Savaş demek ölüm demektir… Savaş demek, yaralanmak demektir… Savaş demek yakınlarını kaybetmek demektir. Hatta savaş demek, kendi çoluğunuzun çocuğunuzun, gözlerinizin önünde katledilmesi demektir…
Düşünün ki bir devletiniz var ve siyonist güçler ile bir olmuş üzerinize bomba yağdırıyor… Siz bu savaş sarmalında, eşinizi ve çocuklarınızı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyasınız. Hatta kaybetmişsiniz… Böyle bir tablo, kimsenin istemiyeceği bir tablodur…
Şu anda Suriye’de olduğu gibi…
Bu yüzden savaş denilince aklıma, mensubu olmakla ifihar ettiğimiz İslam dininin, insanlara sunduğu “Savaş ahlakı” kavramı geliyor… “Savaşın da ahlakımı olur?” Diyenlere…
Tabiki de olur…
Peygamberimiz (sav) Bizansa bir elçi göndermiş, elçinin devletlerarası hukuk hiçe sayılarak öldürülmesi üzerine de bir ordu hazırlamıştı. Tarih sahnesinde “Mute savaşı” olarak anılan bu harbe çıkmak için toplanan İslam ordusuna Peygamberimiz(sav) bir konuşma yaptı. İki cihan güneşi bu konuşmasında, aslında sadece İslam ordusuna değil, bütün insanlığa hitap ediyor gibiydi. Kıyamete kadar gelecek olan bütün insan topluluklarına ve devletlere…
“Ey İslam ordusu! Ahde vefa gösteriniz. Gittiğiniz yerlerde, ağaçları ve evleri tahrip etmeyiniz. Kadınlara, çocuklara ve yaşlılara dokunmayınız. Hangi dine mensup olursa olsun, din adamlarına ve mabetlere sığınmış insanları öldürmeyiniz. Size cephede kim kılıç çekiyorsa, onlar ile savaşınız!”
Savaş kaçınılmaz olduğunda, İslam’ın bir ilke olarak koyduğu “savaş ahlakı” işte budur. Ama maalesef günümüzde cereyan eden savaşlar, yukarıda peygamberimiz (sav)’in belirttiği ilkelerin tam tersine yapılıyor. Sivil halkın üzerine bombalar yağdırılıyor, milyonlarca insan aç ve susuz bir şekilde evini, yurdunu, memleketini bırakmak ve göç etmek zorunda kalıyor.
Hz. Muhammed (sav)’in kriterlerini çizdiği savaş ahlakı’nın sınırları belli iken, yüzyıllar boyunca İslam’ı savaş ve terör dini olarak gösteren, insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan Avrupa, mülteciler Avrupaya geçmek isteyince, birkez daha gerçek yüzünü gösterdi…
Pardon medeni yüzünü gösterdi…
***
Ülkemizde çoğunluğu Suriyeli olan dört milyon mülteci var ve bu mülteciler yaklaşık dokuz yıldır ülkemizde misafir ediliyor. “Ensar ve muhacir kardeşliği” anlayışıyla misafir ettiğimiz bu insanların da hayata dair umutları var(dı)…
Belki de kendi umutlarından vazgeçmiş, çocuklarının umutları için çabalayan milyonlarca insan…
Bu insanlar, sınır kapıları açılınca, son bir umutla Avrupa’ya geçmek istediler…
Medeni avrupanın kapılarında beklemeye başladılar…
İnsan hakları noktasında, her daim Müslüman toplumlara ders vermeye kalkan medeni avrupanın kapısın da…
Her konuda olduğu gibi bu konuda da çok medeni davrandı batı…
Medeni avrupa bu insanlara;
“Yıllarca ben seni ve kaynaklarını sömürdüm! Şimdi sana bakma sırası bende, tabiki de sana bakarım, iş imkanı sunarım, mutlu ve huzurlu bir hayat sürersin” demesi gerekirken…
Çoluk çocuk, şişme botlar ile Yunanistana geçmeye çalışan mültecilerin botlarını batırmaya çalışan medeni Avrupa’nın kahraman güvenlik güçlerini gördük ekranlarda…. Çok kahramanlardı çok… Yaptıkları bu işle, bütün dünyaya “biz kahramanız ve medeniyiz” diye bağırıyorlardı adeta…
Üstüne üstlük, sınır kapısında, mültecilerin üzerine gaz bombası atarak ve ateş ederek “Ben medeniyetin beşiğiyim” diye öyle bağırdı ki, biz bile beklemiyorduk bu kadarını…
Aynı 1948 yılında İnsan hakları evrensel beyannamesini yayınladığında bağırdığı gibi bağırdı…
Aynı 1994 yılında Srebrenitsa da Müslümanları katledilirken, haykırdığı gibi haykırdı…
Yine 1994 yılında Ruanda da medeniyetin nasıl bir şey olduğunu gösterdiği gibi bütün dünyaya, tekrar gösterdi medeniyetini…
Çünkü avrupa medeniydi…
Ey avrupa!
Medeni(!) toplumların yapması gerekenleri yaptın ve yapıyorsun…
Türkiye’ye, mülteciler için yapmayı vaad ettiğin yardımları yapmayarak, medeni olduğunu birkez daha gösterdin…
Sınır kapılarında bekleşen o masum insanların üzerine gaz bombası atarak ve ateş ederek, ne kadar medeni olduğunu bütün cihana ispatladın…
Medeniyet senin damarlarında dolaşan kanda var anlaşılan…
Senin medeniyetinin içinde Irkçılık var…
Senin medeniyetinin içinde, afrika kıtasını sömürmek var…
Senin medeniyetinin içinde, “O ülkelerde (Afrika da) soykırım yaşanması, o kadar da önemli bir şey değil” diyen Mitterrand’lar var….
Senin medeniyetin de Irak’ı, Suriyeyi karıştırmak var…
Senin medeniyetinde Libya’nın Petrol yataklarına konmak adına yaptığın katliamlar var…
Senin medeniyetinde, Cezayir de katlettiğin insanların kanları var…
Senin medeniyetinde yüz milyonu aşkın Kızılderili’nin katliamı var…
Çok medeniymişin be Avrupa çoook…
Merhum Akif’in “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” dediği kadar Medinimişin…
Selam, saygı ve muhabbetlerimle….
Şaban DOĞAN
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi