Dr. Vehbi KARAKAŞ
Bu iddia sahiplerine diyesim geliyor: Sizin ne zorunuz var yahu? Yüce Yaratıcı, içinize “ebed=ölümsüzlük arzusu”nu koymuşken ve sizi ebediyyen var olacağınız bir aleme götürürken neden cehennem ateşinden de beter olan yok olmayı ve yokluğa gömülmeyi savunuyor ve istiyorsunuz? Vicdanınızın sesini nasıl duymazlıktan geliyorsunuz? Aklınızı mı kaybettiniz? Kulağınızı açın, iyi dinleyin, vicdanınızın: “Ebed ebed ebed” diye bağırdığını duyacaksınız.
Bu dünyada ölmek, beni de üzüyor. Ama ölümden sonra başlayacak olan hakiki ve ebedî bir hayatın varlığı da beni teselli ediyor, rahatlatıyor, hatta sevindiriyor.
Şeyh Sadi Şirazî, diyor ki: “Toprağın gül bitirmesine şaşmayın, düşünün oraya nice gül endamlılar girmiştir.” Bu sözden sonra biz de şöyle diyoruz: Toprağın altında gülün tohumunu zay etmeyen ve kaybetmeyen Allah, Hz. Muhammed (sav) gibi alemlere rahmet gönderilmiş bir gülü ve onun arkasına takılan gülleri kaybeder mi? Ebedî alemi ve ebedî cenneti yaratmayarak sadakat timsali Ebubekirleri, adalet timsali Ömerleri, haya ve edep timsali Osmanları, ilim ve kahramanlık abidesi Alileri (ra) zay eder mi? Etmez. Cehennemi yaratmayarak insanlığın başının belası olan Nemrutları, Karunları, Firavunları, Ebulehebleri, Ebucehilleri, zalim kâfirleri ve zalim müşrikleri rahat bırakır mı? Bırakmaz. Yaptıklarını yanlarına koyar mı? Koymaz. Öyleyse gelin biz de Merhum Şair gibi diyelim:
“Ey genç adam, bu düstur sana emanet olsun,
Ötelerden habersiz nizama lanet olsun!”
Dünyayı dünya eden, dünyayı anlamlı kılan ahiretin ve ebedî hayatın var oluşudur. Yoksa bu fani dünyaya gelmenin, nimetlerini tatmanın, sonra da doymadan ölüp yokluğa gitmenin hiçbir anlamı kalmazdı. Çünkü dirilmemek üzere ölmek, acıların ve zulümlerin en büyüğüdür. Böyle bir zulmü yarattıklarına yapmaktan Allah münezzehtir, uzaktır. (Devam edecek)