Makale

Cumhuriyeti kutlarken, Cumhur’u ve Onun Değerlerini Hatırlamak

29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı kutlanacak. Yıllardır, Cumhuriyeti bayram olarak kutluyoruz. Bu kutlamada, halkın iradesinin ve değerlerinin  sisteme yansımış olduğunu kabul ediyoruz. Acaba, gerçekten de bu hedefleri sağlayabildik mi?

Kimin için Cumhuriyete sahip çıkıyoruz:

Sistemler, o sistemin hangi grup için ve neyi gerçekleştirmek üzere kurulduğunu yansıttığı oranda gerçek amacına ulaşır. Cumhuriyet, acaba Cumhur’un yani Halkın istek ve beklentilerini karşılayabildi mi?  Baktığımızda bu konuda gerçekleşen sistem, Cumhuriyet kavramının bazı kişi ve kurumların ön plana getirilmesini sağlarken, halkın yönetim üzerindeki iradesine henüz tam olarak yer verilemediğini görüyoruz.  

Öncelikle devlet fikri, halktan çok, siyasi parti ve  ordu gibi  kurumların söz sahibi olduğu bir düzlemde gerçekleşiyor. Halbuki devlet kavramı, halka dayanan ve halkı yansıtan bir anlayış içinde varolması gereken bir konudur. Çoğu zaman da, halk kaynaklı  görüş ve düşünceler by pass ediliyor veya gerekli önemi görmüyor.  Mesela, son günlerde konuşulan Anayasa’nın ilk dört maddesi, halkın istek ve iradesini gözetmekten çok, başka amaçların muhafazası için  sürdürülüyor..  Halkın, bu dört maddeyi kabul ettiği peşin hükmünden hareket ediliyor. Peki buna kim karar veriyor? Siyasiler ve bazı derin güçler.. Halk nerede? Halk, bu konuda, sadece söylenilenleri yerine getirmek pozisyonunda!..

Cumhuriyet, halkın iradesinin en üstün olduğu bir sistemin adı olurken, uygulamada bu konu istenilen seviyede gerçekleşemiyor. Aslında, Cumhuriyet kelimesi ortaya atılmadan önce, siyasi ve sosyal alanda hayatı düzenleyen İslam hukukunda, halkın pozisyonu  ve iradesi yine ilk sırada idi. Ama, halk bu iradeyi ilim adamları ve devlet adamları eliyle kullanıyordu. Çünkü devlet adamları, önemli meselelerde Şeyhülislam ve İlmiye sınıfının fetvaları ile hareket ediyorlardı. Bu sistemde, kişiden çok; İslami kural ve toplumsal fayda göz önüne alınıyordu. Daha sonradan Cumhuriyet kavramı halkın iradesini sisteme yansıtmak için benimsendi fakat, halkın iradesi eskisi kadar etkin bir seviyeye gelemedi.

Halkın varlığı, onun değerleri ile önem kazanır:

Bir toplumda halkın isteği ve iradesinin, öncelikle felsefi ve ahlaki  kurallar çerçevesinde gerçekleştiğini görebiliriz. Toplumumuzda, halkın iradesi, aslında halkın inanç, ahlak ve geleneklerinin hayata yansıması şeklinde olması gerekirken, Cumhuriyet  gibi bir “halk sistemi”nde, halkın dışında uluslararası medya ve ideolojilerin, halkın değer ve geleneklerine aykırı moda, film ve yaşayış tarzının sisteme hakim hale geldiğini görüyoruz. Halkın ahlakı, aile, hukuk ve iktisadi sistem, halkın tarihi süreç içinde benimsediği ve iç içe yaşadığı kurumların terkedilerek, Batı tarzı bir sistemin hayata hakim olması, Cumhuriyet’e ters değil mi?..  Ayrıca,  böyle bir yaşama sisteminin benimsenmesinde ne gariptir ki, halkın tercihi sorulmamıştır.

Bütün bu gerçekler ortada iken, Cumhuriyetin varlığından ne derece bahsedebiliriz?  Bir sistem, sahip olduğu değerler ve fikirler ile kendisini gösterir. İnanç, ahlak ve değerlerinin her gün çeşitli vesileler ile aşağılandığı ve daha düne kadar giyim ve ibadet hürriyetinin bile kısıtlandığı bir ortamda yaşayan halkın, hangi irade ve insiyatifinden söz edebiliriz?

Cumhuriyeti bayraklaştırırken, bazı fikir ve anlayışları meşrulaştırıp, halkın  düşünce ve isteklerini, kişi ve grupların keyfine bırakarak Cumhurun etkinliğinden bahsetmek mümkün değildir.

Aslında batılı demokrasi kavramı, Cumhuriyetten daha etkin bir konumda olması, bir yerde; Cumhuriyet’in by pass edilmesi sonucunu doğurmakta ve halkın varlığı ve insiyatifi böylelikle ikinci plana düşmektedir.  Halbuki Cumhuriyet kelimesi, bize daha uygun ve tarihi geçmişimizle daha bağlantılı bir sistem olarak kendisini göstermektedir. Özellikle, demokrasinin çok farklı tarifleri olduğu ve uygulamada, anti demokratik sistemlerin de Demokrasiyi  benimsemiş oldukları görülünce, kavramın ideolojilere göre şekil aldığını ve “hangi demokrasi” gibi bir sorunun ortaya çıktığını görebilmekteyiz.

Gönlümüz şunu istiyor: Cumhuriyet kelimesi, halkımızın varlığı ve iradesini artık daha fazla yansıtacak noktaya gelmelidir. Sivil Toplum veya Gönüllü Teşekküller gibi halka dayalı kuruluşların, siyasi partiler gibi devlet hazinesinden bütçe alması gerekmektedir. Böylelikle, halka dayalı kuruluşların yaşama ve topluma hizmet etme, aynı zamanda hükümetin de, yükünü alma imkanı sağlanmalıdır. Cumhur’a yetki vermek ve önemli görmek için, böyle bir görevin yerine getirilmesini bekliyoruz.

Prof. Dr. Sami Şener

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

View Comments

  • Batı standartlarında uygulanan demokrasi Sistemi ile toplumun değerlerine saygı gösteren ve koruyan Cumhuriyet Sisteminde daha alınmasi gereken çok.yolumuz var gibi gözüküyor.

Recent Posts

  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

1 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

2 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

3 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

4 saat ago
  • Makale

Bünyamin’in Alıkonma Süreci ve Su Kabı Meselesi-2

Önceki yazımızda Yûsuf 12/76 ayetini kısmen ele almıştık. Bu yazımızda ise ayetin ele almadığımız yönleri…

4 saat ago
  • Gündem

Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş

Eksikleri Varsa da Doğruya Yakın Bir Görüş Mirat Haber olarak, İslam'a aykırı olmadığı müddetçe, her…

4 saat ago