Bir haftayı geride bıraktığımız depremin bir taraftan yaraları sarılırken, bir taraftan organizasyon bozukluğunun gündeme düşmesini izlerken, diğer taraftan ise birer mucize olan enkaz altından çıkışları izlemeye devam ediyoruz. Aynı şekilde siyasi liderlerin deprem bölgesindeki gezilerine ve açıklamalarına maruz kalıyoruz. Oradan canlı yayın yapan televizyonların ikili yapıları, birisi hep iyiyi ve olumluyu yansıtırken, diğerleri ise hep kötü olanı gözlerimize sokmaya çalışıyor. Sosyal medya üzerinden deprem üzerine yapılan tartışmalar ise bize kimin ne olduğuna dair kafa karışıklığını gösterdi. Müslümanların deprem karşısındaki mutedil tutumu ve tevekkül edişlerini kadercilikle yaftalayanlar elbette ki oldu. Bu tiplerin birçoğu bunu din/İslam adına yaptığını dile getirdiler. Bir diğer kesim, iktidarı ellerinden kaçırmanın taşıdığı ağır ruhsal bunalımı bu deprem vesilesi ile yeniden hortlattılar. Sürekli yanlış bilgilendirme peşinde ve Müslümanların Müslümanlığını gösteren göstergelere karşı salvolarına şahit olduk. Allahuekber denmesine bile laiklik karşıtlığı, eski militan sol şiddet eğilimli arkadaşlar ise Daiş güzellemesi yaparak tepkilerini dile getirdiler.
Bu deprem bir daha bize gösterdi ki, müslüman ahali, bir afet karşısında bütün merhametini kuşanıyor ve yardıma koşuyor. Mucizelere imkân oluyor. Müslümanların kahır ekseriyeti depremi duyar duymaz, bir şekilde yardıma koşmanın imkânlarını ve yollarını aradılar. -Burada Müslümanlar bu ülkenin değerlerini taşıyan her kesi kapsar şekilde kullanılmaktadır.- Bu ülke halk olarak ahlaken müslüman olduğunu yardımseverliği üzerinden ispat etti. Elbette ki yanlış iş yapan ferdi olaylar veya bu durumdan istifade etmeye çalışan geri zekâlı çıkarcı tiplerde vardı. Onları güvenlik güçlerine havale ediyoruz…
Bu deprem aynı zamanda metafizik ilkeler bağlamında bir kafa karışıklığını yaşadığımızı çok iyi gösterdi. Kader tartışmaları yanında, depremin oluşumundaki bilimsel yaklaşımlar vesaire üzerinden klasik modern bakışın izlerini gözlemlediğimiz laik bir yaklaşımı ön plana çıkaran bilim adamlarını ve Müslümanların inançlarına yönelik saldırılarını gözlemledik. Aynı şekilde müslüman entelektüel kişilerin bir kısmı da meselenin bilimsel boyutunu gündeme taşıyarak Müslümanların gayri ahlaki yapılarının, yani sorumluluklarını yerine getirmemenin günahını Yaratıcıya yüklememek gerektiği kanaati üzerinden saldırılar yaptılar. Bu tartışmaları bizzarure izlemek durumunda kaldık…
Mesele, hem entelektüel camia ve hem de aydın camia söz konusu İslam ve onun metafiziği kelamı olduğunda modern yaklaşımı önceleyen bir bakışla meseleyi ele aldıklarını ve oradan hareketle yargılara ulaştıklarını gösterdi. Konu geçmişte de tartışılmıştır elbette… Ama konuyu ele alırken bir metodoloji oluşturmadan ileri sürülen görüşlerin yaptığı tahribatı tartışmaya gerek yok! Zaten bilfiil içinde yaşıyoruz.
Konunun ilahi irade ile ilişkili bir boyut içerdiğini düşünüyorum. İlahi irade söz konusu ise bu konuda ilahi iradenin üstünde bir iradenin varlığından söz etmenin mümkün olmadığını belirtmeliyim. İlahi iradeye bir sınır çizmenin anlamsız ve gereksiz olduğunu, böyle bir sınır çizmenin hangi amaca matuf olursa olsun ulûhiyet meselesine şüphe düşüreceğini de ayrıca ifade etmeliyim. Ama aynı zamanda ilahi irade insani iradeyi devre dışı tutmayarak kendi ilahi iradesini üst bir şemsiye olarak kullanarak imtihan olgusunu en uygun ve üstün bir zeminde işlevselleştirdiğini de belirtmek isterim.
İlahi inayet ile ilahi irade ve ilahi faaliyet arasındaki hem bağ ve hem bağımsızlığı kavramadan ulûhiyet konusunda açık bir düşünceye sahip olmak zorlaşacaktır. Çünkü ilahi olanın doğru idrak edilmesi onun hem içkinliğini ve hem aşkınlığını kendi totalliği içinde anlamaya çalışarak anlaşılabilir kılınır. Yoksa sadece kendi yorumunu hakikatin yerine ikame etmiş olursun. İlahiyatçı hocalarımızın bir kısmı bu konuda gerçekten güzel yaklaşımlar sergilediler. Ama bunu aydın dediğimiz kesimlerde görme imkânı bulamadık maalesef…
Bu durum bize, hala bu ülkede düşünce dediğimiz şeyin çok eksik bir boyut taşıdığını gösterdi. Yeterli bir zihni faaliyetin olmadığı yerde meydana gelen olay ve olguları sağlıklı bir zeminde tartışmak ve yerli yerine koymakta zorlanma yaşanır. Bu depremde de tipik olarak yaşadığımız şey bu oldu…
Allah, sonsuz rahmeti ile yaşamı sürdürmeye imkân tanıyor. İmtihan konusunda hiçbir vicdanın sorun görmeden hesap gününe gitmesine zemin oluşturuyor. Bu O’nun ulûhiyetinin kudretini ve azametini gösterir. Aynı zemin üzerinden de insana kendi iradesini kullanma ve bu kullanım üzere yaşamı belirleme imtiyazı sağlamıştır. Bütün mesele bu ikili iradenin varlığının anlaşılması sorunudur. Bu durumu en iyi izah ise ilahi emir ve izin meselesini doğru idrak etmede yatmaktadır. Allah, razı olmadığı bir şeyi de izni ile yapılmasına imkân tanıyor ve böylece onu hesaba çektiğinde geride bir şüphenin kalmasına da imkân tanımıyor.
O yüzden deprem öncelikli olarak her birimizin günahının sonucu oluşan bir eserdir. Eğer bu ülkede yaşayan her insan üzerine düşen sorumluluğu doğru bir şekilde yerine getirebilse, hakkına razı olsa, haksızlığa pirim vermese, üzerine düşen hakkı, bihakkın yerine getirse idi, deprem olsa bile bu kadar zayiat olmazdı…
Ezcümle demem o ki: bu depremde kusurlu olan her ferttir. Her fert bu konudaki sorumluluğunu üstlenmeli bir dahaki büyük afetlerde zayiat bu kadar vahim olmasın, yoksa olmayacak anlamına gelmemeli… İmtihan varsa, başımıza ne geleceğini önceden kestirmemiz mümkün değildir. Burası Daru’l imtihandır. İmtihan olunan yerde ise her zaman sürprize açık olmak lazımdır. Bu yüzden karşılaştığımız sorunlar yüzünden hesaba çekilmeyeceğiz, bilakis, verdiğimiz tepki üzerinden hesaba çekileceğiz.
Bu da böyle biline…
Abdulaziz Tantik
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Gazze'de işlenen savaş suçları nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski…
Bu video bize BELAM başlığı ile gönderildi. BEL’AM için Diyanet İslam Ansiklopedisine baktığımızda şu açıklamayı…
Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın katıldığı merasimden sonra bir gurup teğmenin sonradan korsan yeminle Mustafa Kemal’in askerleriyiz diyerek…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Meclisi’nde alınan kararla su fiyatlarına %17,5 zam yapıldı ve her ay…
İstanbul' da Şiddetli lodos, Marmara Bölgesi'nde deniz ulaşımını sekteye uğratmaya devam ediyor. İstanbul, Bursa ve…
Ebu Cehil deistti, diğer Mekkeli müşrikler de deistti, Allah’ın varlığına inanıyorlardı ama Hz. Muhammed’in Allah’ın…