CENNET YARATILMIŞ MIDIR?
سَابِقُٓوا اِلٰى مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ وَجَنَّةٍ عَرْضُهَا كَعَرْضِ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۙ اُعِدَّتْ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرُسُلِه۪ۜ ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْت۪يهِ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ ذُوالْفَضْلِ الْعَظ۪يمِ
I- İslâm bilginlerinin çok büyük bir bölümü Cennet’in yaratılmış olduğu görüşündedirler.
Onların başlıca delilleri yukarıda anlamı verilen Hadid sûresinin 21. ve benzeri olan Âl-i İmran sûresinin 133. âyetinde kullanılan geçmiş zaman kipli “Ü’iddet / fiilidir. Ne var ki bu delil itiraz edilebilir niteliktedir.
Çünkü, Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ın vaadi olarak gerçekleşmesi kesin olan olgular için mazi kiplerinin kullanılması yaygın bir uygulamadır ve bunun Cennetlikler bağlamındaki örnekleri de çoktur.172 Kaldı ki Kur’ân’da Cennet ve içindeki nimetler Cennetliklerle birlikte zikredilir. Bu da Cennetlikler gibi Cennet’lerin de henüz yaratılmadığına işaret olarak alınabilir.
II-Yeryüzü toprağından yaratılan Hz. Âdem’in, Havva ile birlikte çıkarıldıkları Cennetin Âhiret Cenneti mi yoksa dünya cenneti mi olduğu ilk dönemlerden beri ihtilaf konusu olmuştur. Bu konuda birbirinin karşıtı deliller sergilenmiştir.
Kur’ân’ın, yeryüzünde Halîfe kılınacak varlık olarak Âdem’in topraktan yaratıldığını, Cennet’e ancak iradeli îman ve amellerle girileceğini, orada yükümlülük olmayacağını, günah işlenmeyeceğini ve oraya girenlerin çıkarılmayacağını açıklaması, Âdem ile Havanın Cennet’ten çıkarılmasına ilişkin olarak kullandığı “İhbitû” fiilini çölden şehre, gemiden karaya iniş anlamına kullanması ve benzerleri, bizi Âdem’in Cenneti’nin Âhiret Cennet’i olamayacağını kabûle yönlendirmektedir. Bu sebeple Hz. Âdem olayı, Cennet’in yaratılmış olduğuna kesin delil kılınamaz.173
Burada teberrüken İnsan oğlunun yeryüzü toprağından yara- tıldığını açıklayan Tâhâ sûresinin 55. âyetinin meâlini sunuyoruz:
“Sizi ondan / topraktan yarattık, ölümünüzle birlikte yine ona döndüreceğiz ve sonra Âhiret Hayatı için oradan bir defa daha çıkaracağız.”
III- Necm sûresinin ilk âyetlerinde Peygamberimizin vahiy meleği Cibrîl’i, Sidretil-Münteha’nın yakınında gördüğü, onun yanı başında da Cennetül-Me’vâ’nın bulunduğu açıklanmaktadır ki bu durum, Cennetül-Me’vâ’nın yaratılmış olduğunu göstermektedir.
İlgili şu hadîs de bunu doğrulamaktadır:
Kur’ân, Me’vâ Cennet’ini, Cennetül-Me’vâ ve Cennâtül-Me’vâ şeklinde ebediyet Cennet’i anlamında kullanmaktadır.176
IV-Kur’ân-ı Kerîm’de, ölüm Meleklerinin, güzel insanlar ola- rak canlarını alacakları mü’minlere “Cennet’e giriniz…” şeklinde beyanda bulunacaklarının açıklanması da Cennet’in yaratılmış ol- duğuna işaret
Melekler, onların canlarını iyi kimseler olarak alırken, “Selâm size! Yapmış olduğunuz iyi işlere karşılık girin cennete” derler.
Yâsîn sûresinin aynı anlamdaki 26. âyeti de Cennet’in yaratılmış olabileceği gerçeğini pekiştirmektedir.
V-Peygamberimizden nakledilen, Cennetin yaratıldığı, kendisine Cennet’in veya Cennet’ten bir bölümün gösterildiği ve hatta Cennet’e girdiğine ilişkin açıklamalar, ayrıca onun, Cennet’le Cehennem arasında geçtiğini bildirdiği diyaloglar da Cennet’in yaratıldığı gerçeğini doğrular vasıftadır.177 Kişiye Kabir hayatında Cennet’ten bir kesitin gösterileceğiyle ilgili rivayetler de bu hakikati pekiştirici niteliktedir:
Kıyâmet günü uyandırılacağın ana kadar bulunacağın yer burasıdır/iletileceğin yer sana gösterilecektir.”178
Yapılan izahlar Cennetül- Me’vâ gibi bazı Cennetlerin yaratılmış olduğunu göstermektedir.
Milyarlarca gezegenin var olduğu büyüyen evrende bu kabûl akla da yatkındır. Kaldı ki önemli olan Cennet’in hâlen mevcût olup olmadığı değil, var olacak olmasıdır.179
Doğruları en iyi bilen, şanı yüce olan Allah’tır.
Bilimsel verilere göre milyarlarca gezegenin yer aldığı bir Evrende yaşıyoruz…
“Sema”nın giderek genişletildiğini bildiren Kur’ân, evrenin her bucağında yer alan ve seyreden Meleklerin ilâhî buyrukları alma ve uygulamada “ellibin” yıllık mesafeleri kat ettiklerini açıklamakta- dır.180
Böylesi, büyüklüğü insan idrakini aşan bir kâinatta / evrende Kur’ân, bizi göklerlerle yer arası genişlikteki Cennetler’e çağırmak- tadır.
Bu Cennetler Nerededir? Kavrayamayacağımız veya bütünüyle yaratılmadıkları ya da bizim amellerimizle tamamlanacakları için Kur’an ve Sünnet bize bu konuda yer belirleyici bir açıklama yap- mamaktadır. Bazı âyetlerde Cennet yükseklikle vasfedilmektedir.181 Cehennem’e nisbetle Cennet’in yükseklerde, yedi kat göğün üstünde olduğuna da işaret edilmektedir. Mesela Allah’ın gökleri ve yeri içi- ne alan Kürs âlemi ve üzerinde İstivâ ettiği Arş Âlemi Cennetlerin üstündedir.
En yüksek Cennet olan Firdevs’in tavanının Allah’ın Arş Âlemi’ninaltındaolduğu Peygamberimiztarafındanaçıklanmıştır.182 Mecazî anlamıyla da değerlendirilebilecek olan bir diğer hadîste de Güneşin yörüngesindeki seyeri ile Arş alemi altına Secde etmek git- tiği bildirilmektedir.
Kur’ân’da mekânla ilişkili tek açıklama, Cennetlerden biri olan Cennetül-Me’vâ’nın Sidretül-Münteha’nın yanında yer aldığı, şeklindedir. Sevgili Peygamberimizin İsra ve Mirac’la ulaştırıldığı; za- man ve mekânın sonlandığı sınır olarak nitelenen Sidretül-Münteha gerçek anlamıyla nedir, nerededir? Bunu bilmiyoruz.
Allah’tan başkasının bilemeyeceği Ğayb’la igili olduğu için Peygamberimiz de bilmiyordu. Allah şanını artırsın O, akıl ve duyu organlarıyla kavranılamayacak Ğayb olan Kıyâmet’in ne zaman kopacağını da bilmiyordu. Bunu soran sahâbîye, “Kıyâmet için ne hazırladın?” sorusunu sorarak konuyu farklı bir alana taşımıştır. Cehennem’in nerede olduğunu soran Hirakl’e de aynı yöntemle cevap vermiştir.183
Biz burada yapabileceğimiz tek şeyi yapacak, bir diğer anlatımla onun Hirakl’e, Cehennem üzerinden dolaylı olarak verdiği cevabı yorumsuz bir şekilde aktarmakla yetineceğiz.
Bizans İmparatoru Hirakl, Allah’ın Resûlü’ne bir mektup yazdı (ve şöyle sordu:)
“- Sen beni eni göklerle yer arası genişlikte olan Cennet’e çağırdın. Peki Cehennem nerededir?
Allah’ın Resûlü (bu suali hayretle karşıladı ve mukâbil bir sualle) cevaplandırdı.
– Sübhanellah! Gündüz geldiği zaman gece nerededir?”184
Yukarıdaana hatlarıyla açıkladığımız Cennet, Peygamberimizin ifadesiyle “Her birimize ayakkabı bağımızdan daha yakındır.” Ancak yine onun beyanıyla “Cennet Nefse ağır gelen fakat aşılması gereken engellerle kuşatılmıştır.”185
İlâhî emirlerin yapılması, haramlardan sakınılması ve kulluk denemesi gereği gelebilecek musibetlere sabır gösterilmesi gibi nefse ağır gelecek engeller aşılmadan Cennet’e ulaşılamayacağını Rabbimiz de Kur’ân’ımızda şöyle buyurarak açıklamaktadır:
“Allah, kendi yolunda cihad ettiğinizi / üstün çaba gösterdiğinizi ve zorluklara karşı sabırlı olduğunuzu görmedikçe cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz?”187
Anlaşılacağı üzere Cennet’e girmek zordur. Ama Kur’ân’ın diliyle söylersek zorluklarla beraber kolaylıklar da vardır.188
(Devam Edecek)
MİRATHABER.COM
DİP NOTLAR
172-A’râf 43; Fatır 34-35; Zümer 71, 73; Müminûun
173-Âl-i İmrân 59; Bakara 30, 36, 61, 82; Hûd 48; Vâkıa 25; Hıcr Mütekabil deliler için Hadil-Ervah’ın ilk 8 babına bakılabilir.
Urfalı Nabi’ye ait aşağıdaki beytte görüleceği üzere Âdem’in Cenneti’nin Ebediyet Cenneti olduğuna ilişkin görüş, İslâm Edebiyatı’na girmiştir:
Kimdir bizi men’ eyleyecek bâğ-ı cinândan Mevrûs-i pederdir, gireriz, hâne bizimdir
174-Necm 13-15. Buradaki Cennetül-Me’vâ’yı ancak Secde 9’da ki kullanımı eşliğinde doğru olarak Orada ise şöyle buyrulmaktadır: “Îman eden ve Salih Ameller yapanlara, yaptıklarına karşılık armağan olarak Me’vâ Cennetleri verilecektir. ”
175-Buhârî Salât 79, Müsned 5 /
176-Necm 13-15, Secde
177-Sırasıyla bak. Ebû Davûd, Sünnet 25, Buhari, Tevhid, 9, 25, Nesâi, Küsuf, 16, Müslim Cennet
178-İ. Mace, Zühd 32, 4270; Tirmizi, Cenaiz 70, Hn. 1072; Müslim, Cennet 17, Hn. 2866.
179-Buhârî Enbiya B. Zikr-i İdrîs; Müslim Îman 163, Fedail 134. Cennetin yaratılıp yaratılmadığına ilişkin olarak bak. İbn-i Kayyim el-Cevziyye Hadil-Ervah İla Bilâdil-Efrâh, Tahkik Yusuf Ali Bedvî, Dâr-u İbn Kesîr Beyrut 2008, Bablar, 1-7.
180-Zâriyât 47; Me’âric
181-Hakka 22; Ğaşiye
182-Kur’ân’ımıza göre Allah’ın Kürs âlemi, gökleri ve yeri içine almaktadır. Sevgili Peygamberimizin açıklamasına göre O’nun Arş Âlemi de Kürs âlemini içine almaktadır; onu, çölün bir demir yüzüğü kuşattığı gibi kuşatmaktadır. Arş, Allah’ın, kavrayamayacağımız İstivâ’sının da üzerinde gerçekleştiği âlemdir. İşte bu Arş Âlemi, Cennetlerin üstündedir. Bir diğer anlatımla Cennetler, onun altındadır. Doğruları en iyi bilen Allah’tır. (Bakara, 255; Taha, 5; Buhârî, Tevhid 22; Tirmizî Cennet 4; İbn Kesîr, Bakara, 255.)
Bir diğer Kur’âni işaret için bak. Mütaffifin, 18-22
183-Buhârî Edep 95; Müslim Birr
Sahâbi Enes’in anlatımına göre bir kişi sorar:
-Ya Resûlellah! Kıyâmet ne zaman?
-Aklını başına alasıca. Sen Kıyâmet için ne hazırladın?
-Bir şey hazırlayamadım, ama Allah’ı ve Resûlü’nü pek
– Sen sevdiklerinle beraber olacaksın.
Enes aktarımına devamla şöyle diyor:
Hz. Peygamberden duydukları “Sevdiklerinle beraber olacaksın. ” sözünden ötürü Müslümanlar öyle sevindiler ki, ben onları İslâm’a girişlerinde duydukları sevinç bir tarafa hiç böylesine sevinmiş görmedim.
184-İbn Kesîr, Âl-i İmrân,
185-Sırasıyla Buhârî Rikak 29, Müslim Cennet 1
186-Bakara 214
187-Âl-i İmran Ayrıca bak. Tevbe 16
188-İnşirah 5-6
…