Bu yazımı muhterem Mehmet Göktaş kardeşimizin Doğru Haber gazetesinde yayınladığı “Sayın Erdoğan Bir Sürpriz Yapsanız!” başlık yazısı üzerine kaleme aldım. Dilerim hayra vesile olur.
https://dogruhaber.com.tr/yazar/mehmed-goktas/16935-sayin-erdogan-bir-surpriz-yapsaniz/
Temelde basit olan meseleleri büyütüp problem haline dönüştürüyor, sonra da çözümü için büyük kültürel hatta fiziki savaş veriyoruz, yazık. Türk ve Kürt ırkçılığı da böyle temelsiz bir problem.
Yüce Allah biz insanları Hz. Adem’in çocukları olarak farklı coğrafi bölgelerde bir erkek ve bir dişiden yaratmış, tanışıp kaynaşmamız için bizi halklara ve kabilelere ayırmıştır. (Hucurat 49/13) Bu ayırımın bir anlamı da dil ve renk farklılığıdır.
Şu Türklük ve Kürtlük dediğimiz olgu, dil ve renk ayrılığından başka nedir ki? Bu da bizim tercihlerimize değil, ilahi kaderin düzenlenmesine dayanmaktadır. (Bak. Rûm 30/22)
1969-1973 döneminde İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde talebeydim. Ana dilleri farklı ise de bizimle Türkçe konuşan, öyle renkleri de farklı olmayan Kürt kardeşlerimiz kendilerini açıktan ifade edemezlerdi. Bu ezikliği 1970-1982 döneminde imam hatibi olduğum Süleymaniye Camiinde vakit namazları cemaatimizin çoğunluğunu oluşturan Kürt kardeşlerimizde de görürdüm.
Şu son bir asırlık tarihimizde büyük yanlışlar yapıldı, onbinlerce insanımızın kanı döküldü. Peki tarafların amacı neydi, siyasi egemenlik veya bağımsızlık davası mı? Yoksa Nato ve AB gibi ittifakların oluşturulduğu dönemimizde emperyalizme alet olmak mı?
Kürt gerçeğini anlatan bir kitabı da olan Müslüman siyasetçi ve yazar kardeşimize sormuştum amacınız ne diye? Bana eğitim özgürlüğü demekten öte bir cevap veremedi. Yani aslında mesele basit.
15 sene kadar önce Hilal TV’de Engin Noyan kardeşimizle yaptığımız televizyon programında ilgililere seslenmiş, gelecek yıllarda doğal olarak görülüp karşılanacak olan eğitim özgürlüğü türü taleplerin karşılanması gerektiğini adeta haykırmıştım. Türkler bile yabancı dilde eğitime can atarken çocuklarının yarısından fazlası Kürtçe bilmeyen Kürt kardeşlerimizin bir kısmının talebi olan bu tür özgürlükler kullanılabilir mi hususu bir tarafa, kullanılmasının ne sakıncası olabilir ki?
Mehmet Göktaş kardeşimizin sayın Cumhurbaşkanımızın bir sürpriz yaparak uçaklarımızda Türkçe ve İngilizce yanısıra Kürtçe anonslar yapılmasını talep eden yazısını okudum. Kardeşimizin sermayeyi gerektirmeyen ve örneğin Kanal İstanbul ve İstanbul Hava alanı gibi büyük etki yapabileceğini ileri sürdüğü bu talebi, Kürtçe televizyon yayınları yanısıra siyasi çalışmaların da yapılabildiği Ülkemizde ileri sürülen etkiyi yapabilir mi bilmiyorum. Kesin olarak bilemediğim bir şeye daha var, o da Cumhur başkanımızın böylesi bir isteği kendi iradesiyle gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğidir.
Cumhurbaşkanımız faize karşı değil mi? Peki neden değiştiremiyor bu sömürü düzenini? Cumhurbaşkanımızın maddeci temeller üzerine oturtulmuş eğitim sistemimizden razı olduğu söylenebilir mi? Ama sistem yürüyor.
Bir arkadaşım bana şöyle demişti. Kazandığım mallarım üzerinde hukuken tasarruf hakkı benim görünüyor da kazın ayağı öyle değil. Karım, çocukların damatlarım var yani fiilen engellerim var, tam olarak özgür değilim.
Cumhurbaşkanımızın durumunun farklı olduğunu sanmıyorum. Evet hukuken karar alabilir görünüyor ama kazın ayağı farklı yerlere basıyor gibi.
Hatırladığıma göre Diyarbakır’da Müslüman kardeşlerimizin yaptığı ve Mehmet Göktaş kardeşimizin de konuştuğu “Hz. Peygamberi Anlama ve Sünnetini Yaşama” etkinliğinde çok büyük bir topluluk oluşmuş, İstanbul basınında da yer almıştı.
Eğer adı geçen etkinlikte olduğu gibi on binler toplanır bir ağızdan talepte bulunabilirse, uçaklarda Kürtçe anons gibi demokratik olduğu gibi İslâmî de olan daha nice istekler karşılanabilir.
Sözün özü odur ki Cumhurbaşkanımızdan sürpriz bekleme yerine, on binleri toplayarak Cumhurbaşkanımıza sürpriz yapalım da elini kuvvetlendirelim.
Rabbimizin parçalanmayın-birleşin emrini ve “Hz. Peygamberi Anlamayı ve Sünnetini Yaşamayı” bir de böyle anlayıp uygulamamız gerekmez mi?