islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,4764
EURO
36,4423
ALTIN
2.951,48
BIST
9.375,01
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Parçalı Bulutlu
Cuma Yağmurlu
18°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
9°C
Pazar Çok Bulutlu
10°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
11°C

Darbeler 11: 28 Şubat Kararı

Darbeler 11: 28 Şubat Kararı
18 Eylül 2018 12:52
A+
A-

1997 müdahalesi hükümetin uluslararası ekonomi dengelerini bozma ihtimaline karşı finansal elitlerin ortak kararıyla Erbakan’ın tasfiyesi hedefli bir proje tasarımıydı ve dindarlaşmayla ilgisi yoktu

28 Şubat önceki ve kendisinden sonraki bütün darbeler gibi toplumun büyük bölümü tarafından beklenmeyen, artık bu çağda darbe olmaz denilen bir dönemde ortaya çıkan bir siyasi müdahaleydi.

Gerçekten de Özal döneminde sivilleşme ilerlemiş, Org. Öztorun’un 2000 yılı planı ikili kararnameyle engellenmiş, Org. Torumtay Kuveyt işgaline destek itirazı üzerine istifa etmek zorunda bırakılmış, Org. Güreş Tansu Çiller’e tam itaat göstermiş, istifa eder etmez milletvekili olmuştu. Artık ordunun sivillerin denetimine girdiği izlenimi yaygınlaşıyordu.

Oysa Özal da, Yılmaz da, Demirel de, Çiller de Batı’nın genel çıkarlarıyla çatışmadıkları için rahat idare ediyorlardı. Doğuda yürütülen bilinçli ayrıştırıcı kışkırtıcı politikalara, devletin kendi topladığı geliri bile ağır faizlerle kendi kurumlarına nakletmesine, dış borçlanmaya, toplumda ahlaki çöküntü dönüşümüne, bağımsızlığını kazanan kardeş ülke ve halklara kayıtsız kalınmasına karşı çıkmadılar. Bu nedenle Batı tarafından desteklendiler.

Erbakan’ın Çiller ile kurduğu hükümetle bu durum değişti. Necmettin Erbakan, hükümeti kurar kurmaz ekonomi alanınfa dünya kurulu düzenini rahatsız eden ancak ülke açısından yararları anında görülen adımlar atmaya başladı.

Bunların başında devlet kurumlarının birbirlerine para nakledebilmesini sağlayan havuz sistemi vardı. Eskiden fazla veren kurum bankaya yatırıyor, açık veren kurum bunu faizle alıyor, halkın parası sistematik olarak yasal tefecilere aktarılıyordu. KİT’lerin verimsiz ooması, borç krizi çıkarması ve satılmak istenmesi bu nedenleydi. Devletin borçları hızla azalmaya başladı.

Diğer mesele piyasada az para olması, emisyon yani para piyasaya sürülürken bunun tepeden, yani bankalar, yandaş holdingler, onların yardakçıları şeklinde aşağı inmesiydi. Erbakan memur maaşlarını iki katına çıkardı, çiftçiye yüksek ödeme yaptı, özel sektörde de maaşlar arttı. Klasik ekonomi teorisine göre enflasyonun patlaması gerekirken tersine azalmaya başladı çünkü verim arttı, güven arttı, üretim arttı.

Erbakan’ın ilk günlerde attığı bir başka adım da toplam nüfusu milyara yaklaşan sekiz Müslüman ülkenin, ekonomi ve teknoloji alanında Avrupa Birliği benzeri bir ortaklık kuracak, ortak teknoloji projelerini geliştirip dolar yerine kendi ortak para birimini kullanacaktı. Buna destek veren Endonezya, Pakistan, İran, Mısır, Malezya, Nijerya ve Bangladeş ile D-8 anlaşmasının başlatılmasına karar verildi. Örneğin uçak teknilojisinde Endonezya, İran ve Türkiye’nin kendi bilgi bitlrikimleri vardı, bunları birleştirip ortak Avrupa uçağı Airbus gibi büyük gövdeli uçağımızı yapacaktık.

Bunlara Erbakan’ın geleneksel Anadolu sermayesi ve sanayi destekleri de eklenince, ekonomi şahlandı. Oysa beklenti, batı eğitimli kesimin beceremediği ekonomiyi Müslümanların ellerine yüzlerine bulaştıracağıydı. Bu gidişin sonunda Refah Partisi’nin tek başına iktidara geleceği, Erbakan’ın bir dünya İslam birliği kuracağı, küresel sistemin elden kaçacağı kesinleşti. Darbe kararı alındı.

28 Şubat bir cuntanın bir gecede ülkeye el koyması tarzı bir müdahale değildi. Bu, çok etmenli, çok aktörlü, çok ülkenin desteklediği, dünya finans elitlerinin karaını verdiği, yavaş ilerleyen, ancak kalıcı sosyal ve siyasi programı nedeniyle en önemli darbeydi.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.