Yüce kitabımız Kur’ân’a göre hatalar/günahlar küçük, orta ve büyük olmak üzere üç kısımdır. (Nisa 31; Necm 32)
Soralım: yeryüzünde hata/günah işlemeyen kişi var mıdır? Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Rabbimizden uyarılar aldığı yanılgıları olduğuna göre hatasız insan olmasa gerektir. (Tahrim,1; Tevbe, 43; Abese, 6-10 Enfal 67 ) Nitekim Aziz Peygamberimiz konumuza açıklık getirircesine şöyle buyurmuşlardır:
“Bütün insanlar hata edicidir. Hata edicilerin en hayırlısı da tövbe edenlerdir.”
Ruh dünyaları ne derece gelişmiş olursa olsun insanlar hata eder. Ama erdemli insanlar hatalarında inat ve ısrar etmez, dönüş yaparlar ve arınırlar. Çünkü onlar, Peygamberimizin beyan buyurdukları gibi “tövbe edenin hata etmemiş, günah işlememiş gibi olacağını” bilirler.
Yüce Rabbimiz sevdiği ve kendileri ile beraber olacağını bildirdiği mütteki kulları bizlere şöyle tanıtır:
“Onlar bir çirkinlik yaptıkları veya insanlara yönelik bir hata işledikleri zaman Allah’ın anar ve günahlarından bağışlanmalarını isterler…” (Al-i İmran 134)
Şanı yüce olan Allah hatalar/günahlar için tövbe edilmesini emir buyurduğu gibi tövbe edenleri bağışlayacağını müjdelemekte, ayrıca kendilerinin bağışlanmasını isteyecekleri de affedici olmaya çağırmaktadır. Görelim:
“Şu halde, içinizden servetçe bolluk ve rahatlık içinde olan kimseler, yakınlara, muhtaçlara ve Allah davası uğruna hicret edenlere yardım etmekten geri durmasınlar; onları affedip hoş görsünler! Hem Allah’ın sizi bağışlaması hoşunuza gitmez mi? Nitekim Allah tarifsiz bir bağış, eşsiz bir merhamet kaynağıdır.” (Nûr,22)
İstisnasız hepimiz Yaratanımızın affına muhtaç olduğumuza göre, Onun affına uğramak isteyecekler olarak bağışlayıcı olmak durumundayız.
Yukarıda sunula bilgiler hatalı olmamız halinde yapmamız gerekenleri özetlemektedir.
Kaldı ki açık ve kesin İslamî emirleri ve yasakları kasıtla çiğneme olmadıkça kişisel yargılarımızla insanları hatalı-suçlu görmek hakkımız da yoktur.
Kişisel yargılarımızla insanları mahkum etmek ve bunu Müslümanların birliği ve dirliğine zarar verecek şekilde sürdürmek ise pek çok hatadan daha büyük bir hatadır. Böylesi bir hatayı siyasiler dahil Müslümanların düşünceleri, bilgileri, tecrübeleri ve yazarlıklarına ihtiyaç duyacakları kardeşlerimize karşı sürdürmek ise, İslam adına değil ancak nefisler adına sürdürülecek bir cürüm olur.
Zaman İslam’ı ölçü almak zamanıdır. Anlayış ve uygulama farklılıklarımızı ihtilaf ve parçalanma sebebi değil zenginlik görme zamanıdır.
Müslümanlar, hiç değilse birbirleri aleyhine konuşmama orucuna başlamalı, yalnızca ve sadece hayırla konuşmalı ve yardımlaşma adımlarını atmalıdırlar.
Ölçümüz İslam’dır ve herkes için ameller niyetlere göredir. Erdemlerde yanılmak ise hatalar üzerinde yürümekten evladır.
Sözü, hayat düzenimiz olması gereken Kur’ân’ın yolumuzu aydınlatacak bir âyetiyle bağlayalım:
“Bir de, Allah’a ve Elçisine gönülden boyun eğerek itaat edin ve sakın birbirinizle çekişmeyin! Yoksa korkuya kapılırsınız da, bütün heybet ve kuvvetiniz kaybolup gider. Ve en sıkıntılı anlarda bile zorluklara göğüs gererek sabredin! Unutmayın ki, Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 46)
Ali Rıza DEMİRCAN
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-
YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ