Hafta sonu Tüyap kitap fuarına ilk kez yazar olarak katıldım. Çok kıymetli hocalarımla tanışma, sohbet etme imkanı buldum. Değerli Ebubekir Sofuoğlu hocamla da uzun bir sohbet etme şansımız oldu. O, insanın bireycileşmesinden dertli, ben de çocukları özgüvenli yetiştireceğiz diye onları bencilleştiren ebeveynlerden. Sonra Hocam şöyle dedi: “İnsana sürekli hayır demeyi öğrenin diyorlar. Oysa insan zaten sevdiklerine hayır demekte zorlanır. Sokaktakine değil. Bırakın anamıza, babamıza eşimize hayır demekte zorlanalım.” O günden beri bu sohbet üzerine düşünüyorum. İyi insan yetiştireceğiz diye bazı şeyleri yanlış anlar yanlış anlatır olduk. Bir nevi insanın fıtratını bozar olduk aslında.
Bir bilir kişi çıkıp bir şey söyledi mi, hele de bu söylediği biraz tuttumu bakıyorsunuz her biri sırayla aynı şeyi söylüyor. Son zamanlarda internette karşıma bu genç psikoloji mezunları çıkıyor. Söyledikleri ise şu. “Çocuğunuzun sağlıklı olduğunu gösteren 3 şey: itiraz etmesi, yaramazlık yapması ve bağırıp çağırmasıdır.” Sonra da bu maddeleri şöyle açıklıyorlar; çocuğun söylediklerinize itiraz etmesi gerekir çünkü bu çocuğunuzun öz güvenli olduğunu, kendi fikri olduğu, anlattıklarınızı kayıtsız kabul etmeyeceğini gösterir. Çocuğunuzun yaramazlık yapması gerekir. Çünkü yapmıyorsa bu durum çocuğunuzun çekingen olduğunu belki de onu baskıcı yetiştirdiğinizi gösterir. Çocuk bağırıp çağırmalıdır çünkü kendini ifade etmeye ihtiyaç duyar.
Evet ben genç mezunların anlattıklarını belki acımasız özetlemiş oldum ama biraz laf kalabalığıyla sonuç buna çıkıyor. Videolara yorumlar da annelerden gelmiş. Çoğu doğru yolda olduklarını söylerken çocuğu yaramazlık yapmayan anneler kendi hatalarını sorgulamışlar.
İyi ebeveyn olmak için çabalayan insanlara yanlış bilgi verilerek önce ebeveyn zihni sonra da çocuğun fıtratı bozulur. İnsan fıtratı bozulursa toplum da bozulur. Şimdi bu 3maddeyi bir de benden dinleyin.
Çocuğunuzun bazı söylediklerinize itiraz etmesi doğaldır. Etmemesi de doğaldır. Çünkü siz çocuğunuza anlattıklarınızı mantık üzerine temellendiriyor somut örneklerle anlatıyorsanız ve çocuğunuz anlayışlı biriyse size itiraz etmez. Anlattıklarınızda anlamadığı şeyi sorar, bazen itiraz da edebilir. Sizin bu yaklaşımınıza rağmen çocuk her şeye itiraz ediyorsa bu durum çocukta karşıt gelme problemi olduğunu gösterebilir. Problem yine çocuk ve ebeveyn ilişkisini sorgulamak ve düzenlemekle çözülebilir.
Ama siz çocuğunuza açıklama yapmadan kural koyuyorsanız çocukta hiç sorgulamadan kabul ediyorsa bir sorun vardır. Çocuk baskı karşısında uyum sağlamak zorunda kalıyordur. İtiraz edebilme hakkının olduğunu bilmiyordur. Sorun çocukta değil sizin ebeveynliğinizdedir.
Çocuğunuzun yaramazlık yapması sağlık göstergesi değil sınırsızlık göstergesidir. Evet çocuk koşup oynamalıdır. Ebeveynler çocuklarına koşup oynayacakları alanlar sunmak zorundadırlar. Bir çocuğun tüm gün evde oturarak sessizce oynamasını beklemek doğru değildir. Ona sunulan alanda koşup oynayan çocuğa yaramaz demek de doğru değildir. Bur da denge önemlidir. Çocuğa doğru sınırları çizebilmek önemlidir. Hocam çocuğum çok yaramaz, hiç lafımı dinlemiyor şikayetleri en çok sınır koymayı başaramamış ebeveynlerden gelir. Oysa çocuğun sağlıklı gelişimi için sınırlara ihtiyacı vardır. Tıpkı yeni ehliyet alacak sürücü adayları gibi. Araba kullanmayı öğrenirken insan önce belirli yerlerde sürüş denemeleri yapmak ister. Sınırlar güven verir. Nerde yavaşlayacağını nerde hızlanabileceğini öğrenir insan o sınırların içinde. Tıpkı parkta oynarken attığı her adımda arkasına dönüp bakan bebek gibi. Bebek parkı tanımadığı için onay bekler ebeveyninden güvende olduğuna dair.
Ama günümüz ebeveyninin en büyük sorunu sınır çizmemek. Sınırı kurallar ve katı disiplin zannetmek.
Çocuğun bağırıp çağırması kendini ifade etmesi değil, kendini ifade etmeyi bilmeyişidir. Çocuk sıkıntısını anlattığında değil bağırdığında ya da ağladığında ilgi görmüştür ya da sorunu çözülmüştür. Çocuk saygıyı değil yaygarayı öğrenmiştir büyüklerinden.
Hocam derdinde haklı. Evet bir dönemin fikri alınmamış, kendini ifade etme hakkı sunulmamış insanları kabul görmek, huzursuzluk çıkarmamak için hep evet demek zorunda kalmışlar. Fazla verici olmak, kendi bireysel özelliklerini farkedememek büyük kayıp olmuş. Bunun ızdırabı ve var olamamanın ezikliğiyle evlatlarına bu mirası bırakmak istememekte çok haklılar. Ne var ki hayır demeyi bilememiş bu ebeveynler hayır demeyi öğrenmiş evlatlarına bana bir doktor randevusu alıver bile diyemiyor.
Çünkü sınırlar fazla genişledikçe çizgiler aşıldıkça ibre ortayı değil farklı tehlikeyi gösteriyor. Hayır demeyi bilin öğretileri bencil nesiller yetiştiriyor. Bırakın fedakar olmayı, orta yolu arayan insanlar yetişmiyor. Toplumsal fayda değil bireysel çıkarlar çıkıyor öne. İnsan fıtratı böyle böyle bozuluyor.
ŞEYMA DEMİRCAN NAMAZCI
MİRATHABER.COM -YOUTUUBE-