İnsanlar hangi amaçla bir liderin etrafında topluluk oluşturup bir araya geliyorsa o amaç doğrultusunda hareket etmek, etkinlik düzenlemek toplumun düzeni intizamı mutluluğu için şarttır. Siyasi amaçlı oluşturulan birliktelikler siyasi parti kurarak; İktisadi mesleki, dini, kültürel, turizm v.b amaçlı oluşturulan veya kurulan topluluklar ise dernek, sendika veya vakıf kurmak suretiyle amaçları doğrultusunda faaliyet sürdürmelidirler. Siyasetin yapılacağı mecra parti kurmaktan geçer. Seçmeni siyasi hedefleri hususunda ikna eder seçimlere girip başarılı olduğun takdirde görüşlerin doğrultusunda devleti bir sonraki seçimlere kadar yönetirsin. Dernek, sendika ve vakıflar aracılığı ile siyasete ve siyasetçiye düzen ve intizam vermek başka amaçla kurulup bir araya getirilen toplulukları istismardır. Şayet devlete nizam vermekse amaç, siyasi parti kurup meydana çıkmak gerek.
Dernek, sendika veya vakıf kurup topluluk oluşturanlar amaçları doğrultusunda varsa sorunlarıyla ilgili olarak devlet otoritesini ikna etmek için gayret eder taleplerini ilgili kurumlara iletirler. Kişisel olarak her bireyin siyasi görüş beyanı fiili kavgaya sebep olmaksızın değerlidir. Dini, coğrafi, etnik veya ictimai amaçlarla kurulan topluluklardan devşirilen toplumsal gücü siyaset üzerinde kullanmak toplumu kavgaya kargaşaya ve kaosa sürükler. Böyle bir tehlikenin doğurduğu sonuçları bertaraf etmek için devlet otoritesinin harekete geçmesinden doğal ne olabilir! İşte bu yüzden Siyaset yapmanın tek aracı siyasi partilerdir. Başka organizasyonlar üzerinden siyaset yapmak toplumu kargaşaya iter. Gizli ajandası olup kripto yontemlerle insanları kandırmak ve istismar etmek ne dini ne vicdani ne de insani değildir. Kimsenin toplumun geneli veya vatandaşların huzurunu bozmaya ve güvenliğini riske etmeye hakkı yoktur!
UKRAYNA İŞGALİNDEN ALINACAK DERSLER OLMALI!
Ukrayna işgali bir kez daha göstermiştir ki; savaş ortamında zenginle fakirin arasındaki tek fark, zenginin savaş ortamından uzaklaşması fakire göre daha çabuk olmaktadır! Zengin her ne kadar savaş ortamından kaçmayı başarsa da gittiği topraklarda vatansız ve devletsiz bir yabancı olarak sığıntı gibi yaşamaya mahkum olmaktadır.
Zenginin de fakirinde öncelikle vatandaşı olduğu devletinin güçlü olabilmesi için siyasi tercihinin ne kadar önemli olduğunu yeryüzünde yaşanan işgaller ve savaşlar göstermektedir! Halkın siyasi tercihiyle belirlenen devlet idaresi idareten yönetilirse; “Senin partin! Benim partim!” kavgalarıyla 60’lı 70’li ve 80’li yıllarda olduğu gibi devlete zaman kaybına sebep olmak dünya devletleri arasında güçsüz ve dikkate alınmayan, PKK çete örgütüyle aynı statüde görülen bir ülke konumunda kalmaya mahkum olacaktır.
Devletin diğer dünya devletleri karşısında güçlü olması: Siyasi liderlikte basiret ve feraset; İdari yönetimde maharet ve dirayet ister! Millet çoğunluğu siyasette bu özellikleri otuz yıldır Recep Tayyip Erdoğan da gördüğü ve devlet yönetiminde bizzat fiiliyatta hakkını verdiği için her beş senede yapılan seçimlerde oyunu vermektedir.
Seçmen olarak önümüzdeki yılda yeni bir seçimle daha karşı karşıya bulunmaktayız. Maalesef bu seçimler dünya genelini etkisi altına alan ve vatandaşların cebini ciddi boyutlarda yakan pahalılık ortamında girileceği anlaşılmaktadır. Ancak halka alternatif olarak sunulan, iktidara talip BENZEMEZLER İTTİFAKI şaşkaza iktidara gelirse piyasayı ucuzlatacak herhangi bir formül ve kaynak kamuoyuna sunamadığı gibi mevcut kazanımları bile tüketip Recep Tayyip Erdoğan ı suçlamaktan başka hiç marifet gösteremeyeceği çok açık ortadadır. Bugün dünyanın karşı karşıya bulunduğu yakıcı ve yıkıcı küresel iktisadi ve idari kriz yirmi yıldır başarılı bir devlet yönetimi sebebiyle ülkemize BİRE BİR yansımaktadır. Ancak olası bir BENZEMEZLER iktidarında BİRE BİN olarak yansıyacağından zerre şüphem yoktur. İşte o zaman yaşanacak bir pişmanlık asla fayda vermeyecektir!
Çünkü dünya iktisadi ve idari düzenin de bir değişim yaşanmaktadır. Konjonktürel olarak yaşanan bu süreçte zafiyetle geçecek bir günün bile çok önemi olacaktır. “Dere geçilirken binek değiştirilmez” atasözünün tamda uyduğu bir zaman dilimi içerisindeyiz.
İNANDIĞI DAVASI İÇİN ÇEKİLEN SIKINTILAR KİŞİNİN MANEVİ HUZURUDUR
İnandığın davanın hak davası olduğuna inanıyor ibadet amacıyla taraf oluyorsan her türlü sıkıntı düğünün bayramın olur. Doğru olduğuna inandığın istikamette davan uğruna yaşanacak her türlü sıkıntıyı göze alamayan kişilerden adanmış dava adamı olmaz! Olsa olsa dadanmış kişiliksiz ve kimliksiz yolda karşılaştığı sıkıntılar nedeniyle davasını satan menfaatperest birisi olur!
Bu sebeple varsayalım ki inandığı değerler uğruna kandırılmış veya bir takım sıkıntılara girmiş hatta velev ki mahpuslara da düşmüş olsa hak bildiği yol olduğu için o kişinin maneviyatını güçlendirmesi hatta ibadet aşkı vermesi gerekir.
Fehmi YAĞLI