islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,5498
EURO
36,4662
ALTIN
2.962,01
BIST
9.146,35
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
9°C
Pazar Az Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

CİNNET ÇAĞINDA İNSAN

CİNNET ÇAĞINDA İNSAN
2 Aralık 2022 10:00
A+
A-

Çağın insanı bir cendereye alınmış. Sıkıştırıldıkça sıkıştırılıyor. Cenderenin etkisiyle sağlıklı düşünme yeteneğini yitirmekle karşı karşıya kalmak üzeredir. Hatta insanların bir kısmı bunu yaşamaya başlamışlardır. İnsan olarak yüklendiği sorumluluklarından kaçmak için neredeyse fırsat kollar duruma düşmüştür. Herkes yapması gerekeni başkasına havale etme peşinde sanki.

İçinde bulunduğumuz çağı ‘cinnet çağı’ diye adlandırırsak bir yanlış yapmış olmayız herhalde. Bu kadar bolluğun içinde yokluk ve yoksulluk çekmek, ekonomik sıkıntıların üstesinden gelememek, sahip olduğu değerleri içi kanaya kanaya kaybetmek ya da sahip olunan varlıklarla güç zehirlenmesi yaşamak insanın cinnet geçirmesine zemin hazırlamaktadır. İnsanın kıyameti böyle başlıyor. Önce, kendinden parçalar koparıyor; sonra çevresine zarar vermeye başlıyor. Haberler, haber siteleri, sosyal iletişim araçları takip edildiğinde insanın içini parçalayan, insanı hayattan soğutan çok sayıda vaka ile karşılaşmaktayız. Sevdiklerine zarar vermekten çekinmeyen, gözünü kırpmadan ortalığı dağıtan, neredeyse kan dökmekten zevk alan kişiler, çağın celladı edasıyla bir korku havası estirmekten geri durmamaktadırlar. Tahammül mülkü yıkılıyor, Hülâgû Han da yok ortalıkta üstelik.

Ne oldu da ‘’ eşref-i mahlûkat’’ olan insan, esfeles-safiline ( aşağıların aşağısına) yuvarlanmaktadır? Önce değerler kayboldu. Ademoğlunu hayvani davranışlardan kurtaran, onu insan yapan değerler kayboldu. Şimdilerde değerler eğitimi adı altında çalışmalar yapılıyor olsa da bunlar, bir toplumsal davranış şekline dönüşmediği müddetçe onlardan bir kazanım elde etmek mümkün olmayacaktır. Kaldı ki bu çalışmalarda çoğu zaman, günde bir paketten fazla sigara içen birinin karşısındakine sigaranın zararlarından söz etmesi ve onu bırakmasını önermesi gibi absürt (saçma) bir durum ortaya çıkarmaktadır. ‘’Yeryüzünde insanın değerleri unutulduğu için herkes birbirini öldürmektedir. İnsanlık için hiçbir şey yapmadan başkasını öldürene, aslında kendini öldürdüğünü anlatmalıyız. Ancak böyle geçilebilir ölümlerin önüne. Akan, yalnızca insan kanı değil, insanlığın kanıdır.’’ diyen Nuri PAKDİL’e katılmamak mümkün mü?  Burada ‘öldürmek’ sadece birinin hayatına son vermek olarak değil; sevgi, inanma, güven, huzur, mutlu olmak gibi duyguların ortadan kaldırılması da anlaşılmalıdır. Yani yeryüzünde nerdeyse herkes birbirinin sevgisini, güvenini, huzurunu, mutluluğunu da öldürmektedir.

Kıssadan hisse zamanıdır şimdi de. Çölde atıyla seyahat eden bir seyyah, kumların üzerinde açlık ve susuzluktan ölmek üzere olan birini görür. Hemen ona yanında bulundurduğu sudan dikkatlice verir. Biraz da yemek yedirir. Sonra onu yanına alarak yakınlardaki bir hana giderler. Gece handa yıkanırlar, yemek yerler ve dinlenmek için odalarına giderler. At sahibi, sabah uyanır; yolda karşılaştığı kişinin odasına gidip onu uyandırmak ister. Ancak oda boştur. Hancıya adamı sorar. Hancı eliyle işaret eder. Adam ata binmiş ve hızla handan uzaklaşmaktadır. Atın asıl sahibi giden adamın arkasından bağırır: -Yemeğimi yedin, suyumu içtin; onlar sana helal olsun! Atımı, altınımı aldın; onlar da sana helal olsun! Ama insanlara olan güvenimi öldürdün ya o, sana haram olsun! Değerleri öldürenler, başkalarını suçlamaktan geri durmazlar. Böyle olunca ‘Bozgunculuk yapanlar, biz ancak ıslah edicileriz derler.’’ ayetinin evrenselliği ve çağlar üstü oluşuna ‘amenna’ demek kalır bize. Dünyayı bunalıma sürükleyenler bunalımı en keskin şekliyle yaşayacaklardır.

O halde ne yapmalı? Bu çağ, bir cinnet çağı ise; böyle olduğunu kabul ediyorsak bunun bir insanlık ve uygarlık sorunu olarak ortada durduğunu da belirtelim. Bu sorundan kurtulmak istiyorsak barış içinde, onurlu, kişilik haklarını koruyarak, insanî ilişkileri doğru oluşturmalıyız. Umut kesmediğimiz ‘merhamet’ adlı çınardan beslenerek kimliğimizi, kişiliğimizi yeniden kazanmaya çalışmalıyız. Böylesi bir çaba içinde olmalıyız. Aksine insan, başıboş bırakılacağını zannediyorsa büyük bir yanılgı içinde olduğunu bilmelidir.  Her bir birey, önce kendinden sonra da çevresinden sorumlu olduğunun farkında olarak hareket etmeli. Kendini düzeltmeden, çağın illeti cinnet halinden kurtulmadan, başkasının yarasına merhem olamayacağının idrakinde olmalı.

İnsanı cendereden kurtarma düşüncesinde ve iddiasında bulunanlar, ortaya koydukları iddialarının gereğini büyük bir titizlikle yerine getirmelidirler. Aksi halde ‘’Niçin yapmadığınız şeyleri söylersiniz?’’ ayeti bir tokat gibi iner suratlarına kaçışın olmadığı o hesap gününde.

O halde dua…

’(Allah’ım) Bizi doğru yola, nimet verdiklerinin yoluna ilet; azıp sapmışların yoluna değil.’’ (Fatiha 7)  Amin.                                                                                                                                                                                 

EYYUP YÜKSEL                                                                                                                                                                                                                                                   

ETİKETLER: ÜSTMANŞET, yazarlar
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.