Başlığın, belki de farkında olmadan telkin ettiği bir düşünce var. Bilmem fark ettiniz mi? Fark etmediyseniz eğer biraz durup düşünmeniz gerekecek, sonunda muhakkak onu bulacaksınız. Peki, nedir başlığın telkin ettiği düşünce? Sizi biraz yormadan ben söyleyeyim diye bekliyor iseniz, beklemeyin. Lakin ben size bir soru ile yardım edebilirim: Adil bir Dünya var mı ki onun daha adil bir Dünya olması mümkün olsun?
Hekimler derler ki: Bir hastalığın tedavisi ancak doğru teşhisle mümkündür. Doğru teşhis olmadan doğru tedavi de mümkün olmaz. Yanlış bir tedavi ise hastayı daha da perişan ederek nihayetinde telefine bile sebep olur.
Nedense toplum olarak karşımıza çıkan hüküm cümleleri ve kavramlar üzerinde pek durmuyoruz. Diyeceksiniz ki, bir toplumdan bunu beklemeniz yersizdir. Peki, öyle olsun ama bizim toplumumuzun en seçkin zannedilenleri de beylik hüküm cümleleri ve kavramların neye tekabül ettiğini mesele edinmiyor.
Mesela meşhur bir hüküm cümlemiz var: Dünya beşten büyüktür! Burada kastedilen BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesidir. Bunlar Yalta Konferansıyla kurulan Yeni Dünya Düzeninin beş çivisi gibidirler. Galip beş devletin veto ettiği hiçbir karar alınamaz. BM’nin kuruluşunun üzerinden 76 yıl geçti. Veto yetkisi olan beş daimi üyenin(ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, Çin) gözetiminde Dünyanın nasıl bir sömürü, zulüm, kan ve gözyaşı küresi haline geldiğini uzun uzadıya izaha gerek yok sanırım. Mesela bir de meşhur kavramlar var. Mesela “İnsan Hakları”, “Evrensel Değerler”, “Uluslararası Toplum” gibi… Bunların neye tekabül ettiği üzerinde esaslı düşünebiliyor muyuz?
Kuvveti üstün tutan ve gücü hak sebebi olarak gören galip devletlerin yeryüzünü nasıl bir ifsadın içerisine yuvarladığı ortadadır. BM ve bünyesinde/çevresinde oluşmuş IMF’sinden, Gıda ve Tarım Örgütü’nde, ILO’sundan, Dünya Sağlık Örgütü’ne dünyadaki bütün sistemi tekelleştirmek suretiyle beş küresel egemenin lehine yonttuklarını hala görmeyen, anlamayan var ise hain değilse ahmaktır.
Şimdi yeryüzünde hali hazırda bir ağalık düzeni cari ise ve biz de her şeyimizle o düzenin bir parçası olmaya devam ediyor ve bütün kurumsal yapıların bir üyesi/bağlısı olmakta berdevam isek “Dünya beşten büyüktür!” o zaman sözümüz ne ifade ediyor? Burada kastedilen büyüklük coğrafya büyüklüğü mü, nüfus çokluğu mudur, nedir? Eğer kastedilen tesir, irade ve kuvvet ise onun gereği yerine ne zaman getirilecektir. Ya da bu yolda adımlar ne vakit atılmaya başlanacaktır. Yani bir yandan “Dünya Beşten büyüktür!” diyerek hâkim küresel yapının bozukluğuna vurgu yapıyoruz. Bunun yanında Dünya Sağlık Örgütü’nün de direktiflerine en sadık üyelerinden biri oluyoruz.
Beş galip devletin gözetiminde yürüyen küresel düzenin sayesindedir ki yeryüzündeki toplam varlığın %85’ine %5’lik bir azınlık sahiptir. Batıda fazla tüketim kaynaklı obezlikle mücadele için devasa bütçeler harcanırken, milyarlarca insan günlük 1 dolarlık gelire muhtaç bir haldedir. Milyarlarca insan temiz sudan ve en temel gıda maddelerinden mahrumdur.
Beş emperyalistin temelini teşkil ettiği düzen, GDO(genetiği değiştirilmiş organizma)ile tohumu/ekini ifsat emiştir. Seri üretim ve Planlı eskitme ile küçük ve orta ölçekli üretim imkânlarını yok etmiş, büyük kitleleri iş gücü piyasasının dışına itmiş ve insanları dayanıksız tüketim mallarının zavallı birer nesnesi haline getirmiştir. Borca Dayalı Para Sistemi sayesinde kâğıt ve mürekkepten başka bir şey olmayan kâğıt paralarla ve dijital bir rakamlardan başka bir şey olmayan kayıt paralarla bütün insanlığı, üstesinden gelinemeyecek borç yüklerinin altına sokmuştur. Şimdi de salgın yalanı üzerinden Dünyaya yeni bir şekil vermek, yapay zekâ çalışmaları ile insan soyunu tamamen ıskartaya çıkarmak ve transhümanizm çalışmalarıyla insan türünü değiştirmek/dönüştürmek istemektedir.
Bu beş küresel emperyalist devlet, yeryüzü kaynaklarını hesapsızca kullanmış, suları, havayı, toprağı tahrip etmiştir. Şimdi ise yaptığı tahribatın bedelini kendisi dışındaki ülkelere ödetmek için Paris İklim Anlaşması’nı gündeme getirmiş ve dünyaya dayatmaktadır. Artık Küresel ağalar yeryüzünde hayvan türlerinin insanlar için bir besin ve başka ihtiyaçları giderme kaynağı olarak var olmasını istemiyorlar. O yüzden atmosferin kirlenmesi ile ilgili büyükbaş hayvanların hedefe oturtulduğuna ve yapay et üretimine – ülkemizde bile- başlandığına çeşitli haber kaynaklarında sık sık rastlıyorsunuzdur.
Paris İklim Anlaşması Türkiye tarafından 2016’da imzalandı. Ancak ülkemiz aleyhine şartları havi olduğundan meclise getirilmediği, iktidar yetkililerince müteaddit defalar dile getirilmişti. En son bu aleyhte şartların Kasım ayında müzakere edileceği en yetkili ağızdan ifade edilmişti. Lakin TBMM açılır açılmaz ilk iş olarak bu anlaşma gündeme alındı ve apar topar meclisten geçirildi. Hem de oy birliği ile…
Yazıma son verirken iki şey sormak istiyorum. “Dünya beşten büyüktür!” deyip Küresel ağalık düzenin icracısı beş emperyalist devletin öncüsü olduğu bütün uluslararası tasarımların gönüllüsü olmak nasıl bir duruştur? Beş büyük emperyalistin yedinde şekillenen Dünyanın adil olarak görebildiğiniz nesi vardır ki ”Daha adil bir dünya mümkün!” diyebiliyorsunuz?
Bir de adalet, biraz var olabilen bir şey midir sizce? Adalet ya vardır ya yoktur. Adalet her şeyi yerli yerine koymaktır. Bana şu dünyanın düzeninde yerli yerinde olan bir şey gösterebilecek kimse var mıdır?
Ha bir de Ziya Paşa’nın meşhur mısraını hatırlatmadan geçemeyeceğim:
Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!
Vesselam.
Şaban Çetin
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…