Seçim arifesindeyiz. Ülkemiz laikliği hayata öylesine egemen oldu ki İslam’a inananlar bile onun adını anma ve izinde yürüme gereğini duymuyorlar.
Dindarlık sistemde ve yönetimde değil, kişisel hayatta. O da yarım yamalak.
Ana muhalefet ise kör bir cehaletle hâla “din bir vicdan işidir” demeye devam ediyor.
Bu durumdan ne Diyanet ve iİahiyatlat ve ne de tarikatle ve cemaatler rahatsız. Çünkü İslamî bir düzen amaçları yok. Bu sebeple pek bir özgül ağırlıkları da yok.
Mademki biz varız. O halde çarenin İslam olduğunu dile getirmek de bize düşer.
İslam’ı tanıyalım ve onun bu seçimlerin hiç bir yerinde olmadığını da anlayalım.
DEĞİŞTİRİLEMEZ DÜSTURLARIYLA İSLÂM…
İslâm, Allah’ın insanlar için seçip vaz’ ettiği dindir. O, bütün peygamberlerin ortak tebliğidir. Tüm insanlar için seçilen son Peygamber Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği, ilâhî vahyin en son ve en mütekâmil ürünlerini içeren Kur’ân, bu dinin nihaî ve Kıyâmet’e kadar geçerli kaynağıdır.
Kur’ân kaynaklı ve Hz. Muhammed açıklamalı İslâm, insanlığın istikrarı ve mutluluğu için gerekli bütün zaman ve mekân üstü temel kurallar ve hakikatleri içermektedir. Onun insan doğasıyla örtüşen yönlendirici ve görevlendirici kuralları, açık ve kesin bir dille verilmiş, akıl ve duyu organlarıyla kavranılmayacak hakikatleri, tekâmüllere göre daha iyi anlaşılabilmeleri için sembol ifadelerle sunulmuştur.
İslâm’ın bu zaman ve mekân üstü kurallar-hakikatler manzumesi değiştirilemez niteliklidir. Bu değiştirilemezlerin bir bölümü fıtrat, akıl ve bilim onaylı olup, bir bölümü de insanlığın değiştirilemez kılmak için örgütlenip evrensel beyannameler ve anayasalarla hukuki normlara bağladığı değerlerdir.
Yaygın cehalet sebebiyle olgun akıl ve gelişen bilimle çelişmeli ve çatışmalı olarak propaganda edilebilen bu değiştirilemezler dizisini şöylece özetleyebiliriz:
İman Esasları
1) İslâm’ın değiştirilemezlerinin bir bölümünü inanç esasları oluşturur.
Allah’a, O’nun mutlak egemenliğine, sonuncusu Hz. Muhammed olan Peygamberlere, kutsal kitapları özetleyen Kur’ân’a ve bu azim kitabın duyurduğu başta Âhiret hayatı olmak üzere diğer bütün inanç esaslarına iman, İslâm inanç esaslarının özetidir.
Allah’ı ve evreni tanıtan, insana yaratılış nedenini, Yaradan’ına, insanlara ve kendisi için yaratılmış tabiat varlıklarına karşı görevlerini öğreten ve ona hayatının bütününden sorgulanarak azaba uğratılacağı veya Cennet’le nimetlendirileceğini duyuran bu inanç esaslarıdır.
Temel Haklar ve Hürriyetler
2) İslâm’ın değiştirilemez kıldığı kuralların bir bölümünü de özellikle, asrımız insanlığının geliştirme, evrenselleştirme ve değiştirilemez kılma mücadelesini verdiği temel insan hakları ve özgürlükleridir.
Can-mal-mesken dokunulmazlığı, kanun önünde eşitlik, hukukun üstünlüğü, öğretim-eğitim-örgütlenme, seçme ve seçilme hakları, vicdan ve din hürriyetleri ve benzerlerinden oluşan bu hak ve hürriyetleri İslâm, Allah tarafından insana doğuştan verilmiş değerler olarak bildirmektedir.
O, bu değerleri görevleştirmekte, uygulanmaları veya çiğnenmelerini ebedî hayatımızın mutluluğu veya azabı ile irtibatlandırmaktadır. Çünkü bunlardan Kur’ân’la belirli bir tekinin bile red olunması kâfirlik sebebi, yani ebedî felâket nedenidir.
Koruyucu Yasaklar ve Cezalar
3) İslâm’ın değiştirilemez kurallarının diğer bir bölümü, temel haklar ve hürriyetleri korumak için koyduğu sayılı yasaklarla bu yasakların bir bölümü ile ilgili cezalardır.
Cezai müeyyideli yasaklarını yalnızca insan öldürme ve yaralama, zina iftirası, zina, hırsızlık ve meşru yönetime silahlı başkaldırı oluşturur. Faizi ve eşcinselliği de bu gruba koyabiliriz. Cezaları uhrevi ve de yönetimin takdirine bırakılmış yasakları da başlıca içki, kumar, sözleşmeleri ihlal, rüşvet ve iftira gibi yasaklar oluşturur.
Yönetimle Ilgili Ana Kurallar
4) İslâm’ın değiştirilemezlerinin bir bölümünü de yönetimle ilgili çerçeve kuralları oluşturur. Bunları da adâlet, liyakatlileri görevlendirme, şura (danışma-seçim) ile bütün bireylere eleştiri, yönlendirme ve katılımcılık görevini yükleyen emr-i bilma’ruf olarak özetleyebiliriz.
Özel Ibâdetler ve Ahlakî Prensibler
5) İslâm’ın değiştirilemezlerinden bir kısmını da Hz. İbrahim sonrası tüm ilâhî şerîatlerde yer alan namaz, zekât, oruç ve hac gibi ibadet görevleriyle insanlığın doğuştan güzellikleri ve gerekliliklerini kavradığı aile-miras gibi kurumlardır. Ayrıca sevgi, özveri, yardım ve doğayı ilâhî bir emanet gibi görüp koruma gibi ahlâkî prensiplerdir.
Görüldüğü gibi, İslâm’ın değiştirilemezleri insanlığın bildiği ve bir bütün halinde değilse de farklı dini kabuller, felsefi ve hukuki sistemlerle parça parça yücelttiği düsturlardır.
Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği Kur’ân merkezli İslâm’ın yüceliği, Hz. İbrahim, Hz. Musa ve Hz. İsa gibi diğer İslâm peygamberlerinin tebliğlerini özetlemiş ve geliştirmiş olması, dünya ve âhireti içine alan ve de insan doğasıyla örtüşen bir yapı içerisinde insanlığa sunmuş olmasıdır.
Ana hatlarıyla özetlediğimiz değiştirilemezleriyle, bu değiştirilemezleri yaşantıya dönüştürücü Muhammedî buyruklar belirli ve sınırlıdır.
Ekonomiden uluslararası ilişkilere kadar insan hayatı ile ilgili olup yaşanılan döneme, coğrafi ve sosyal şartlara göre değişiklikler arzetmesi gereken kurallar, değiştirilemez kılınan çerçeve ilkelere ve ihtiyaçlara göre belirlenmek üzere insan aklı ve tecrübesine bırakılmıştır, tabii olarak da değişkendir. Değiştirilemezleriyle işte İslâm budur.
O, vahye dayalı ve akıl ürünlü bir hayat düzenidir.
Hak’sız güç egemenliğine ve sömürüye kapalı bu ilâhî düzene inanma veya onu yaşama zorunluluğu yoktur. Özgür iradeleriyle ona inananlar, güçleri ölçüsünde onu yaşarlar.
Çoğunluğu oluşturduklarında ise azınlıkların haklarını üstlenerekl onu bütünüyle yaşamaya çalışırlar.
İslâm denince onun insanlığı kuşatıcı evrensel ilkeleri ve kurallarını bir bütün içinde değil de parça parça ele alarak, onun önermeksizin cinsel anarşiye alternatif olarak sunduğu birden fazla eşlilik ruhsatını, hırsızlıkla ve zina ile ilgili caydırıcı nitelikli âdil cezalarını, eşlerin her birini ve yargıyı yetkilendiren mükemmel üstü mükemmel boşama kurallarını, görevlerle ilişkili haklar dengesini gözeten âdil miras sistemini ve insanlık değerlerini yaşama ve koruma olan cihad ilkesini çağrışım yaparak ve yaptırarak yermeye kalkışanlar, cehaletlerini kurtuluşlarına engel kılan bahtsız insanlardır.
İslâm değiştirilemezleriyle oluşturduğu çerçeve hükümleri ve yücelttiği aklın verileriyle insanlığın oluşturabildiği ve oluşturabileceği tüm değerlere açıktır. Onu ideal boyutlarına ulaştırabileceği insan hakları ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü ve demokratik cumhuriyet gibi ilkeler ve kurumların karşıtı olarak gösterenler, karanlıklarıyla gerçekleri perdeleyenlerdir.
Hz. Adem’den beri olgun insanlığın bildiği ve kınadığı inançsızlığa dayalı içkili-kumarlı-zinalı, eşcinsel yaşantılarını, iktisadî sömürü ve siyasî despotizmle örülü hayatlarını insanlığın ortak değerleri sanan bu mürteciler için Rabbimizden hidayetler diliyoruz.
İsalma Tabiat Kanunları gibi Muhteşemdir.
İnsanların insanlar üzerind ilahlaşmasını önleyen değiştirilemezleriyle İslâm, Allah’ın rahmet nizamıdır. Yarattığı, tabiat kanunları gibi koyduğu İslâmî düsturları da mükemmel kıldığı için insanlık İslâm’a muhtaçtır. İslâm’dan yoksunluk Kur’ân ifadesiyle semayı ve arzı ağlatacak bahtsızlıktır.
İktidarı ve muhaletiyle insanlar bu ilah nizama yaklaşabildikleri ölçüde değer güven ve başarı kazanabilirler. Gerisi Lâf u güzaf.
Yazımızı Al-i İmran Sûresi’nin 85. âyetiyle bitiriyorum:
“Kim İslâm’dan başka bir din ararsa bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o kişi Âhiret’te kaybedenlerden olacaktır.”
Ali Rıza Demircan