Bir hukuk terimi üzerine değerlendirme yapmak niyetinde değiliz. Yalnızca onun zihnimizde yer ediş şekli üzerine birkaç kelam etmek isteriz. Aslında buna özgürlük kavramı üzerinden özellikle de insanın özgürlük arayışı üzerinden yaklaşmak istiyoruz. İnsanın özgürlük arayışı Hz. Âdem’in cennetten yeryüzüne sürgün edilmesi süreciyle başlamıştır, dersek yeridir. Kendisine Allah’ın nurundan üflenmiş, bütün isimler öğretilmiş üstüne üstlük meleklere secde ettirilmiş olan Âdem(a s); ezeli düşmanı şeytanın dürtmesiyle daha özgür olacağını düşünerek hareket etmiş, kendisine ve eşine yasaklanan eylemi gerçekleştirmiş. Ancak ilahi emre uymamanın cezasını dünyaya sürgünle ödemek durumunda kalmış. Sonra ama çok çok sonra ‘’bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği‘’ diye haykırsa da şair, değişen bir şey olmamış. Kıyamete kadar insanın sürgünü ve bununla birlikte kendince özgürlük arayışı devam etmiş.
İnsan ne kadar özgürdür ya da özgürlüğü nereye kadardır? Yıllar yılı tartışılan bir sorudur bu. Bu soruya vereceğimiz cevaplar tartışmaları sonlandırmayacaktır. Bu nedenle de özgürlüğün tanımından yola çıkarak genel geçer bir takım laflar da etmek istemiyoruz. Ancak şunu da ifade etmek isteriz: İnsanın özgürlük alanı; toplumsal kurallar, ahlaki ilkeler ve dini değerlerle sınırlandırılmıştır/sınırlandırılmalıdır. Sınırsız bir serbestlikten kimse söz edemez. Ancak Hz. Âdem’den gelen ya da kalan genetik mirastan olsa gerek insanoğlu şeytanın dürtmesinden kendini kurtaramayabiliyor ve kendisine bahşedilen cüz’i iradeyi de kullanarak zaman zaman yanlışlar yapabiliyor. Neyse ki insandaki ‘sınırsız özgürlük ‘ düşüncesi yukarıda belirttiğimiz ilkeler, kurallar ve değerlere takılıyor. Bu anlayışa sahip insanın bir başka dünyaya sürgün edilmesi söz konusu olamayacağına göre bu dünyada sadece ‘yalnızlık’ sürgününü yaşar. Oysa insan, atası Hz. Âdem’in yaratılış sürecindeki inceliği, ilahi yaklaşımı fark edebilse ve o süreç ile ilgili bir arayış içine girebilse kendisine verilen ‘halife’ sıfatının anlamını idrak edebilse o zaman ‘özgürlük ‘ kavramının mahiyetini daha net anlayacaktır. ‘Halife’ olarak yaratılan ve yeryüzüne gönderilen Hz. Âdem’in çocuklarının çok önemli sorumluluklarının da olduğunun farkına varmaları gerekmektedir. İnsanı yaratanın insana yüklediği bir takım görevlerinin olması kadar doğal bir şey olamaz.
Farklı sebeplerle ‘sırat-ı müstakim’den çıkan, azıp sapan, müstekbirleşen insanı Allah (cc); tarih boyunca nebiler, rasuller aracılığıyla uyarmış, tabiri caizse insanın ‘fabrika ayarlarına’ dönmesi, fıtratına uygun hareket etmesi için çağrıda bulunmuş. Çağrıya kulak kesilenler ve uyanlar da olmuş, nefsine yenilip çağrıyı kulak arkası eden de. Çağrıya uyan ödülünü, uymayan da cezasını alacak elbette. Bizce insan, dünyaya bir ‘denetimli serbestlik’ ile gelmiştir. Denetimli serbestliğin kuralları da bizzat Allah(cc) tarafından belirlenmiştir. Bu kurallar, tarih boyunca elçiler tarafından insanlara hatırlatılmıştır. İnsanlığa ‘apaçık bir uyarıcı’ olarak gönderilen, nebilerin sonuncusu Hz. Muhammed (as) de bütün insanlığı kıyamete kadar (b)ilgilendiren ilahi emirleri, uyarıları tastamam / eksiksiz ve bizzat kendisi yaşayarak, hayatında uygulayarak bir ‘yürüyen Kur’an’ olmuştur. O’na indirilen kitapta insanın bütün yapıp ettiklerinin kayıt altına alındığı, bunun Allah(cc)ın emirlerini eksiksiz yerine getiren melekler tarafından yapıldığı ve hatta zamanı geldiğinde insanın bütün organlarının ona şahitlik edeceği net bir şekilde ifade edilmiştir. Her an denetlendiğini bilen insanın yoldan çıkması düşünülebilir mi? Peki o halde çevremizde olup biten bunca çirkinliğe ne demeli? Çirkinlikleri burada sayıp dökerek bilinçaltına birtakım göndermeler yapmak istemeyiz. İnsanın özüne dönmesi için harekete geçmesinin zamanı gelmiştir.
Unutmayalım ve taşa işler gibi zihinlerimize işleyelim sürekli denetlendiğimizi.
‘’İnsan başıboş bırakılacağını mı zanneder?’’ Kıyâme/36 ‘
’Onun sağında ve solunda oturmuş iki kayıtçı melek, onun her davranışını yazmaktadır. Ayrıca yanında onu gözetleyip duran ve ağzından çıkan her sözü anında kaydeden bir melek vardır.’’ Kaf/17-18 ‘
’Oysa yanı başınızda sizi sürekli gözetleyenler var.’’ İnfitar/10
Özetle insanın özgürlük arayışı, insanı insan yapan özü arayışa dönmeli ki insanlık, olumlu yönde bir değişim ve dönüşümü yaşasın.
EYYUP YÜKSEL
Kaleminiz haktan şaşmasın hocam
Teşekkür ler.
Çok keyifle okuduk.