Kişi; ruhunun verdiği cihat miktarınca kulluğunu gerçekleştirir. Bunun Kur’an’daki özel adı da “ihlas”tır.
Para, makam, soy, boy, şöhret herkese gelir de iman eksenli cihat ve vefa ancak ihlaslı kullara verilir. Kul amelinde sadece Allah ile ilişki kurmayı murat ettiğinde; hem ameli, hem de kendisi Allah’a delalet eden bir ayete dönüşür. Allah için yaptığı eylemi de mizanda çok büyük değeri olan ameli salih bir fiil olur. Bu durumu Gazze halkında apaçık gözlüyoruz.
Doktor Mustafa Alnajar birkaç gün evvel İsrail bombardımanı sonucu bedeni parçalara ayrılarak şehit oldu.
“Biz yaşamadan önce ölüyoruz bu gezegende yaşamak için fazlalık mıydık ki böyle yaşayıp ölüyoruz” diyen imanlı genç doktoru, bulunduğu her yere neşe saçan ve asla sayıdan ibaret olmayan özel bir kimliğe sahip olarak gördük. Hala onunla ve on binlerce o gibi Gazzeli samimi kulların ihlas ile cihada karşı sergilediği samimi durumuna bakıp gözyaşlarımızı tutamıyoruz.
Yaraları tedavi etmek için gönüllü olan ve ailesinden uzun bir süre ayrı kalan savaşın ortasında bile neşesi ve sınırsız fedakârlığı ile tanınan doktor, hayatı seven, eğlenceli, yemek yapmayı da çok seven bir gençmiş. Gazze halkı hayatın ve yaşamın lezzetini bilmeyen ilkel bir halk değil. Son nefesini vermeden kısa bir süre önce paylaştığı tweetlere şunları yazmış:
‘’Yüzümüz bir beton bloğuyla ezilmiş bir şekilde ölmekten başka bir seçenek yok mu?
Enkaz arasında sıkışıp kalarak insanların sana ulaşmak istediğini ancak ulaşamadığını duyarak yavaşça öldüğün başka bir ölüm seçeneği yok mu?
İnsanlar genellikle sıcak yataklarında aileleri ile veya yaşamın nimetlerinin sıkıcı olmaya başladığı yaşta ölürler.
Dünyayı sadece açlıkla, kuşatma ile ve dehşetle hatırlayacak dünya çocukları olarak dünyadan ayrılıyoruz.’’
Şu dünyanın çöpleri yiyecekle doluyken biz, açlıktan ölüyoruz. Ruhlarımız sana yükselirken, kalplerimiz sevdiklerimiz için endişeleniyor.
Biz bu gezegende yaşamak için fazlalık mıydık böyle yaşayıp ölüyoruz?
Yüce Rabbimiz biz senden ve nimetlerinden razıyız ve sana şükrediyoruz.’’
Doktor Mustafa Alnajar ömrünün baharında yaşadığı zor zamanları, ruhunun arzu ve istekleri ile amansız cihad ederek büyük bir ihlas ile hayatını Rabbine hediye etmeyi başardı. Dünyaya olan sitemli fakat latif kelamı, her şeye rağmen ihlasına ve salih ameli başına taç eden adayışına, ölümüne cihada içtenlikle tutunuşuna bizleri şahit kılarak bu dünyadan cennet-i ala’ya göçtü. Ruhi cihad olan ihlas ile sonsuzluk kulun amelinde tecelli eder.
Para, makam, soy, boy, şöhret herkese gelir. Cihat, Allah’a adanmış vefa eksenli hayat ve memat ancak ihlaslı kullara lütuf edilir.
Durum bu iken nasıl da bir menzile odaklı dimdik duruş sergileyerek Allah’a yüzlerini dönmüş bu kullar. Şehadete ‘’Ben hazırım.‘’ diyebiliyorlar. Şu halde İnsanın ruhi varlığını yani yaratan ile olan ilişkisini korumak için yaptığı cihadın bir sonu yoktur. Şehadet bu yolda sonsuz cennete intikal ettiren bir nezih istasyondur.
Bize gelince; kendimizden utanmamak, imani seviyemizde ihlas ve cihad parametrelerini sorgulamamak mümkün değil.
Hayatlarımızda maddi kuvvetler o denli serbest ve özgürce at koşturuyor ki, manevi kuvvetimizi bütünüyle kaplamış ve ona galip gelmiş adeta. Böylelikle tüm amellerimiz yaratıcıdan özge, başkası için yapılmış, eksik, kusurlu, enaniyet dolu fena bir hayata evrilmiş bu fani dünya aleminde. Nefis ve ruh arasındaki mücadele kulun amellerinden asla ayrılmaz. Neticede de insanın kulluğu, bu mücadeleyi iyi bir şekilde yönetip ruhun lehine sonuçlandırdığı ölçüde zafer bulur. O vakit :
Biz kazandık mı? Kaybettik mi?
Kaybettiysek, neden kaybettik?
Bu sorulara dalınca, Harun Reşid’in oğlu Me’mun ile olan bir kıssa geldi hatırıma:
“Harun Reşid’in oğlu Me’mun henüz çocuk iken, hocası sebepsiz yere sopayla ona vurmuştu. Me’mun:
-‘Neden bana vurdun?’ diye sordu. Hocası ona sadece:
-‘Sus!’ dedi.
Biraz konuştular. Me’mun tekrar sordu:
-‘Neden bana vurdun?’ Hocası yine:
-‘Sus!’ dedi.
20 yıl sonra Me’mun halife olunca, ilk iş olarak hocasını çağırttı ve:
-‘Bana neden sebepsiz yere vurmuştun?’ diye sordu. Hocası tebessüm ederek:
-‘Onu hâlâ unutmadın mı?’ dedi.
Halife Me’mun:
-‘Vallahi asla unutmadım.’ dedi.
Hocası tarihe ibret olarak not düşülecek şu sözleri söyledi:
-‘Zulme uğrayanın asla unutmayacağını öğrenesin ve kimseye zulmetmeyesin diye yaptım.
Sakın ha kimseye zulmetme! Çünkü zulüm, yıllar geçse de kalpte sönmeyen bir ateştir dedi…”
Şehit çocuklarımızdan sadece birisi olan Ahmad Rani Sammour’un babasının sözlerini okudum:
“Düşünün ki, gözbebeğiniz olan sevgili oğlunuz önünüzden geçiyor ve siz onun size ulaşmasını bekliyorsunuz. Mutlu bir şekilde size doğru koşuyor, sonra bir anda öldürülüyor. Zaman duruyor.
Siz Sanki bir kâbusun içindeymişsiniz gibi, ona doğru koşuyor ama ona ulaşamıyorsunuz. O’nu tehlikeden çıkaramıyor, O’na sarılamıyor, hatta veda bile edemiyorsunuz.
Sonra çaresizce orada öylece duruyor, uzaktan O’na bakıyor, O’nu Allah’a emanet ediyor ve O’nun düşüşünün görüntüsünü üzerinizden atamadan yanaklarınızdan yaşlar akarak yolunuza devam ediyorsunuz.
Belki size bu bir hayal gibi gelebilir ama benim ve başkalarının başına gelen bu.”
Bu kullar öyle seçkin kullar ki; yaratıcısına özgür iradesiyle teslim olan, amellerinin ihlasla, vefayla İslam’ın ve Allah’ın işaretlerini hakkıyla muhafaza edebilmesi için uğraşan, karşılaştığı zorluk, sıkıntı ve fitneler mukabilinde bir bedel istemeyen, bilakis sabır, sebat ve ihlas ile ruhlarını özgürleştiren tevhidi ve nebevi Müslümanlar.
Maddi kuvvetler bir insanın hayatında hudutsuzca varlık gösteriyor ise manevi kuvveti bütünüyle kaplıyor ve çoğu zaman ona galip geliyor. Oysa ki kul, yaratılan olduğunu unutmadan yaratan ve rızık veren Rabbine karşı verdiği tüm rızıkları O’nun uğrunda feda etmeyi bilerek yaşamalı. Bu da ancak amellerin en güzelini sergilemek de ruhun cihadı olan İhlas ile olabilen bir makamdı. Gazze bunun farkındalığı ile kazandı. Allah’a yapılan kulluğun üst makamı memnuniyettir. Memnuniyet, Allah’tan razı olmak makamında kula ihlas’ı kazandırır. Ve ilahi ihsanların kapısı açılır.
Öyleyse Gazze halkı bize emsal olmalı. İnsan Allah’tan bir bedel talep etmekten bütünüyle sıyrılmalı. Nefsinin aciz olduğunu idrak etmeli. Allah’ın kendisine bahşettiği nimetlerin şükrünü eda edemeyeceğini baştan kabul etmeli. Nihayetinde tüm varlığı ile samimi bir cihada girişmelidir. Ta ki yaratıcı ile olan ilişkisi bu halis cihat ölçüsünce saflaşsın.
Nihayetinde insanın yaratıcı ile olan ilişkisi bu halis cihat ölçüsünce saflaşır.
Selam ve dua ile kalın.
Hatice Şebnem DİKTÜRK
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ
MİRATHABER.COM – YOUTUBE
#gazze #masum #hayat #mücadele #Filistinli #çocuk #bizim #kutsal #islam #kuran #zulüm #sebep #terör
#StopIsraeliCrimes
#StopGazaGencide
#Gazze
#GazzedeKatliamVar
#GazzeyiUnutma
#GazzeyeAcilYardım
#türkiye #selam #okul #eğitim
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…
View Comments
Bu Özel seçilmiş kullara neden yardımda memur edilmediğimi sorgulayıp dururken ne de güzel açıklamışsın Çok sevgili ve kıymetli kardeşim. Allah ecrini arttırsın
Hocam Yüreğinize sağlık Allah razı olsun insan her an dinleniyor ve çekiliyor Bunun bilincinde olsa her an güzellikte ve huzurda olur inşallah Biz onları canlı seyrediyoruz hiçbir şey tesadüf değil onlar canlı vaaz ediyorlar ve çok büyük mükafat kazanıyorlar Rabbim bizleri de bulunduğumuz yerde razı olan kullardan eylesin halimize Allah onlardan razı olsun