12 Eylül darbesi, Amerika’nın Orta Doğu’da ana üssü İran’ı kaybettikten sonra ikinci ülkesini de kaybetmemek için düzenlediği bir müdahaledir
1970’li yılların ikinci bölümünde giderek artan terör ortamı ve Marksist-Leninist örgütler, 12 Eylül 1980 darbesinin nedeni olarak düşünülür. Darbecilerin gösterdikleri neden de budur.br br Oysa sol 1970li yıllarda denetim altına alınmış ve bir ordu ihtilali ihtimali kalmamıştır. Solun halk kitleleri üzerindeki etkisi de yok denecek kadar azdır. Kontrollü Kaos, Batı’yı tehdit etmeyen tersine onun yönetimini kolaylaştıran bir durumdur. Buna ek olarak darbe öncesi sıkıyönetim hali olması ve darbe ardından terörün bir günde ortadan kaldırabilmesi 12 Eylül’ün nedenlerini sorgulatmaktadır.br br Bölgesel jeostratejiye bakıldığında 12 Eylül darbesinin ana hedefi beklenmedik İran Devrimi ve Kontrgerilla unsuru olarak eğitilmiş ülkücü kadroların kontrolden çıkarak bunlarla yakınlaşması olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu konu darbeyi izleyen günlerde Amerikan basınında da yer almıştır.br br İran Devrimi, Batı’nın özellikle de ABD’nin tam hakimiyeti altındaki ve istihbarat ve askeri yönden bölge merkezi olan önemli bir ülkenin denetimden çıkmasıydı. Bu, Washington koridorlarında alarm zillerinin çalmasına yol açtı. Türkiye’de de Kontrgerillanın, zahiren bir Sovyet işgaline karşı direniş amaçlı oluşturulan deri devletin en önemli unsuru olan Ülkü Ocakları’nın başkanı ve etkin kişileri denetimden çıkmaya, Türkiye’nin bağımsızlığı merkezli bir yaklaşıma yönelmeye, daha da tehlikelisi o günlerde Batı karşıtlığının merkezi İran’ı incelemeye, ziyaret etmeye ve buradan dersler almaya başladı. Bu grupların yetenekleri, etkinlikleri ve ele avuca sığmazlığı Türkiye’de de Batı’dan bağımsız gelişmelere yol açabilirdi. Halk desteği olmayan Sol güçlerin aksine ülkücüler kolayca halk desteği elde edebilirlerdi.br br Tıpkı anlaşılamayan anormal bir durum cihazı tehdit eder hale gelince elektriği kesilir, garipleşen Ortadoğu’da Türkiye’de de 80 darbesi yapılarak durum kontrol altına alındı. Bunun başında orduda kadrolaşması bulunmayan kendi halinde bir general olan Evren’in durması bir önem ifade etmemektedir.br br 12 Eylül’de Komünist tehlikeye karşı savaşmış ve kendilerinin devletin destekçisi olduğuna inanan ülkücülerin sert baskılara maruz kalmasının, en ağır cezalara çarptırılmasının nedeni, Evren’in Sosyal Demokrat eğilimi değil Batı’nın onları kendine karşıt hale gelebilir, İranlaşabilir görmesiydi.br br 12 Eylül ardından yapılan önemli bir sosyal mühendislik, İran’da halk ayaklanması sırasında halka karşı tavır almayan ve Şah’ı, dolayısıyla Batı’yı yüzüstü bırakan düzenli ordu deneyimiydi. Bundan ders alınarak 80 sonrasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adım adım halktan tecriti, yaşam alanlarının ayrılmasıydı. Muhafazakar halkın gerici bir tehlike, potansiyel bir düşman olduğu fikri, böylece asli görevi bir gün gerekirse halka karşı durmak olan ordunun hedeflenmesiydi.br br Diğer sosyal mühendislikse muhafazakar halk tarafındaki, yani dindar örgütlerin ve kişilerin ele geçirilmesi, yönlendirilmesiydi. Toplumun denetlenebilir dindar katmanların denetimine girmesiydi. Kuşkusuz FETÖ’nün ya da o dönemde hızla gelişen ticari muhafazakar grupların yeni bir yönelimde büyümesi bunlardandır. Bunun en bilineni, Avrupa’da İran Devrimi yanlısı grupları bastırmaları için Türk Diyanet çalışanlarının maaşlarının Suudi Arabistan tarafından karşılandığı Rabıta skandalının ortaya çıkması ve Evren’in TRT canlı yayınında ağlamasıdır.br br Kısaca Türkiye’deki 12 Eylül dönemini ve dinamiklerini bölgedeki en önemli gelişme olan İran bağlamından ayırırsak anlayamayız.
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi