Mirat Haber Ajansı
Dijital insan hakları uzmanları, koronavirüs salgını sırasında dünya çapında uygulanan kapsamlı gözetim tedbirlerinin genişlediğini ve yerleştiğini söylüyor. Önlemler genellikle enfeksiyonları takibe yardımcı olmak için geçici zorunluluklar ortaya çıktığından yapılıyor. Ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün salgını ilan etmesinden üç ay sonra, hükümetler bu bahaneyle bu uygulamaları kullanarak sivil hakları çiğnemekle suçlanıyorlar. Telefon izleme, temas izleme, fiziksel gözetim ve yüz tanıma gibi teknikler kullanılmakta.
Siber güvenlik uzmanları, dijital izleme ve fiziksel gözetim teknolojilerini kullanan ülke sayısının COVID-19 uygulamalarını kötü niyetle de kullandıkları konusunda uyarıyor. Dünyada pandemi sırasında daha fazla siber gözetim uygulamayan sadece birkaç ülke olduğunu söylüyorlar. Bu uygulamaların çoğu, topladıkları tarihi ne kadar süreyle sakladıklarını açıklamamakta. İşlerin yanlış gittiği benzer bir duruma örnek olarak, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD kitlesel izlemelerini sunuyorlar. Devletlerin, bir kere sistem kurdu mu sonra bireyi gözetleme güçlerinden vazgeçmek konusunda son derece isteksiz olduklarını iddia ediyorlar.
Uluslararası Af Örgütü geçtiğimiz günlerde Güvenlik Laboratuarı araştırma ekibinin Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’dan temas izleme uygulamalarını gözden geçirdiğini söylemişdi. Bahreyn, Kuveyt ve Norveç’teki uygulamaların dünyanın en çok özel yaşama burnunu sokanlar olduğu bulundu. Hak grubunun üçü de sık sık GPS koordinatlarını merkezi bir sunucuya yükleyerek kullanıcıların konumlarının canlı veya neredeyse canlı izlemesini kullandı. İnsan hakları savunucuları, izleme uygulamalarının pandemik yanıtta etkili bir araç olabileceğini kabul etmekle beraber, bazı hükümetler insan hakları üzerindeki etkilerini uygun şekilde düşünmeden onları acele ortama sürdüklerini savunuyorlar.