İçerisinde manevi danışman ve rehberlerinde bulunduğu binlerce diyanet personeli deprem sahasına gitti.
Diyanet İşleri Başkanlığının görevlendirdiği 2500 Diyanet personeli “manevi destek” için deprem bölgesine gidiyor haberiyle çalkalandı ortalık.
İnsanların evleri başlarına yıkılmış, enkaz altında canları kalmışken; soğuktan donmadan bir geceyi daha nasıl geçirebilirim derken neyi kime danışacak bu insanlar diyebilirsiniz. Dışarıdan ilk bakıldığında haklı bir serzeniş gibi de görünebilir.
İlk olarak şuna değinelim ki bu personellerin bir kısmı cenaze yıkama, kefenleme ve defnetme ile görevli çalışmaktadırlar. Peki bu insanlar başka ne yaparlar orada?
İnsanın, yaşamı süresince hayatının idamesi için asgari düzeyde karşılanması gereken birtakım temel ihtiyaçları vardır. Bunları Abraham Maslow “İhtiyaçlar Hiyerarşisi” piramidi ile açıklamıştır. Bu piramidin en altında fizyolojik ihtiyaçlar bulunur. Bunlar yemek, su, barınma, nefes, sağlıklı metabolizma vb. ihtiyaçlardır. Bunların karşılanması ile ardından güvenlik ihtiyacı gelir. Kişi; kendinin, sevdiklerinin, işinin ve malının güvende olduğunu bilmek ister. Muhtaç olmamayı, tabiri caizse kendi yağında kavrulabilmeyi ister. Bunlar, asli ihtiyaçlardır. Nitekim Peygamber’imiz de bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kim korkulardan emin, bedeni afiyette, yanında da günlük azığı olduğu hâlde sabahlarsa, sanki dünya onun olmuştur.” [1]
İşte bu temel ihtiyaçlar, depremzedeler için büyük ölçüde sarsılmıştır. Manevi danışmanlar, psikologlar ve psikolojik danışmanlar ilk aşamada orada bulunmaları ile insanlara bu ihtiyaçların temininde yardımcı olmaya çalışırlar.
İnsanlar, bu tür afetlerde yemek yemez çünkü sevdiğini kaybetmiştir; insanlar uyumaz çünkü ailesi enkaz altındadır. Yaşadığı kaybın dahi farkında değildir. Hatta bir kayıp yaşayacağını ummadan saatlerce, günlerce bir haberin sıcaklığını bekler durur.
Hal böyle iken manevi danışman; insanların içi ısınsın diye çay uzatan bir el, ısınacak yakacağı ulaştırmaya çalışan sıradan bir vatandaş, kalacak yer temininde yardımcı olmak için irtibatlar kurmaya çalışan bir ses ve enkaz başında bekleyen insanların omuzuna koyulan bir battaniyenin taşıyıcısıdır.
Her atacağı adım; yalnız değilsin beraberiz burada; beraber yaşıyoruz bu acıyı, demektir. Bu günlerin geride kalacağına ve yaşamın süreceğine dair bir umut kırıntısını sofralarına taşımak, demektir.
Sonra, zaman ilerleyip insanın yaşadığı durumu anlamlandırmaya çalıştığı, kader algısını sorguladığı ve kötülük problemiyle zihninde cebelleştiği vakit ise manevi danışmanlığın bir başka boyutu devreye girecektir. Bu kısmını bir başka yazıda uzunca konuşacağız inşallah…
Anahtar Kelimeler
Deprem- Manevi Destek- Manevi Danışmanlık ve Rehberlik- Diyanet
[1] (Buhari, 1955: 112; Tirmizi, Zühd, 34)