Peygamberimizin bilge sahabilerinden birine katıldığı cenazece cemaatinde bir kişi sorar:
Öleni bildiğimiz için biz de farklı bir biçimde soralım:
Sıranın kimde olduğunun fazlaca bir önemi de yok. Çünkü bugün doğanlar da ölüm kuyruğunda. Zaman dediğimiz yaratık su gibi akıyor. Kıyamet Günü dönüp baktığımızda dünyada bir kuşluk veya akşam vakti kadar yaşadığımız sanılacak. Yarım veya bir gün yaşadığı tahmininde bulunanlar da olacak.
Ha… zannetmeyin ki hep insanlar ve hayvanlar ölecek.
Göklerin ve yerin depremi olan Kıyamet’le birlikte güneş de, ay da, yeryüzü de kendilerine özgü ölümü tadacaklar.
Seküler/laik Yaşam
Deniz Baykal’ın mümin olarak öldüğüne veya ahiret hayatında geçerli olacak İslamî bir imana sahip olduğuna dair kesin bir bilgim yok. Seküler/laik bir yaşam ve onun savunması içinde geçen bir ömürde sahip olunması da pek mümkün görünmüyor. Akıllıca adamdı. Hastalığının imanını pekiştirdiği ümidindeyim.
İman araştırması için kişinin kalbini yarmak ve zanla yarma girişiminde bulunmak görevimiz değil. Ben, bir torunu ile birlikte bayram namazına gittiğini resimli gazete haberlerinden hatırlıyorum. Bu da beni gıyabî cenaze kılmakta mazur kılar.
Laf üretmeyi bırakalım, Peygamberimizin açıklamasına göre ölüm azim bir olaydır ve biz müminler, ölen kim ve inancı ne olursa olsun ölüme ayağa kalmak durumundayız.
Öleceğiz ve Cennet’i seçmek elimizde ve bu da İslami çizgide inanıp yaşama ile mümkün.
Ahiret hayatına inanmadığı için rahmet beklentisi içinde olmayan ve bizim de rahmet dileyemeyeceğimiz kişiye acınmaz da ne yapılır?
Deniz Baykal adlı kul için haydin cenaze namazına…Er kişi niyetine…
Allah rahmet eylesin.
Deniz Baykal öldü. Sura kim de?
Ben sıraya girmem mi diyorsunuz? Siz bilirsiniz. Sözü hayatı ve ölümü yaratan Rabbimize bırakalım:
“ Onlara de ki: “Ne yaparsanız yapın, Süreyya yıldızına dahi çıksanız, kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm sizi eninde sonunda yakalayacaktır. Fakat ölünce her şey bitmeyecek. Sonra da, gizli açık her şeyi bilen Rabb’inizin huzuruna çıkarılacaksınız. O zaman Allah, bu dünyada yaptığınız her şeyi size bildirecek ve hak etiğiniz karşılığı tam olarak verecektir. ” (Cuma 62/8
Ali Rıza Demircan
ÖLÜM, DENİZ BAYKAL, İSLAMİ İMAN, CENNET
Muhterem Hocam,
“Ahiret hayatına inanmadığı için rahmet beklentisi içinde olmayan ve bizim de rahmet dileyemeyeceğimiz kişiye acınmaz da ne yapılır?”
diye soruyorsunuz? Doğru söylüyor olsanız da bundan daha garip olanı var. O da Rahmet dilemeyi hak ettiğini zannetttiğimiz bazı mümin kardeşlerimizin, bu rahmeti dileği arzu ve duygumuzu, kendi sağlıklarında bizzat kendilerinin körletiyor olmalarıdır. Bunu yaparken de memnun etmeye, şirin görünmeye, itibar görmeye çalıştıkları kitleye faydalı olamadıkları gibi, samimi ve ihlaslı mümin kardeşlerinin rahmet dualarından mahrum kalma riskini de göremiyor olmalarıdır. Buna ne diyeceğiz?