1952 yılında Niğde’de dünyaya geldi. Kayseri İmam Hatip lisesini bitirdi. İngiliz Dili ve Edebiyatı, Amerikan Dili ve Edebiyatı Tarih bölümlerinde yüksek öğrenim gördü.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı gibi birçok kurumda çalıştı. Pankreas Kanseri nedeniyle tedavi gördüğü Almanya’da yattığı hastanede 71 yaşında vefat etti.
Şiir, hikâye, deneme ve eleştirilerini hem kendi adı ile hem de müstear isimlerle Hüner, Bu Meydan ve Almanya’da kurduğu İslam ve İnsan dergilerinde Nehir Yazıları, Kevser Elgin, İzzet Merter, Habip Sever, Galip Ozansak isimleri ile yayımladı.
“Sıfır Üç Depremleri”, “İzdüşüm”, “Demokrasi Risalesi”, “İran’a Nasıl Bakmalı”, “Mücahide Mektuplar”, “Devrim ve Türkiye” olmak üzere üçü çeviri toplamda 20 esere imza attı.
“Demokrasi Risalesi” kitabı ile 6 yıl 3 ay hüküm giydi. 3 yıl hapis yattı. Hayatının son 20 yılını Almanya’da sıkıntılar içinde geçirdi.
Müslüman gençlerin üzerinde ciddi etkisi olan mütefekkir bir yazar, tavizsiz bir dava eri, 28 Şubat post-modern darbe sürecinde gösterdiği dirayetle bedel ödeyen yılmaz bir mücahid hicret eden bir muhacir, büyük hastalıklar, acılar yaşayan, çile çeken onurlu bir Müslüman şair ve yazar, İslam’a ve millete adanmış bir hayat, karşılıksız ve samimi bir dava adamı, düşünce ve fikir insanı, hiçbir baskıya boyun eğmeyen münevver, kalemi elinden alınmak için uğraşılmış, sessizliğe uğurlanmış, erdemli bir aydın, aydınlanmanın okumakla başladığını haykıran bir yürek, mücadelesini önemseyenlerin, davasını önemsemediğini söyleyen gönül eri, yazılarıyla, okuyucularını derin düşüncelere sevk eden aksiyon sahibi bir mümindi.
Öncülerdendi, her daim öncü ve önde oldu, yılmadı, bedel ödedi, kimse ödediği bedelin farkına varmadı.
Küçük adımları, büyük adımların atılması konusunda birçok insanı cesaretlendirdi.
Yazmak var olmanın, var olmak yazmanın bir ayrılmazıdır diyordu.
Tek kişi olarak yaşamak yetmemişti ona, Türkiye hasreti ile yanıp tutuşuyordu, vatanına dönmeyi çok istemesine rağmen sağlığında nasip olmadı. Gurbet ellerde yalnız yaşadı ve yalnız öldü.
Eserlerinin tamamını sistematik bir sunumla yayınlamaya talip bir yayıncı olursa ülkesine dönmeyi istiyordu, bu düşüncesini Ketebe Yayınları ilk adımları atarak hayata geçirdi.
Susarak bir hüzün büyüttü ve susarak kazandı bu destanı, gurbette yaşadı, gurbette tamamladı hayatını, birinin konuşması, bir milletin konuşması gibiydi, milleti adına konuştu, onları uyardı, yetişmelerinin önünü açtı. Neslin gelişmesi için yıllarca emek verdi.
Çağrılan her yere koşa koşa gitti, hiçbir ücret istemedi. Bu ülkede yaşamanın bedelini en ağır şekilde ödeyenlerden oldu. Vatanını her şeyiyle derleyip gönlüne koyarak gitti bu diyardan, samimiyetle yaptı, derin izler bıraktı gönüllerde.
Ruhunu Rabbine, emaneti sahibine teslim etti. Ebedi istirahatgahı olan vatanına ruhuyla döndü. Tacettin Dergahına defnedildi. Menzili mübarek, mekanı cennet, makamı âli olsun.
Yaşar Kaplan’a Allah’tan rahmet, sevenlerine, ailesine, dostlarına, arkadaşlarına ve okuyucularına başsağlığı diliyor, geride bıraktığı yurdunun cennet bahçesi olmasını Rabbimden niyaz ediyorum.
Ruhu için el-Fatiha!
Hüseyin KADER