Dinin kurallarını çiğneyen her şeyini kaybeder
Herkes bir insanı veya herkes kendi evladını,[1] maddî ve manevî zararlardan korumayı ve imanını kurtarmayı düşünse, İslam terbiyesiyle yetiştirmeyi başarabilse, hem kendini ateşten kurtarmış olur, hem de bütün bir kâinatı kurtarmış kadar büyük bir sevap kazanır.
Çünkü bir insan bir kâinattır. Bir insanı yaşatmak, bir kâinatı yaşatmaktır. Bir insanı haksız yere öldürmek de bütün kâinatı ve bütün insanlığı öldürmek kadar büyük bir cinayet ve büyük bir günahtır.
Arabanızın sileceklerini küçük görmeyin. O küçük gördüğünüz ve basit sandığınız sileceklerin, şiddetli bir yağmurda ve karda motor kadar önemli olduklarını, onlar olmadan yürünemeyeceğini anlarsınız. Derler ki: “Bir mıh, bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır, bir at bir mücahit kurtarır, bir mücahit bir milleti, bir vatanı kurtarır.”
KORUMAMIZ GEREKEN BEŞ DEĞERİN BAŞINDA DİN GELİR
Bizim inanç sistemimiz, vatanın, milletin, ailenin ve çocuğun her türlü risklerden ve zararlardan korunması ve kurtulması için beş esası korumayı bize farz kılmıştır.
O esaslar şunlardır:
1-Dini koruma,
2-Aklı koruma,
3-Nesli koruma,
4-Nefsi koruma,
5-Malı koruma.
Bu esasların içinde en başta geleni dini korumaktır. Dinini koruyan, diğer geri kalan esasların hepsini korur. Dinini koruyamayan hiçbirini ve hiçbir şeyini koruyamaz.
Basında çıkan onlarca, yüzlerce haberden sadece bir tanesini analiz etmekle bu meseleyi izah etmeye çalışacağım. Haber aynen şöyle:
“Kafayı çekti. Beş çocuğunu öldürdü, sonra ayıldı. ‘Ben ne yaptım’ dedi. Olanları öğrenince dayanamadı, trenin altına atladı, canına kıydı.”
Şimdi bu misali tahlil edelim:
1-Adam dinin içki yasağına riayet etmedi, içti. Dinini koruyamamış oldu.
2-İçince aklı başından gitti. Böylece aklını koruyamamış oldu.
3-Aklını kaybedince ne yapacağını bilemedi, çocuklarını öldürdü. Böylece neslini de koruyamamış oldu.
4-Alkolün tesiri geçince uyandı. Yaptıklarını gördü. Bir insanın bunu yapmayacağını anladı. Vicdan azabına tutuldu. Dayanamadı trenin önüne atladı canına kıydı. Böylece nefsini de koruyamamış oldu.
Bunlardan başka bir de âhiretteki ebedî cennetini kaybetme, yaptıklarının cezası olarak cehenneme düşme ihtimali ve tehlikesi söz konusu.
Bu misalin onlarcası, yüzlercesi bugün basında, yayında görülmektedir.
İşte size dinini koruyamayanın her şeyini kaybettiğine en çarpıcı bir misal. İşte bunun için bir önceki makalelerimizde dedik ki: “Sağlıklı bir çocuk için dokuz madde”nin içine, “sağlıklı, kaliteli ve doğru bir din eğitimi doğru bir şekilde verilmeli” maddesi de konulmalıydı.
Aldatmaların, yasak aşkların sonucunu bir düşünün. Şiddetlerin sebebini bir araştırın. Bunların hepsinin altında dini değeri koruyamamak, İslâm’ın kırmızı çizgilerini dikkate almamak vardır.
Adem baba ve Havva anne de Allah’ın koyduğu bir yasağı ihlal etmek, yasak bir ağaca yaklaşmak yüzünden cennetten çıkarılmadılar mı?
Eğer tevbe edip dua etmeselerdi ebediyyen hüsrana uğramışlardan olacaklardı.[2]
Burdan çıkaracağımız sonuç şu:Dinini koruyamayan hiçbir şeyini koruyamıyor, üstüne üstlük iki dünyanın cennetini de kaybediyor. Dinini koruyan da her şeyini koruyor ve iki dünyanın cennetini kazanıyor.
Bir Misal De Kendimden Vereyim
İki kız, iki erkek dört çocuk babasıyım. Üçü evli, en küçük oğlum bekâr. Risklerle dolu bir çevrede bugüne kadar risksiz ve problemsiz gelebildiysem, huzurlu ve sağlıklı yaşayabiliyorsam hamdolsun Allah’a bunu ben dinime borçluyum. Dinim beni ve çocuklarımı korudu. Çünkü ben, elimden geldiği kadar dinimi korudum, yani yasaklarından uzak durdum, emirlerini yerine getirmeye çalıştım.
Rabbim eşimden ve çocuklarımdan razı olsun. Rabbim onları ve sizi, şu anda bu makaleyi okuyan kardeşlerimin çocuklarını dinimizin bize kazandırdığı sağlık ve huzurdan mahrum eylemesin. Hasetcilerin hasedinden ve kötü bakışlarından korusun.
Aileme ve çocuklarıma şunu söylemişim: İslâm’ın kurallarını çiğner de yoldan çıkarsam, sizi ve annenizi aldatırsam sizin de yoldan çıkma ve beni aldatma hakkınız doğmuş olacaktır. O zaman istediğinizi yapabilirsiniz. Yok eğer ben, sizin huzurunuz bozulmasın diye allanıp-pullanarak önüme gelen fırsatlara, haramlara tenezzül etmemişsem, dürüstlüğü tercih etmişsem sizin de dürüst ve temiz kalma mecburiyetiniz vardır. Tercih size kalmıştır.
Hamdolsun Yüce Rabbime, bu tavrımızdan, dinimize hürmetimizden ve hizmetimizden dolayı, Rabbim bize aile huzursuzluğu yaşatmadı. Size de yaşatmasın, benim güzel kardeşlerim.
Üstad- ı Muhterem demiş ki:
“Şu fani dünyada, insanoğlunun en güzel sığınağı ve cenneti aile hayatıdır. Aile hayatının hayatı ve mutluluğu da iki şeye bağlıdır. Bunlardan birincisi samimi hürmet, ikincisi de halis merhamettir.”[3]Bu ikisinin kaynağı da Yüce Dinimiz İslamiyet’tir. Yine demiş ki:
Hayatın hayatı, ışığı, temeli dindir. O olursa, her şey hayat bulur, millet ihya olur.
—-
[1] Bir önceki makalemizde arz ettiğimiz ölçüler doğrultusunda.
[2] Bkz. A’raf, 7/23
[3] Bkz. Nursî, Said, Şuâlar, 9. Şuâ, 1. Nokta, 4. Delil, 155
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi