Sitemizde bir çok araştırmacı ve uzman gün gün olayları aktarmakla beraber belli durumları halkımızla paylaşmaktadır. Biz de olaya farklı açılardan bakarak gözden kaçan ya da eksik kalan nokta görürsek veya tekrar hatırlatılması gereken bir hususa rastlarsak yazmaya çalışıyoruz. Ancak maalesef bazı gördüklerimiz karşısında şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz.
Öncelikle ulusal medyada yayıncılık konusunda ve bilhassa da yardımlaşma konusunda bazı üzücü şeylerle karşılaştık. Gerek gösteriş ve riya ile yardım yapanların olması gerek yayıncılık telaşı ile farklı şeylerin depremde bile gündeme oturtulması bize oldukça abes gelmiştir ve bu işlere imza atanların zihniyetleri bizce alay konusudur. Çocuk zekasına sahip insanlar tarafından depremde sadece siyasi sloganlar ve semboller kullanılmakla kalmadı, futbol takımları ve futbolcular üzerinden bile kampanyalar başlatıldı. Bunlar her gördüğümüzde hayretle baktığımız şeylerdir ve bunları yapanların göz önünde olması milletimize ve mağdurlara hakarettir.
Milletçe büyük bir afetle boğuşmaktayız, başımız sağ olsun. Bazı televizyonların ve gazetelerin başka şeylerin peşinde olması ve bu afeti bir yayın fırsatına çevirmesi kapitalist ahlakın bir sonucudur. Enkazdan kurtulanlara bir takım alakasız şeyler söyletenlerin olması, yine bir takım hazırlanmış senaryoların depremzedeler üzerinden oynatılması işin çirkin yüzünü bize göstermektedir. Maalesef birileri toplumun yaşadığı yıkımla gerçekten ilgilenmiyor. Birileri işi şova döküyor, birileri boy göstermekle birileri de hayırsever gözükmekle kendini tatmin ediyordu. Deprem sırasında öncelikle konuşulması gerekenler, bir dizi yıldızının görüntüsü kadar gündeme oturtulmuyordu.
Bazı uzmanların uzun programlarda ağzından çıkan bir iki cümlede zikrettiği vefatların ardından gelecek salgın hastalık tehlikesi çok önemlidir. Resmi rakamlar kırk bine yakın deprem şehidi olduğunu söylüyor. Enkaz altında kalan vatandaşlarımızın can vermiş olmaları kadar kefenlenememiş olması ve defnedilememiş olması da bizleri üzmektedir. Aynı zamanda bu olay sağ kalanlar için bir tehlike oluşturmaktadır. Öncelikle enkazların temizlenmesi ve definlerin gerçekleştirilmesi uzmanların dile getirdiği bir hakikattir. Ayrıca cesetlerin kokmaya başladığı giden herkesçe dile getiriliyor. Bu olay bölge insanını olduğu kadar oraya gidenleri de hatta diğer bölgelerdeki vatandaşları da etkileyecektir.
Diğer yanda Mirat Haber olarak deprem sonrası gündem başlığında göç konusuna kısa bir değinilmiştir, fakat bu olayda da hepimizin ortak bir bilinç durumunda olması gerekiyor. Devletimiz hem TOKİ yapacağını hem ailelere maddi destek sağlayacağını bildirmiştir. Orta Anadolu’da planlanan yeni şehirler yakın mesafeli bir göç durumunun tasarlandığını bize göstermektedir. Devlet büyüklerimiz mutlaka işleri rayına koymak için çaba göstereceklerdir, ancak bölgenin Suriye’den yeni göçlere gebe olduğu ve hatta ABD’nin PYD’ye beş bin tır ve belki daha fazla silah gönderdiği bazı yazarlarca iddia edilmesi hasebiyle önem taşımaktadır. Bölgenin demografisinin değişmesi, milletimizin yarasını derinleştirecetir. Hatay’ın etnik ve mezhepsel durumundan ötürü bazı fırsatçılar dünya çapında bir yaygara ile kriz çıkarmaya çalışabilirler. Benzer şekilde başka konular da gündeme getirilmektedir. Göç meselesi uluslararası bir krize dönüşmemelidir. Belçika Başbakanı’nın ve bazı yabancıların Türkiye’yi göç merkezi yapma hedefleri kamuoyunda gündem olmaktadır.
Bölgenin tarım ve sanayide eskiden bir merkez olduğu unutulmamalı. Ancak bunu telafi etmemiz de zaman alacak. Dışarıda yardımsever halkımız her ay şu kadar para gönderebiliriz diye hesap yapıyor, bunlar gerçekten insanın gözlerini yaşartan olumlu gelişmelerdir. Milletçe bir yıl, zor duruma düşen kardeşlerimizin kalkınmasını sağlayabiliriz. Zira ekonominin yedide biri, nüfusun yedide birinin bölgede olması hasebiyle etkilendi desek yeridir. Üretim bölgede bir süre yavaşlayacaktır. Bunun telafisinin esas yükü de milletimizin ve devletimizin sırtında olacaktır. Hepimiz daha dikkatli harcamalarda bulunmalıyız, örneğin israfı azaltmalıyız, bereket düzenine uygun şekilde verimli tüketimlere yönelmeliyiz. Paylaşmalıyız ve iletişim halinde olmalı ve imece ile işleri çözmeliyiz.
Deprem üzerinden imtihan oluşumuzu büyük bir ibret olarak görmeliyiz. Matematik, mantık, ahlak ve siyaset hayatımızda ölçülere göre bulunmalı, cahil ağızlarla konuşmamalı, çekişmeye düşmemeli, yapıcı olmalıyız. Bunun için eğitime önem vermeli, Sn. Görmez ve Hatipoğlu’nun dediği gibi bilime kulak kesilmeliyiz. Her işte tedbiri artırmalıyız. Kırmızı ışıkta geçmeyen, çürük bina yapmayan, süte su katmayan nesiller yetiştirmeliyiz. Meselenin İslami boyutunu hesaba katmalı ve hocamız Sn. Demircan’ın da ifade ettiği gibi kimsenin İslami değerleri sömürmemesini de sağlamalıyız. Bunun için de gerçek bir dindarlığı yani peygamber ahlakını düstur edinmeliyiz. Komşusu açken karnı tok yatan bizden değildir diyen Nebi (a.s.)’ı yegane örnek almalıyız. Bizi aldatan bizden değildir dediğini unutmamalıyız. Allahü Teala ayetlerinde kendinizi temize çıkarmayın buyuruyor. Hepimiz bunları dikkatlice benimsemeliyiz.