Makale

DEPREMİ KUR’ÂN ÇİZGİSİNDE NASIL ANLAMALIYIZ ? III

A.) DEPREMİN BİR AMACI DA KIYAMETİ VE ÖTESİNİ HATIRLATMASIDIR

Doğal olaylar özellikle de depremler doğal seyrinde gerçekleşseler de, değişik sebeplerle afetlere dönüşerek gelseler de, Kıyamet ve Ölüm ötesi hayatını, Cennet ve Cehennemi hatırlatma amacını taşır. Çünkü insan oğlu sözlü uyarıyı gereğince alamamaktadır. Ona fili uyarılar gerekmektedir.

Kâf suresininin 12-14. ayetlerinde helak edilen toplumlar sayılır ve onların helak uğramalarının sebebinin Kıyametle başlayacak ahiret hayatına imansızlıkları olduğuna işaret edilir. Bu inançsızlığın onların düşünce yeteneklerini kullanamama sebebiyle olduğunu açıklamak için de 15. ayetinde sorulur:

“İlk yaratmada âcizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.“

 Kur’ân-i Kerıme Göre Kıyamet

Ahiret  Hayatına  îman  İslâm  Dini’nin  îman  esaslarından  biridir.  Ahiret hayatını başlatacak olan Kıyamet’in  vuku bulacağına îman da Ahiret Hayatı’na inancın zaruri bir sonucudur.

Kıyamet konusunda bilgi kaynağımız olan Kur’ân’a  göre  Kıyamet,  “Sarsıntısı  pek  büyük  olacak,  kulakları  sağır  edercesine  korkunç  bir  gürültü  ile gelecek, felaketi bütün varlıkları kaplayıp kuşatacak, çok büyük bir beladır.”

O’nun vukuu da şöyle olacaktır:

Gök yarıldığı zaman; güneş dürüldüğü zaman, yıldızlar dökülüp saçıldığı zaman, yer yüzü şiddetle sarsıldığı ve içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarıya akıttığı zaman, dağlar yürütülüp toz duman olduğu zaman,  denizler yarılıp fışkırtıldığı ve alev alev tutuşturulduğu  zaman,  böylece  yerin  başka  yere,  göklerin  de  başka  göklere  çevrileceği zaman…

O gün insanlar amelleri kendilerine gösterilmek için kabirlerinden bölük bölük çıkacak ve her bir insan ‘kaçış nereye’ diyecek. Hiçbir sığınak bulunamayacak. O gün herkesin varıp duracağı yer ancak Rabbin huzuru olacaktır.

Artık  kim  zerre  miktarı  hayır  yapmışsa onun  sevabını  görüp  mükâfatını  alacak.  Kim  de  zerre  miktar  şer yapmışsa onun cezasını görüp bulacaktır.”

Evet Depremlerin özel bir amacı açıklanan şekliyle Kıyameti ve ötesinde gerçekleşecek olan Cenneti ve Cehennemi hatırlatmaktır…Nitekim halkımızda deremi kıyamet ile açıklamaktadır.

Bütün bu anlatımlar Kur’ân’da sunulup örneklendirilen gerçeklerin ta kendisidir. İnsanları erdemler çizgisinde görevlendirmedir, yaşam ümidi ve sevincini artırmadır.

 B.) DEPREMLERİ, DEPREM SONRASINDA YAŞANAN OLAYLARI AYIRARAK DEĞERLENDİREMEMEK

Depremleri anlayamamanın bir sebebi de budur. Daha açık bir anlatımla depremlerle sonuçlarının ayrı ayrı gerçekler olduğunun kavranılamamasıdır.

Deprem uzmanları dahil bütün Ateistler, deistler ve Allah’a inansalar da laik yaşama şartlanmışlar Allah ile bağlantısını kabul etmedikleri tabiattaki  muhteşem düzeni açıklayamadıkları gibi depremleri yorumlamada da tam bir acziyet içindedirler.

Bunun için de depremlere değil, çaresiz olarak sonuçlarına odaklanmakta ve yıkımı azaltıcı önlemlere yoğunlaşmaktadırlar. Oysaki biz insanlara göre yıkıcı sonuçları azaltılabilmenin  yolları bilinmektedir ve bunlar uygun zeminlerde sağlam binalar yapmak, kurtarma çalışmalarını önceden örgütlemek ve ihtiyaç listesini belirleyip depolamak ve gerektiğinde de organize edip acilen ulaştırmaktır.

Nefsimizi tehlikeye atmamakla emredildiğimiz için (Bakara 2/195) bu önlemlerin farz görevimiz olarak gerekli ama yeterli olamayacağı da bilinmelidir.

Durum ilk bakışta  karmaşık görülmekte ise de değildir. Çünkü ceza, uyarı ve deneme olarak gelen ve gelecek olan depremler öyle sanıldığı gibi rastlantısal olmayıp Rabbimiz tarafından fay hareketleri ile planlanmış ve şiddeti ve tahribatı ile de programlanmış  olarak oluşmuştur/böyle de oluşacaktır.

Soralım 15-20 şiddetinde takdir edilerek gelecek depremlere karşı ne yapılabilir? Denizde oluşacak depremlerin tsunami ile karaları vurursa nasıl korunulacaktır? 2011 Japonya depreminde verilen 20 bin kayıp tsünami sebebiyledir,

DEPREMLERDE ÖLENLERİMİZ GÜNAHKÂR MIYDILAR?

Yapılan açıklamalar ışığında  depremde mallarını ve canlarını kaybedenlerimiz günahkârlar mıydı şeklinde bir soru yöneltilebilir.

Ancak biz depremlerin doğal doğrultusunda, ceza, uyarı yanısıra deneme amaçlı olarak da gelebileceğine değinmiştik.

Depremde mal ve can kaybına uğrayanlar günahlardan beri olabilirler. Biz de depremi cezaya dönüştüren sebebi kesin olarak bilemeyeceğimiz için böyle değerlendirmekle yükümlüyüz. Yoksa haram kılınan kötü zanda bulunmuş oluruz. (Hucurat 12) Kaldı ki doğal afetleri de içine alacak şekilde musibetlerin yalnızca içimizdeki zalimlere gelmeyeceği, müminleri de içine alabileceği Kur’ân’da açıklanmaktadır:

“Yalnızca içinizdeki zalimlere erişmekle kalmayacak, aksine bütün toplumu kasıp kavuracak savaş, fakirlik, anarşi, deprem ahlâksızlık, yozlaşma, ruhsal ve toplumsal çalkantılar gibi bir felâketin sizi perişan etmesinden korkun.
Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu da bilin. (Enfal 8/25)

Depremde can verenler/yaralananlar / mal kaybına uğrayanla ilahi uyarıya aracı kılındıkları için şehit ve gazi olarak mükâfatlarını alırlar. Dünya hayatı geçici ve ahiret hayatı ebedi olduğu ve karşılığını alabilecekleri için onları mağdurlarımız olarak değil erdemlilerimiz olarak görmeliyiz.

Depremler Devam Edecektir

Depremler yeryüzü için konulmuş gerekli doğal varlıklardır. Bu sebeple insan dan bağımsız olarak devam edeceklerdir.  Ancak Rabbimiz yeryüzü için yarattığı depremleri kendisine özgü bir planlama ile ceza, uyarı ve deneme amaçlı olarak da kullanacaktır. İlahi yasalar Kıyamet’e kadar devam edecektir. Özellikle de kâfirler  için…

“ Peki onlar, geçmişte helâk edilen toplumların yeryüzünde bıraktıkları harabeleri, yerle bir olmuş şehir kalıntılarını dolaşıp da, kendilerinden önceki isyankâr kavimlerin sonlarının nice olduğunu görmüyorlar mı? Allah‘ın onları nasıl yok ettiğine bakıp ibret almıyorlar mı? Zulüm temeline dayanan sistemlerin ayakta kalamayacağını anlamıyorlar mı? Ve düşünemiyorlar mı ki, çağdaş kâfirleri de aynı son beklemektedir?” (Muhammed 47/10)

Bir diğer anlatımla şöyle de diyebiliriz:

Hayatlarından Yaratanı  ve yasalarını dışlayan insanların birbirlerini yiyip bitirmeye yönelik azgınlıkları  devam ettiği, bir diğer anlatımla  kutsal kitaplar ve Kurân’la bildirilen Kıyamet’i ve Kıyamet ile başlayacak ebedi hayatlarını unuttukları  sürece Kıyamet’i hatırlatma amaçlı depremler de olacaktır.

Özetlersek…

Hulâsa depremler doğal olaylardır, Doğal seyri içinde ceza, uyarı ve deneme amaçlı olarak gelebilirler. Amaç insanları inançlı ve erdemli yaşama yöneltmektir, ahiret hayatını başlatacak Kıyamet’i hatırlatmaktır.

Çünkü Kıyamet de Kur’ân’da ayrıntılı bir şekilde açıklanan azim bir deprem olacaktır.

Bu sebeple depremler aslında bir rahmet olarak da değerlendirilebilir. Birbirleriyle sıcak ve soğuk savaş içinde olan insanlığın depremlerde yardımlaşabilmesi bile bunu göstermektedir. O halde biz görevlerimize yönelmeliyiz.

Görevlerimiz Nedir?

Biz kuluz, tedbirler almakla da yükümlüyüz.  Tedbirlerimiz:

Yaratıcılık, yaşatıcılık ve yasa koyuculukta kendisine ortak koşmaksızın  Allah’a ve yasalarına yönelmektir,

Suçlarımız /günahlarımıza tövbe etmektir,

Adalet ve sosyal  dayanışmayı artırmaktır,

Sürekli  ve yürekten dua etmektir,

Fiili dua olan maddi önlemleri almaktır.

Kur’ân penceresinden bakarak Seküler/Laik beşeri sistemlerin bütününü sosyal ve doğal afetlerle ilişkili görmektir,

İslam’ı öğrenmek, yaşamak ve çevremize tebliğ etmektir,

Toplum olarak çıkarları ve ihmalkârlıkları sebebiyle yıkımın artışına sebep olanları mutlaka cezalandırmaktır.

Allah’ın yarattığı her varlık ve oluşum gibi yaratılan depremler de bir kader içinde oluşmaktadır.  Kader ise ilahi plandır- programdır, sebep sonuç ilişkisidir.

Bunun için kasıtlı katillin kendisine ceza verilmekte, hata ile öldürme veya sebep olmalarda topluma mali görevler yüklenmektedir.. (Bakara 2/178; Nisa 4/92)

Doğruları en iyi bilen Rabbimizdir, diyor ve sözü ona bırakıyoruz:

Karun’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da (helâk ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp) geçebilecek değillerdi.
Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine zulmediyorlardı
.” (Ankebut 39-40)

Ali Rıza Demircan

 

 

Recent Posts

  • Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Netanyahu ve Gallant İçin Yakalama Kararı Çıkardı!

Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…

5 dakika ago
  • Gündem

KUR’ÂN ARAŞTIRICISIYDI BEL’AM MI OLDU!

Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…

1 saat ago
  • Gündem

YALNIZCA VE SADECE MİLLETİMİZİN ASKERLERİNE MUHTACIZ

Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…

5 saat ago
  • Gündem

İBB Meclisi’nde İstanbul’da Suya Her Ay Zam Yapılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…

5 saat ago
  • Gündem

Marmara’da Lodos: Deniz Ulaşımı Olumsuz Etkilendi

İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…

7 saat ago
  • Makale

Evrensel Bir Kişilik Profili: Ebu Leheb ve Karısı (1)

Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…

7 saat ago