Asrımızın en büyük felaket günlerini yaşıyoruz. Bu büyük felaket, duygularımızın, tasavvurlarımızın güçlü mozayiği olarak belleğimize yerleşerek oturdu ve bizi silkeledi.
Bu büyük felaket, geçmiş çağların coğrafyalarını ve insan unsurlarının trajedik sahnelerini gözlerimizin önünde sahneledi. On üç buçuk milyon insanımızı fiilen etkilerken milletimizi yasa boğdu. Dünyaya insafı hatırlattı. Bunlarla beraber bize medeniyetimizin genlerini canlandırdı. Bir köylü ana, kim bilir ne niyetle biriktirdiği bir tomar parayı yetkiliye teslim ederken yardım olarak hayvanını da satıp vereceğini vadediyor. Seferberliğin, ana yüreği ile başladığının mesajını veriyordu. Gencecik bir yavrumuz, enkaz altından çıkarılıyor.
Hem de bütün depremzedelere olduğu gibi herkese; “umudunuzu kaybetmeyin” mesajı ile topluma moral pompalıyordu. Bir genç adam, enkazdan çıkarıldığı an, İslam ümmetine, kaybedildiği zannedilen yüce davanın temel değerinin mesajını veriyordu ve ağlıyordu.
“Bana enkazda, Rabbin kim, dinin ne diye” soruldu, diyordu. Bunu ağlayarak anlatırken Allah’a dönüş azmini ve bununla beraber “beş vakit namazın” önemini dile getirerek müthiş bir mesaj veriyordu. Yolumuz, umudumuz, niyetimiz, birliğimiz ve hayatımız “ secde” teslimiyet ve ubudiyetinden geçeceği mesajını vurguluyordu. Bir küçük yavru da, enkazdan çıkarılırken avucunun içinde sevgi ve merhametle tuttuğu muhabbet kuşunu bırakmıyor ve götürülürken gördüğü teyzesine teslim etmek istiyor. Bununla da yetinmiyor. Teyzesine, emanetin önemini hatırlatırcasına, Ona iyi bak diye tembihliyor.
Bu büyük felaket, gelecek nesillerin bile terennüm edeceği ve hakka dönüş mesajıdır. Öylesine güven veren ve hakkaniyet timsali olduğu kanaati uyandıran kalbi pırlanta yiğitleri de ayrıca temaşa ettik. Yiğitlerin biri, beş yüz bin lira değerinde altın dolu bir çanta buluyor. Bir diğeri altmış adet altın dolu çanta buluyor. Bunlar sahiplerini buluyor ve kendilerine teslim ediyorlar. Bir diğeri de dört buçuk milyon dolar dolu çanta buluyor. Sahibini bulamadığı için polise teslim ediyor. Bu kahramanlar “miskal’i zerre” şuurunun yiğitleridir.
Bu kahramanlıkları yazarken Fatih Sultan Mehmed Hanın bu husustaki bir sözü aklıma geldi. “Fakirlerin ve yetimlerin kursağından kesilen nimeti ne askerimize, ne ameleme yediririm. Biz has müminleriz, kursağımıza netameli nevale girmez.” Bunun esas kaynağı Kur’an ise O şanlı padişah da harama böyle direnecek bugünün müslüman yiğidi de ayni hassasiyetini gösterecektir. Onlar haram diye “şüpheli besinden” kaçınırken bugünün tufeyli haramîleri “belediye başkanı” ve marketler de olsa ellerinde hiçbir şeyleri kalmamış mağdurların hakkına göz dikiyorlar ve gasp etmeye kalkışıyorlar. Fatih Sultan Mehmed cenge çıkarken, söylediği söz çok manidardır. Biz toprakları değil, gönülleri fethetmeye gidiyoruz, diyordu. Gönülleri fethetmek, büyük dava İslam medeniyetinin değişmez şiarıdır.
Bu günlerde şahit olabildiğimiz kadarı ile öncelikle kalbini ve kalıbını milletine adamış Cumhurbaşkanımız! R. Tayyip Erdoğan, milletin kalbini fethetme yolunda liderdir.
Hükümet yetkilileri, valiler, askeri ve mülki her kademedeki kahramanlarımız, zaferin öncü yiğitleridir. Her kademedeki canhiraşane çalışan harika kurtarma görevlileri, canlara can katan sağlıkçılarımız, ulaştırma görevlilerimiz, felaketzedelere bir kâse çorba sunmak için bölgeye dalgalar halinde koşuşan gönüllü canlarımızdır. Velhasıl her türlü yardımlarıyla tek yürek olarak şahlanan milletimiz, “Ümmeti vasat” “ümmeti Muhammed şuuru” ile canlandı.
Baştan itibaren, bir can için beton altına giren serdengeçti yiğitler bir daha destan yazdılar. Yurt dışından, acılarımızı paylaşmak için gelen ülkelerin ekiplerine müteşekkiriz. Hele enkazdan kurtardığı bebeği bağrına basan Yunanlı ve “biz can kurtarma görevlisiyiz”, diyen Ermenistanlı gönüllüleri biz unutmayız. İnsanının özünü ve güzelliğini selamlıyorum.
Bunca maddî desteği veren ve fiilî yardım yapan insanlığın yüreği canlanarak uyandı. Fakat bizde hâlâ bazı kesimlerin akıl tutulmaları devam etmektedir. Bunlardan biri insafsız ev sahipleri ve vurguncu marketlerdir. Bir diğeri de milletimizin maneviyatını Kur’an nuru ile aydınlatması gereken İmam Hatip camiasından nice nesillerdir! Silkinmeliyiz!
Her derdimiz için Kur’an’a kalbimizle sarılmalıyız! Esselamu aleykum İlhan Oral