Tarihi Arka Plan
Yedinci yüzyılda İslam’ın gelişinden kısa bir süre sonra, Çin’de Müslümanlar vardı, çünkü Çin ile Güneybatı Asya arasındaki deniz ticareti ağları, Batı Asya’dan tüccarların Hint Okyanusu’nu geçmek için muson rüzgarlarını kullanmayı öğrendiği Roma döneminden beri var olmuştu. Küçük Müslüman tüccarlar ve tüccar toplulukları, asırlarca kıyı kentlerinde varlığını sürdürdü, ancak bunlarla yerli Çinli nüfus arasında sınırlı bir etkileşim vardı. Moğol Yuan hanedanının (1274-1368) kurulmasıyla birlikte, Orta ve Batı Asya’dan on binlerce Müslüman’ın hem Çin’e zorla taşınması hem de Moğollar tarafından yönetime ve hızla genişleyen imparatorluklarının gelişimine yardımcı olmak üzere işe alınması ancak 13. yüzyılda gerçekleşti. Bazı üst düzey Müslüman yetkililerin kendi geldikleri yerden gelen kadınlarla evlilik ayarlamış olmalarına rağmen, genellikle bu erken dönemde Çin’e yerleşen askerler, memurlar, mühendisler, mimarlar, zanaatkarlar, astronomlar, bilim adamları, hekimler ve çiftçilerin büyük bir bölümünün yerli kadınlarla evli olduğu varsayılır. Yüzyıllarca süren yabancı ile evliliklerine ve İslam dünyasının geri kalanından görece tecrit olmasına rağmen, bu dönemde oraya ulaşan Müslümanlar, kültürel ve dini geleneklerinin çoğu bozulmadan bugüne kadar hayatta kalan topluluklar kurabildiler.
Yüz binlerce Müslümanın ve diğer yabancıların Çin’e bu büyük akınına tanık olan Moğol Yuan hanedanını, iktidarın Han Çinlilerine geri döndüğü Ming hanedanı (1368-1644) takip etti. Han hanedanlığı, Orta Krallık’taki siyasi ve kültürel hakimiyetlerini yeniden ilan etmek noktasında hiç zaman kaybetmedi. Bu dönemde, “yabancıların” Çinli gibi giyinmesini, Çince soyadlarını benimsemesini, Çince konuşmasını ve esasen görünüşte Çinli olmasını gerektiren çok sayıda yasa çıkarıldı.
Geleneksel Çin kültürünü yeniden geri getirmeye odaklanmasına rağmen, en eski Ming imparatorlarından biri olan Yongle, bilinen dünyayı keşfetmek için bir dizi büyük deniz seferi başlattı. Toplamda, 1405 ile 1432 arasında, Güneydoğu Asya takımadaları, Hint Okyanusu ve Afrika’nın doğu kıyılarına kadar, ticareti yapılacak yüzlerce Çin gemisini ve binlerce ton mal ve değerli eşyayı içeren yedi büyük sefer başlatıldı. Bu ticaret seferlerinin başarısı, şüphesiz kısmen, güneybatı Çin’den bir Müslüman olan Zheng He tarafından yönetildiği gerçeğinden kaynaklanıyordu. Zekası ve heybetli varlığı, dini ve yol boyunca karşılaştığı birçok Müslüman hükümdar ve tüccarla etkileşim kurma yeteneği ile tanınan bir adam, bu karmaşık diplomatik ve ticari görevler dizisini büyük ölçüde kolaylaştırabilirdi.
Kaynak: İslam in China, Jacqueline Armijo; Asian Islam in the 21st Century kitabındaki bir makaleden hazırlanmıştır.