Yeni Türkiye’de Yerel Siyasetin Manevî Boyutuna Ağırlık Verilecek mi?
Yerel Yönetim Politikaları Kurulu ve Türkiye Belediyeler Birliği iş birliğinde 9-10 Ocak’ta gerçekleştirilecek “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Yerel Yönetimler Sempozyumu”nun açılışı, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın katılımıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılacak.
Sempozyumun oturumlarında Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yerel yönetimlere getireceği yeni vizyon ve yaklaşımlar çerçevesinde yerel yönetimler ile merkezî idare arasındaki ilişkiler, yerel yönetimlerde entegre atık yönetimine geçiş, sıfır atık uygulamasının yaygınlaştırılması, su yönetiminde verimlilik ve performansı, imar disiplininin sağlanmasında mevzuat ve uygulamadan kaynaklanan sorunlar, merkezi yönetim ve yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları, şehir kimliği ve estetik konular ele alınacaktır.
Yeni Türkiye’de Yerel Siyasetin Manevî Boyutuna Ağırlık Verilecek Mi?
Yerel yönetimler denilince ilk akla mahallî ölçekte yapılan siyasî/idarî faaliyetler ve hizmetler gelir. Biz bunda kısaca Yerel Siyaset de diyebiliriz. Yerel siyasete mekân ve bağlam üzerinden bakıldığında temel olgu şehir ve şehir yönetimidir. Şehirle ilgili her türlü idarî birim, şehir üzerinde çalışan her türlü sivil ve özel kuruluş, şehir düzeyinde faaliyet gösteren medya ve diğer yerel düzeyli sivil kuruluşlardır. Yerel siyasetin konusu ise şehir, şehir halkı, şehir yönetimi, şehir hayatı ve şehir düzeyinde akla gelebilecek her türlü sosyo-ekonomik sorunlardır.
İlgili sempozyumda ele alınacak konulara burada kısaca temas etmiş olayım. Kamu hizmetlerinin merkezî otorite ile yerel yönetimler arasında paylaşılarak verilmesi, dünyadaki birçok ülke tarafından uygulanan bir sistemdir. Ancak bu sistem her yerde bire bir aynı şekilde uygulanmamaktadır. Her ülkenin kendine göre ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasî bir yapısı olduğundan dolayı kamu hizmetleri de ülkelerin bu yapılarına göre düzenlenmektedir. Bazı ülkelerde tamamen merkezî bir yapı, bazı ülkelerde merkezî ağırlıklı bir yapı varken bazılarında ise yerinden yönetimin ağırlıklı olduğu bir sistem mevcuttur.
Türkiye’de Yerel Siyasetin Geleceği
Demokratik yönden gelişmiş ülkelerde yerel yönetimler daha güçlü iken, Türkiye’de merkezî yapının daha ağırlıklı olduğu bir sistem göze çarpmaktadır. Kaldı ki şehir yönetiminin başı olan belediye başkanları, bundan böyle her ne kadar şehir halkı tarafından beş yıllığına seçilmiş olsalar dahî Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde bu süreyi tamamlamadan da özellikle düşük performans göstermeleri hâlinde hükümet sisteminin başı olan Cumhurbaşkanı tarafından her an görevinden alınabilecektir. Bu durum bilhassa aynı anda bir partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanın partisine mensup olan belediye başkanları için söz konuşu olabilmektedir. Çok kıza süre önce İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarının henüz süreleri dolmadan görevlerinden alınmaları buna somut örnek olarak gösterilebilir. Dolayısıyla bundan böyle güçlü bir merkezî hükümet sisteminde yerel yönetimler özerklikleri konusunda bir güç kaybına uğrayacaktır.
Sempozyumun ana konuları bakıldığında şehir yönetimi ve yerel halkın hayat kalitesi/ kalkınması ile ilgili hemen bütün konular gündeme alınmış olduğu halde her nedense insan faktörüne ve bu bağlamda yerel sosyal politikaların manevî boyutuna hiç yer verilmemiştir. Bu bağlamda sempozyuma katkı sağlamak açısından biz de bu eksik kalan manevî alana yönelik bazı fikrî açılımlarda bulunma ihtiyacı duyduk.
Yerel Siyasette Manevî Boyutlu Yaklaşımlara İhtiyaç Vardır
Yerelde manevî sosyal politikalar, yöre insanının değişik musibetlerden dolayı çektiği/çekeceği acı ve kederini yalnızca anlamak, maddî yönden ona yardım etmek ve(ya) empati geliştirmek değil aynı zamanda acı çekenleri, yoksulluk içinde bulunanları, dışlanmış olanları, kendilerini yalnızlık içinde hissedenleri kısacası değişik psiko-sosyo-ekonomik sorunlar içinde ıstırap çeken mağdur ve mazlumları, sosyal ve manevî sorumluluğun bir gereği olarak gönülden destekleyerek, onların manen huzurlu olmalarını sağlamaktır.
Yerel boyutuyla manevî sosyal politikalar, yöre insanın manevî eğitim ve destek yoluyla huzur ve saadet içinde yaşamasına imkân veren kurumsal/organizasyonel hizmetlerle yakından ilgilidir. Hizmet odaklı sistemli bir yapı içinde manevî eğitim, rehberlik ve destek yoluyla, özellikle pisko-sosyal sorunları olan yöre insanın kendisiyle ve dolayısıyla toplumla barış içinde yaşamasına başarılı bir şekilde yardımcı olunabilmektedir. Bir başka deyişle yerel manevî kalkınma hizmetleriyle, mizaç (fıtrat) eksenli sağlıklı bir karakter eğitimi sürecinde yöre insanının, fizikî imajından ziyade manevî alanda kendisini sürekli olarak yenilemesine ve fert olmanın ötesinde şahsiyet sahibi olmanın şuuruna varmasına her türlü destek verilmektedir.
Bu açıdan bakıldığında yerel boyutuyla manevî kalkınmanın, yerel halkın sahip olduğu manevî değerlerin korunması ve geliştirilmesine yönelik tedbir ve politikaların bütünü olarak tanımlanabilir. Evrensel ahlâkî değerlerin yanında her milletin ve her yöre insanının kendi iç dinamiklerine bağlı olarak benimsediği sosyo-kültürel değerlerin toplamı, toplumsal boyutuyla manevî değerlerin bir dış yansımasıdır. Maddî değerlere göre daha köklü ve kalıcı olan manevî değerlerin temelinde umumî manada din ve inançla ilgili duygu ve düşünceler yatmaktadır. Daha somut bir ifadeyle, din ve vicdan hürriyeti gibi temel insan hakları bağlamında değerlendirebileceğimiz evrensel değerler, aynı zamanda manevî değerlerin de bir parçasıdır.
Kişisel ve toplumsal boyutuyla manevî değerler, yöre insanlarının sosyal barış içinde temel değerler etrafında birlik içinde yaşamalarını sağladığı için, yerel sosyal sermaye oluşumuna da katkı sağlamaktadır. İstikrar ve güven içinde manevî/dinî değerlerini rahatlıkla yaşayabilen yöre insanlarının, bölgelerine sağlayacakları sosyal ve manevî faydaları da yüksek olacaktır. Bu yönüyle manevî değerlerin kurumsal desteklerle ve yerel yönetimlerin katkılarıyla korunması, yörenin manevî ve en nihayetinde sosyo-ekonomik kalkınmasına da katkı sağlayacaktır.
Velhâsıl-ı Kelâm
Kalkınma merkezli yerel sosyal politikaların temel hedefi, refah içinde yaşayan mutlu bir yöre toplumu oluşturmaktır. Ancak yerel kalkınma, insan odaklı olmalıdır. Salt iktisadî büyümeyi amaçlayan ve(ya) büyümenin yerel halka nasıl yansıdığını ihmal eden yaklaşımlar, yeterli olmadığı gibi uzun vadede de sakıncalıdır. Çünkü sosyal ve ahlâkî boyutuyla gelişmiş bir topluma ulaşmanın yolu, kâmil ve güzel fertlerden geçmektedir. Dolayısıyla yörede sağlam bir toplum inşa etme gayreti de ruhen, fikren, zihnen, aklen ve vicdanen duyarlı ve sorumlu insanlar yetiştirmekle mümkündür. Bu da genelde sosyal hizmet uygulamalarını manevî açılımlarla zenginleştirmekle mümkündür.
O halde nasıl ki hastalığa yakalanan yörenin (yoksul) vatandaşlarına belediye poliklinikleri aracılığı ile ücretsiz tıbbî hizmet veriliyorsa aynı yaklaşımla psiko-sosyal sapkınlıklar/bunalımlar içinde olan vatandaşlara da manevî destek, rehberlik ve rehabilitasyon hizmetleri sunulması gerekmektedir. Yörede manevî sosyal hizmetler, şehir halkına yönelik olarak hiçbir ayırım yapmaksızın ne kadar çok yaygın bir şekilde sunarsa, yerel boyutuyla manevî kalkınma ve güven içinde yaşayan huzurlu bir yöre toplumu oluşturma hedefi de o nispette gerçekleşecektir.
Prof. Dr. Ali SEYYAR
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…