Ne demiş Prof. Dr. Ahmet Ercan?
“Deprem takdiri ilahi değil, takdiri siyasidir”
Düşünmeden konuşmuş…
Eee tabii ki insan düşünemeyince böyle laflar eder… Yadırgamamak lazım… Aslında ciddiye alıp yazı da yazmamak lazım ama yazı yazmamayı düşünemediğim için yazıyorum işte…
Aslında kendince doğru bir laf etti Ahmet Ercan! Öyle ya yirmi yıldır iktidarda olan bir Tayyip Erdoğan var ve onlar her şeyin tek sorumlusu olarak Erdoğan’ı görme hastalığına tutulmuşlar. Varsın görsünler, varsın hastalığa tutulsunlar ama bu milletin din ve dini değerleriyle artık alay etmeyi de bıraksınlar.
Anladık Ahmet Ercan Bey bu sözüyle depreme dayanıklı evler yapmadığımızı, fazla kaderci olduğumuzu falan ima etmek istedi ama kastı aşan bir söz oldu. Haddini aşan bir söz desek daha iyi olur.
Hadi diyelim ki yapılan bütün binalar 8 şiddetinde depreme dayanıklı yapıldı… Yapılmasını da gerçekten isteriz. Ama bir sonra ki depremin sekiz şiddetinden daha fazla olmayacağı garantisi mi var ki Ahmet Ercan, böyle büyük laflar ediyor ve büyük gaflara imza atıyor!
Pes ya gerçekten pes!
Hani her depremden sonra fırsatçılar çıkar ya ortaya… “Ben bu depremden nasıl nemalanırım” diyen… Ahmet Ercan ve benzerleri de maalesef bu tanım içinde yer alıyor. Depremi fırsat bilerek, insanların manevi duygularını istihza etmek için fırsat kolluyorlar… Ve hatta depremi Siyasal İslam’a bağlayacak kadar cehalet örneği gösteriyorlar.
Sayın Ahmet Ercan çok okumuş Prof. Olmuş ama Kur’an-ı Kerimi okuma zahmeti göstermemiş. Okuduysa da inanarak okumamış anlaşılan…
Yok, ayet falan yazmayacağım buraya… Mirat Haberimizin, Ali Rıza Demircan Hocamız başta olmak üzere değerli yazarları bu konuda güzel makaleler yazdılar. Merak edenler buradan okuyabilirler!
https://www.mirathaber.com/fiziki-demremleri-tetikleyen-manevi-demremlerdir/
https://www.mirathaber.com/felaketle-uyanmak/
https://www.mirathaber.com/tabiat-olaylari-bizim-yasadiklarimizdan-bagimsiz-degildir/
Benim derdim, bir insan nasıl bu kadar acımasız ve dini değerlere düşman olabilir sorusuna cevap aramak!
Aslında sorunun cevabı basitten de öte basit… Cevap karşımıza geçmiş sırıtıyor da bizim haberimiz yok…
Jakoben laik eğitim sisteminin ürünü bu insanlar. Olaylara bilimsel bakacağım iddiasında olan ama manevi gözle bakamayan insanlar topluluğu… (Güruh demedim farkındaysanız). İlimle bilimin iç içe olduğundan bihaber bu Bilim(!) insanları, depremlere manevi gözle bakamayınca, “deprem taktiri ilahi değil, taktiri siyasidir” gafleti ve dalaleti içinde çırpınabiliyorlar. Arkasından “Siyasal İslam” tanımlamasıyla da vitrinlerini güzelleştirdiklerini sanıyorlar…
Vah ki vah!
Bilime ve teknolojiye madem çok güveniyorsunuz, bir icat yapında şu depremi önceden insanlara duyurun ya hu! O çok güvendiğiniz Biliminiz mi yetersiz kalıyor yoksa aklınız mı? Allah aşkına (Pardon sizin için Tanrı aşkına mı demeliydim) depremleri önceden bilecek sistemi bulun artık. Bulun da binalar yıkılmasın, insanlar ölmesin!
Buyurun meydan sizin!
AKIL İLE VAHYİ AYIRINCA…
Akıl ile vahyi ayırırsanız birbirinden, o pozitivist düşünce aklınızı cıs cıbıl bırakıverir ortada… O akıl sizi istediği yere götürüyor ve bir zaman sonra duvara da toslatıyor… O tosladığınız yerde de beyininiz dağılıp parçalanıyor ve saçmalamaya başlıyorsunuz.
İşte bu sebeple akıl ve vahiy ikiz kardeş gibidir diyoruz. Birbirinden ayıramazsınız diyoruz.
Eğer, ben aklı öne plana çıkartır, vahyi yok sayarım derseniz, aynı Ahmet Ercan gibi zırvalar, “Deprem takdiri ilahi değil, takdiri siyasidir” deyiverirsiniz. DEPREMİ bile siyasal İslam’a bağlama basiretsizliğin gösterirsiniz. Sahi Siyasal İslam ne yahu!
Olmaz beyler olmaz! Siz inanmayabilirsiniz! Ama inanan insanlara saygı göstermek zorundasınız. İslam’a inanmamak başkadır, Charli Hebdo dergisi gibi istihza etmek başkadır.
Gündüz yediğiniz hurmalar, bir gün gelir sizi tırmalar. O bir gün bu dünyada olmasa bile ahiret hayatında gelecektir vesselam.
Selam, saygı ve muhabbetlerimle…
Şaban DOĞAN
Bir insan şerefli olacak. Bir insan diplomalı cahil olmayacak. Bir insan alçak olmayacak