Çin’in Müslüman nüfusunun çeşitliliği, bütün ülkeye geniş bir şekilde dağılmaları ve farklı tarih, kültür ve dilleri göz önüne alındığında onların İslam’ı yaşama şekilleriyle ilgili bir genellemeye varmak zordur. Fakat yine de kırsal kesimde ve kuzeybatıda yaşayan Müslümanların İslam’ın temel şartlarına uymalarının daha muhtemel olduğu söylenebilir. Diğer Müslüman topluluklarından ve şehirlerde yaşayanlardan görece izole olan Müslümanların, çoğunlukla dini ibadetlerini terk etmek ve alkol ve domuzla ilgili yasakları umursamamaları noktasında uzun dönem boyunca baskıya uğradıkları ihtimali büyüktür. Çin’deki Müslümanların büyük çoğunluğu Sünni’dirler ve Hanefi mezhebini takip ederler. Diğer ülkelerdeki Müslüman azınlıkların aksine Çin’deki Müslümanların, sadece aile hukukunu ilgilendiren konular da dahil olmak üzere herhangi bir resmi hukuki işlem için İslami kuralları uygulamaya izinleri yoktur.
Camiler de hizmet ettikleri kitle gibi aynı şekilde çeşitlidir. Bazı bölgelerde yalnızca kadınlar için ayrılmış camiler varken, bazı bölgelerde kadınların cemaatle namaz kılınan camilere girmesi yasaktır. Güneybatıda ise kadınlar sadece kısmi perdelerle ayrılmış kısımlarda erkeklerin yanında namaz kılıyorlar. Ülke geneline yayılmış on binlerce caminin çoğu asırlar öncesine dayanıyor. Kuzeybatı Çin’de stilleri ve tasarımları Orta Asya’dakiler gibi olan camiler bulunurken, güneybatı Çin’de Güneydoğu Asya topluluklarından gelmiş gibi görünen camiler bulunur. Bununla birlikte, Çin’in çok sayıda bölgesinde daha eski olan camiler eğimli kiremit çatıları, oyulmuş sütunları ve ahşap paneller üzerine boyanmış parlak renkli doğa resimleriyle dekore edilmiş girişleriyle Budist tapınaklarına benzer. Bazı bölgelerde doğa resimlerinin yanında benzer şekilde renklendirilmiş Mekke tasvirleri bulunur ve konu İslami olmasına rağmen stil, Çin stili olarak seçilmiştir. Camilerin içerisinde ayrıca her bir bölgenin kendi tarihini ve kendine ait tarzlarının devinimini yansıtan, oldukça geniş Arapça hat stilleri görülecektir.
1980’lerin ortalarından itibaren, Kültür Devrimi (1966–1976) sırasında yıkılan veya hasar gören camileri yeniden inşa etmek için Çin’e fon akmaya başladı. Ne yazık ki, birçok durumda, finansman belirli şartlara bağlı olarak geldi; yeniden inşa edilen camiler artık İslami olmayan kültürel tarihini yansıtmayacaktı. Süslü süslemeleriyle birlikte Budist mimari tarzına izin verilmeyecekti. Sonuçta, camiler “otantik” olarak lanse edilse de aslında hiçbir şey yansıtmadı. Birçoğu tamamen beton ve beyaz kiremitten yapıldı.
Çeviren: Zehra Kaya
Kaynak: İslam in China, Jacqueline Armijo; Asian Islam in the 21st Century kitabındaki bir makaleden hazırlanmıştır.