Ekonominin ruhu-beyni paradır. Türkiye Büyük Meclisi, milli parasını basma yetkisini süresiz olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na devretmiştir. Nedendir bilinmez! TÜRKİYE CÜMHURİYET(İ) MERKEZ BANKASI olarak millileşemeyen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, milli ekonomimizin muhtaç olduğu parayı basmamakta – basamamaktadır.
Bastığı para ekonominin muhtaç olduğu paranın yaklaşık yirmi de biridir. Mesela 2021 yılında Merkez Bankası’nın bastığı ve tedavülde bulunan para yaklaşık 550 milyar tl iken sömürücü faizci bankalarımızın verdiği kredi miktarı takriben 10 (ON) trilyon idi.
Merkez Bankası bastığı yetersiz cüzi miktar parayı bankalara faizle ödünç veriyor. Bankalar aldıkları bu faizli borca, topladıkları mevduatı ve Ülke dışından aldıkları borç parayı da ilave ediyor.
Merkez bankası borcu, mevduat ve dış borç üçlüsünü BİR birim kabul edersek, bankacılık sistemi bu BİR’i bankacılık entrikalarıyla, bir girdiyi defalarca girdiye dönüştürerek oluşturduğu yapay-kaydi parayla on beş yirmi katı ve hatta daha fazlası olarak büyütüyor.
Bankacılık sistemi kat kat oluşturduğu bu karşılıksız yapay / kaydi parayı da teminat alıp kredi şeklinde vererek FAİZİNİ alıp bölüşüyor.
Bunun için ekonomide krizler yaşanırken bile bankacılık büyük kârlar edebiliyor.
Tek kelimeyle Devletin ordusu ve kolluk kuvvetleriyle yaptığı koruma altında şehre inen modern eşkıya tarafından faize dayalı yasal ama zalim bir eylem yapılıyor. Sonuçta bu faizleri de verdiği vergiler ve zamlı mal alımlarıyla anası ağlayan milletimiz ödüyor.
Bu sisteme ne iktidar karşı çıkıyor-çıkabiliyor, ne de muhalefet eleştiriyor-eleştirebiliyor.
Devletimiz bankaların oluşturduğu bu yapay / kaydi para oluşumunu engelleyebilir. Kredi kartı verilerek harcama yaptırılan halkın dolaylı olarak para oluşturmasına da mani olabilir.
Devletimiz acil üretim alanlarını belirleyerek ilk merhalede konutu, işyeri, fabrikası, tarlası, bağı, bahçesi, hayvanı ve daha önemlisi verimli olabilecek projesi olan vatandaşlara sahip olduğu maddi değerin tamamı veya yarısı kadar faizsiz borç verir. Geri ödemesini makul uzunca bir takvime bağlar.
Devletin vatandaşına faizsiz olarak vereceği borç miktarı, bankaların karşılıksız olarak ürettiği ve faizini aldığı yapay para miktarını da zaten geçmez, geçemez.
Böylece milletin önü açılır, müteşebbisi çoğalır, faizin sebep olduğu pahalılık engellenir ve bu yolla bir süreç içinde devletin gelirleri de artabilir.
Şimdi sorumuz tekrar soralım:
Şimdi bu yazdıklarımız üzerinde kafa yorup da destekleyecek ve fikirleriyle eksikliklerini giderek geliştirecek ve de gündem oluşturacak yerde bizi teçhil etmeye kalkışacak ekonomi özürlüsü cahil entellere ve siyasilere ne demeli?
Bir millet nasılsa öyle idare edilir, demekten öte söylenecek söz ancak uyarıda bulunmak olabilir ki biz de bunu yapmaya çalışıyoruz.
Allah kullarına merhametlidir. Zulmetmeleri ve zulme uğramalarına razı değildir. Bunun için faizi Kendisine ve kullarına savaş ilanı olarak bildirip yasaklamaktadır.
“Siz ey iman etmiş olanlar! Allah’ın emirleri ve yasaklarına aykırılıktan korunun. Ve eğer gerçekten müminseniz faizden doğan kazançların tümünü bırakın.
Eğer faizi bitirmezseniz bilin ki Allah’a ve Elçisine savaş açmış olursunuz. Ama eğer tövbe ederseniz, ana-paranız sizindir; onu geri almaya hak kazanırsınız. Böylece ne haksızlık yapmış ne de haksızlığa uğramış olursunuz.” (Bakara 278-9)
ALİ RIZA DEMİRCAN
MİRATHABER.COM –YOUTUBE-