Makale

DEPREMDE YİTİRDİĞİMİZ DEĞERLER

Depremler, seller, fırtına ve tsunamiler, sadece maddi zarara değil, manevi yönden de birçok değerlerin kaybına da neden olur ve bunları beraberinde alıp götürürler. Son deprem olayında, birçok şair yanında Maraş’ın büyük bir düşünce ve edebiyat adamı, yani bu şehrin kültür elçisinin vefatına da neden oldu.

Doğu ülkelerindeki aydınları birkaç bölüme ayırarak incelemek mümkündür. Birincisi: Topluluğun gidişini unutmuş, olup bitenlere uyan aydın. İkincisi: Olura karşı olan aydın.  Üçüncüsü: Oluru az bulan aydın. Biz, bu yazımızda depremle Kahramanmaraş’ta vefat edip dünyasını değiştiren merhum Yaşar Alparslan’ı, ait olduğu yere oturtmaya çalışacağız.

Geniş bir bölgeyi içine alacak şekilde on ilde etkisini gösteren deprem, sadece binaları yıkmakla kalmamış, birçok değerimizin yok olmasına, birçok aydını, bu fani dünyadan koparıp göçmesine de neden olmuştur. Bunlardan biri de kuşkusuz Yaşar Alparslan’dı.  O, geriye dönen değildi, ileriyi gören, milletinin ve insanlığın büyük ve asil bir tarihi olan topluluklardan biri olduğunu anlayan ve buna inanan aydınlardan biriydi.  Ülkede, milletin kendine dönmesini, önce var olması gerektiğini ve bir kere var olduktan sonra da, belki alçak gönüllü ama şahsiyetli ve diriltici yeni bir dünya görüşüyle, kendine özgü bir yaşayış tarzı kurması gerektiğini savunanlardan biriydi.

İnsan, ilkin aslan olmalı, bunun için de aslan olduğuna inanmalı, insanlığın yuva şartlarını kurmalı, aslanın eğitim sistemlerini benimsemeli, çocukları, aslan sütü olan “Hakikat” ile beslemelidir. Yaşar Alparslan da böyle yaratılışta bir insandı.  Bu depremde, onun ruhu bir kartal gibi Ahır Dağı üzerinden uçup gitti. Orada arkadan gelecek maneviyatı güçlü bir neslin ve kültürün öncüsü ve bekçisi olarak karlı dağlar üstünden süzülüp ebedi âleme göçtü. Şair Âmiki’nin dediği gibi:

“Defn olur ise zîr-i zemîne ne gam ebdân

Ervâh hele âlem-i bâlâya giderler

(Bedenler, toprak altına defin edilirse ne gam! Ruhlar, öncelikle yüce âleme giderler)

…………………….

Sanman ki abes yire telef oldı gidenler

Geldikleri yirden yine oraya giderler”

(Bu gidenlerin, boş yere yok olup gittiklerini sanma. Geldikleri asıl vatanlarına geri dönüyorlar)

Her medeniyet, beraberinde bir şehir getirmiştir. Medeniyetlerin kendilerine özgü şehirleri vardır. Bu, yalnız mimari üslup bakımından değil, hayat üslubu bakımından da göze çarpan bir özelliktir. Bu nedenle şehirlerin kültür elçileri var olmuştur zaman zaman…

Kahramanmaraş’ın Kültür Elçisi: Yaşar Alparslan

İslam’ın inanç ve kültür boyutunun doğal görünümü şeklinde ortaya çıkan tarih, sanat, edebiyat ve düşünce alanında ortaya koyduğu eserlerle ünlenen ve Kahramanmaraş’a kazandırdığı kitaplar için Yaşar Alparslan’a ayrı bir sayfa açmak durumundayız. Bu kentin geçmişinde yaşanan olay ve değerleri gün ışığına çıkarılıp hazırlanmasında büyük hizmeti geçen Yaşar Alparslan, Maraş doğumlu, ilahiyat kökenli emekli bir öğretmendi. Birkaç görüşmemizde, bize olağanüstü ilgi göstermiş, cömertliğine tanıklık etmiş ve ihtiyaç sahibi insanlara kol kanat germekte olduğuna tanıklık etmiştik.

Şair ve araştırmacı Yaşar Alparslan, 1947’de Maraş’ta doğar. İlk olarak Bahçeci Hoca diye bilinen zattan okumaya başlar. Çocuk yaşta Hâfız olur. Maraş’ta Arapça okutabilecek herkesten okuyabildiği kadar Arapça okur. Dışardan sınavlara girip ilkokulu iki yılda okumayı başarır.  Maraş İmam – Hatibi Okulunu bitirir. Dışardan lise imtihanlarına girerek diploma almaya hak kazanır.  İstanbul Yüksek İslam Enstitüsünü bitirir. Ayrıca kazandığı halde hastalığı sebebiyle İstanbul Üniversitesinin Tarih Bölümü’nü okuyamaz. Afşin Lisesi’nde öğretmenlik mesleğine başlar. Maraş İmam-Hatip Lisesi ve Endüstri Meslek Liselerinde Din Kültürü öğretmenliği yapar. 1997’de emekli olur.

Yazmaya erken yaşlarda başlayan Alparslan, genç yaşta eserler kaleme alır. Fakat imkânsızlık nedeniyle bunları yayınlayamaz. Okumayı ve kitap arşivlemeyi kendine iş edinir.

Yazı ve şiir çalışmalarını çeşitli dergilerde ve gazetelerde neşreder. Yazılarında kendi isminin yanı sıra Veziroğlu ve Ceridoğlu gibi mahlas ve takma isimler kullanır.

Bir proje içerisinde 2008 yılı başında Maraş tarihi ile ilgili kitaplar neşretmeye başlar. İşte bu girişim, kültür hayatının en önemli bir dönüm noktasıdır Alparslan için…

Bu açıdan bakıldığında, kimi tarih dönemlerinde, soy sanatçı, edebiyatçı, şair, düşünür ve aksiyon adamı, Maraşlıların deyimiyle “çalgın” olarak görülmüş, algılanmış, tanımlanmış ve nitelendirilmiştir zaman zaman. Sezai Karakoç’un ifadesiyle: “Maraşlı: şakacı, güler yüzlü, çocukla çocuklaşan, daha doğrusu çocuklaşmak için adeta bahane arayan, yiğit, gönlü temiz bir halk insanıdır. Fazla hesap kitaba yanaşmaz. Katışıklık ve karmaşıklığı kabul etmez. Sık sık “abov!”larıyla hayretini tatlı bir şekilde belli etmeyi sever.”

Üstat Necip Fazıl, ünlü Sakarya Türküsü’nde, kendisi de Maraş kökenli olduğundan,  bir tespit yaparken: Onun: “Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!” şeklindeki dizesi, oldukça anlamlıdır. Allah yolunun divanesi ya da Maraşlının ağzıyla “çalgın”a bürünmek ve böyle bir kimlikle ortaya çıkmak, bir kader işi olsa gerek.

Yaşar Alparslan, sessiz, sedasız, gösterişsiz ama ciddi ve anlamlı, uyarıcı ve bilgilendirici bir yöntemle, onlarca eserin gün ışığına çıkarılmasını sağlamış bir Maraş sevdalısıydı. Zaten aşk ve sevda olmadan hiçbir işte başarı sağlanamaz. Ülkü adamının bütün ömrü, kitap ve araştırmayla geçer.

Yaşar Alparslan, kendi yapısı ve yeteneği de bu duruma uygun olduğundan, bazı eserleri kendisi hazırlamış, bazılarını de konuyla ilgili uzmanlarına hazırlatmıştır. Bu eserlerin ortaya çıkmasında, başta Sütçü İmam Üniversitesi’ndeki bilim ve edebiyat adamları olmak üzere, çeşitli üniversitelere mensup akademisyenlerinden yararlanılmıştır. Bu faaliyetlerin gerçekleşmesinde emekli bir öğretmen ve ilahiyatçı olan Yaşar Alparslan Bey’in kişiliği ve gayreti, her zaman belirleyici olmuştur. Maraş’ın kültürel kimliğini ve mirasını oluşturan birikimin, tarih içinden geçerek ve süzülerek günümüze akışını sağlayan ve ortaya koyan eserlerin yayınlanması, başlı başına takdire şayan bir kültür, edebiyat ve düşünce hizmetidir.

Halk, kendini seveni sever. Kendini düşüneni düşünür. Halkı unutmayanı halk da onu hiçbir zaman unutmaz. Yaşar bey, bu tür insanlardandı. İşte deprem, birçok değerimiz yanında Yaşar Alparslan merhumu da alıp götürdü. Allah ğani ğani rahmet eylesin…

 

Şakir Diclehan

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

4 saat ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

5 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

8 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

9 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

10 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

11 saat ago