DENGELERİ BOZAN HAİN SİYASİ FİGÜRAN
Zürriyeti Dahlan olan ve 29 Eylül 1961’de Han Yunus’ta bir mülteci kampında doğan bir hırs abidesini özetlemek istiyorum.
Gençlik yıllarında Filistin Kurtuluş Örgütü (F.K.Ö)’ne katılıp, içindeki sözde İsrail nefretiyle büyüse de; kendini pazarlama konusundaki yeteneğiyle zirveye oynayan bir karakter fukarasıdır Dahlan.
Gazze’de mülteci kampında başlayan bu yaşam öyküsünde gençlik örgütçülüğü, direniş ve İsrail hapishanelerine kadar uzanan bir yaşam konu olsa da; bir Filistinli için buna sıradan bir yaşam hikayesi denilebilir.
“Ebu Fadi” lakabıyla bilinse de; yıkıcı politikaların karar merciinin tam ortasıdır.
Önce Fetih Şahinleri adlı, El-Fetih’e bağlı bir gençlik örgütlenmesinin lideri olarak meşhur etti kendisini. Gençlik ateşinin gözünü budaktan sakınmaz tavrı onu kısa sürede İsrail hapishaneleriyle tanıştırsa da; o geleceği bugünden hesaplayan hain bir nefse yenik düştü. .
Bu örgütün kurucu liderliğinden dolayı tam 11 kez tutuklansa da; bunu avantaja çevirerek hapiste İbranice öğrendi. Bunun avantajıyla İsrailli üst düzey yetkililerle yakın kirli ilişkilere girdi.
Zaman içinde öyle büyüdü ki; kendisinin kontrol ettiği özel ordu bile kurduğu söylendi. Elbette bunu maşası olduğu ABD ve İsrail’in desteğiyle başarsa da; hedefinde Hamas ve İslami kuruluşlar vardı.
Dahlan bu yola 1980’li yıllarda İran Devrimi sonrası Filistin’deki İslâmî gruplar (İslâmî Cihat ve Hamas) yükselişe geçince hem Fetih lideri hem de Yaser Arafat’ın en yakınındaki adam olarak ulaştı.
Elbette İsrail’in kontrol mekanizmasının bir parçası olması karşılığında yolu açıldı.
1987’de, Birinci İntifada Arafat’ın talimatıyla aktif rol alarak İsrail’in radarına girdi. Çareyi ortadan kaybolmakta bulan Dahlan, sırasıyla Ürdün, Kahire, Bağdat ve Tunus’ta saklanarak gündemi dinledi.
1993’te, Oslo’daki Barış Görüşmelerinde İsrail ile anlaşmaktan yana bir tavır koydu ve Arafat’ı destekledi. Görüşmelerden sonra Arafat ile arayı sıcak tutarak onun ekibinde yer aldı. 20 bin kişilik gücüyle Gazze’nin kontrolünü sağlayan Gazze Önleyici Kuvvetleri’nin başına geçti.
Hamas kuvvetlerine karşı verdiği mücadele nedeniyle insan haklarını ihlâl ettiği yönünde suçlamalara maruz kalmış; Hamasın manevi lideri Şeyh Ahmet Yasin’in öldürülmesinde parmağı olduğu iddia edilmiştir. Bu iddia halen geçerli nedenlerle desteklenmektedir.
Kaleyi içten fetheden Dahlan, 2001’deki İkinci İntifada olayından sonra Arafat’a rakip olmak için kendini siyaset alanında parlatma çabasına girişti ve Arafat rejimini yolsuzlukla suçlayarak istifaya davet etti.
Dahlan ile MOSSAD arasında yakın ilişkilerin olduğu gün yüzüne çıkınca El-Fetih içinde her zaman taraftar bulan Dahlan, Arafat defterini kapatarak Mahmud Abbas ile yakınlaşmaya gitti.
Bu yakınlık ve biraz da mason locası baskıları sonucu Abbas, Dahlan için devlet ve güvenlik ile ilgili bakanlığı ayırıp, devlet güvenliğini ona emanet etmek zorunda kaldı. 2003’te İsrail ile Filistin arasında barış görüşmeleri gerçekleşirken ilginç bir olay yaşandı.
İsrail’i temsilen Ariel Şaron’un, Filistin’i temsilen ise Mahmud Abbas’ın, A.B.D Başkanı Bush’un da arabulucu sıfatıyla bulunduğu toplantıda Dahlan, İsrail işgalindeki Filistin topraklarında bulunan yerleşim yerlerinin güvenliği hakkında sunum yapacaktı. Tam sunumuna başlamıştı ki Bush onu susturdu ve şöyle dedi:
“Tek ihtiyacım gözlerine bakmaktı. Bay Şaron’a güvendiğim gibi sana da güveniyorum”.
Anlaşılıyor ki; A.B.D kullanacağı figürasyonu uluslararası platformlarda dahi onure ederek kendi dümen suyuna almasını iyi biliyordu.
2004’te Yaser Arafat şüpheli bir şekilde zehirlenerek öldü. Arafat’ın sırlarla dolu ölümünün ardında Dahlan’ın parmağının olmaması ihtimali oldukça zayıftı.
Arafat’ın vefatından sonra, sağlığında Arafat müsaade etmediği için gerçekleştiremediği birçok projeyi İsrail kolayca hayata geçirdi.
Artık elindeki kozları kendini parlatmaya yönelik oynayan ve diplomasinin de piri konumuna gelen Dahlan, Abbas tarafından İsrail ile ilişkilerden sorumlu bakan olarak atandı. Bu elbette kediye ciğer emanet etmek gibi bir şeydi.
2006’daki seçimi Hamas’ın kazanmasıyla Ortadoğu’daki İsrail merkezli plânlar başka bahara kaldı ama; Dahlan ve Hamas için yeni bir dönemin kapısı aralanıyordu.
2007 yılında Hamas ile El-Fetih arasında çatışmalar ve anlaşmalar devam ederken, Dahlan bu süreçte Hamas ile mücadelenin baş aktörü olarak yine ön saftaydı.
Mahmud Abbas’ın Batı Şeria ve Gazze’de olağanüstü hâl ilan etmesiyle kurulan hükümet sallanmaya başlamıştı. Böylece Gazze artık tamamen Hamasın kontrolüne girdi ve İstihbarat karargâhı ele geçirilerek. Dahlan ile ilgili önemli belgelere ulaşıldı. Bu belgeler, Dahlan tarafından gelen tüm tehditlere rağmen El Cezire’de yayınlandı. Ses kayıtları, mailler, gizli toplantı notları, büyük ölçekli para transferleri, haritalar, strateji belgeleri gibi 1999 yılını kapsayan 1600’den fazla belge artık elde mevcuttu.
Belgeler arasında Dahlan tarafından İsrail Dışişleri Bakanı Mofaz’a yazılan bir mektup ise herkesin dikkatini çekti.
Mektupta, İsrail ile birlikte yaşamayı kabul etmeyenlerin kökünün kazınacağını, Bush’a verdiği sözleri yerine getirmek için canını vermeye hazır olduğunu ve Filistin meclisindeki çoğu bakanın teşvik ve şantajla yanına çekildiği yazılıydı. Bu sözler her şeyin özetiydi aslında.
2007 Dahlan için Gazze anlamında pek parlak geçmedi. Hamas’ın ilk işiyse onu Gazze’den sınır dışı etmek oldu.
İlk önce Batı Şeria’ya giden Dahlan, burada Abbas tarafından dışlandı. Üstelik 2011 yılında Abbas yönetimine kalkışma yapmaktan sabıkası da vardı.
2011’de Birleşik Arap Emirlikleri (B.A.E)’ne iltica etmek zorunda kaldı. Buraya ilticasından sonra siyaset arenasında geniş hareket alanı kazanan Dahlan, sadece Filistin ile yetinmek istemiyordu. Türkiye, Katar, Mısır ve Libya içinde de operasyonlar gerçekleştirmeye başladı. Türkiye ve Katar hakkında medya kuruluşları, sivil toplum örgütleri, siyasi hareketleri ve sosyal kuruluşları finanse ederek algı çalışmaları yönetti. Sadece Türkiye ve Katar değil, Mısır’daki darbede de doğrudan parmağı olduğu ispatlandı.
Sol örgütler ve Nur Partisi ile medya yöneticileri darbeden önce fonlanarak İhvan (Müslüman Kardeşler) aleyhinde ve Sisi lehinde propagandalar yapılmasını sağlamıştı. Bu tamamıyla Siyonizm’e destek hareketiydi.
Mursi devrildikten sonra hem Sisi’li Mısır’ı yanına almış, hem de Türkiye ile Mısır arasındaki dostluğu baltaladı. Dahlan’ın aynı şekilde Katar’daki ablukanın da baş mimarı olduğu kısa bir süre sonra anlaşıldı.
Filistin’den başka Türkiye dahil 13 ülkenin daha karışmasında parmağı olan bir mikserin hayatından kısa kesitler vermeye çalıştım.
Faaliyetlerini genelde dernekler ve vakıflar üzerinden yürüten bir zihniyete sahiptir kendisi. Algı oyunlarına bayılır. B.A.E tarafından yıllık 600 Milyon usd destekle 3 000 kişilik istihbarat ağının şuan elinde olduğu konuşuluyor. 40 kişilik özel bir Sırp timi tarafından her gittiği ülkede kendini koruma altına alır.
Türkiye dosyası ise bir hayli kabarık.2013’teki Gezi olaylarının finansörüydü ve 15 Temmuz’un baş aktörlerinden olduğu iddia edilmişti. Ardından Cemal Kaşıkçı cinayetinde bilgi toplama amaçlı Türkiye’ye gelen iki B.A.E ajanı Millî İstihbarat Teşkilâtı (M.İ.T) tarafından yakalanmış, yapılan sorgularda her şeyi itiraf eden iki casusun Dahlan için çalıştıkları açıklanmıştı.
Kendisine ait olan televizyon kanalına darbeden bir ay sonra FETÖ elebaşını çıkarıp Türkiye aleyhine konuşturması da bu terör örgütüne verdiği en büyük görsel destektir.
Türkiye ise Dahlan’ı terörden arananlar listesinde kırmızı kategoriye ekledi.
Hamas’ın bu zatı M16’lı bir fare şeklinde tasvir ettiği yani aşağıladığı çizgi filmler bile yapıldı.
Bu hain milletine de ümmetine de gözünü kırpmadan ihanet eden, kişisel serveti 120 milyon usd’a ulaşan bir karakter fukarasıdır.
Kendisinin ve ailesinin Karabağ ve Sırbistandan kara parayla aldığı vatandaşlığı dahi var.
Sözün özü Dahlan’ı özetlemek gerekirse;
“Filistin Kurtuluş Örgütü (F.K.Ö) içinde İsrail nefretiyle yetişip, sonunda İsrail çıkarları için çalışmaya hayatını adayan satılmış eli kanlı bir casus.”
Peki bu kadar kabarık dosyadan sonra bu şuan nerede ve ne yapıyor?
Kesin olmamakla birlikte hakkında iki söylenti var.
Büyük olasılıkla yatırımlarının olduğu Tunus’ta gizleniyor. İkinci rivayet ise, bir sorgulanma sırasında boynunun kırılarak öldürüldüğü olsa da; bu henüz doğrulanmadı.
Ancak hiç belli olmaz her an her zeminde zeytin yağı gibi su yüzüne çıkıp çaresiz halkın yakasından düşmez bu tipler. Tipi de mendebur görünüşlü ama kendisinde şeytan tüyü var demek.
Eğer bana bugün yaşayan bir Deccal var, fakat acaba kim olabilir diye sorulsa; ilk adayımdır kendisi.
MİRATHABER.COM
Kadının Cinselliği “Şüphesiz ki o kadIn, Yusuf’a yaklaşarak onu baştan çıkarmak istemişti. Eğer Yusuf Rabbinin…
İletişim, insanlar ve toplumlar arasında duygu, düşünce, bilgi ve tecrübe paylaşımına dayalı etkinliklerin tümü olarak…
İsrail, Gazze’de Gece Saatlerinde Yeni Katliamlar Gerçekleştirdi: Onlarca Çocuk Katledildi İsrail, Gazze'ye yönelik saldırılarına gece…
Şehir Hastanelerinde 8 Yılda 9 Milyon Ameliyat Gerçekleştirildi Türkiye'de 2016 yılında hizmete giren şehir hastaneleri,…
MUSTAFA SANDAL! SEN KİMSİN? Okullarda Yılbaşı Kutlamaları Yasaklandı: Mustafa Sandal'dan Sert Tepki ve İslami Perspektif…
HÜDA PAR Milletvekili Şahzade Demir, kumar ve şans oyunlarına ilişkin yaptığı açıklamada, bu tür organizasyonların…