatıcı amigo pozisyonunu taşımaktadırlar. Mitolojiyi göklere çıkaranlar, vahye düşmanlık ediyorsa bunu normal göremeyiz. Mutlaklık bağlamında herhangi bir bilgi de kesinlik arayışı kandırmadan öteye geçmez. İnancı aldığınızda elinizde hiçbir şey kalmaz! Celal Şengör’ün inancını alın elinde hiçbir şey kalmayacaktır. Dile getirdiği şeyler kendi inancıdır. Hesabını da kendisi verecektir.

 

ETİKETLER: Manşet
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.