Bilgi çağının güç haline dönüştürdüğü internetin yaygın olarak kullanılmaya başlandığı 1990’ların ortalarında aynı zamanda bir başka kavram daha ortaya çıktı; “dijital din” veya ilk formuyla “siber din”, günümüzde yaygın kullanışıyla sanal din. Bu din hakkındaki yeni terimler, kısa zaman içinde dinin sanal gerçeklik teknolojiler içindeki arayüzü tanımlamak için ortaya çıkan başlıca kavramlara dönüştü. İnternet’in gittikçe yaygınlaşması ve teknolojik araçlarla çoklu sistemlere sahip olmasıyla daha fazla dini açıdan erişilebilir hale dönüşmesiyle geniş ölçüde evrensel olumlu kaynak olarak dini iletişimde kullanılması, klasik dini kurumları, yapıları ve dini otoriteleri tehdit edici, yıkıcı, baltalayıcı veya mutedil dini görüşlere meydan okuyucu etkilere yol açmaya başladı.
Yeni bin yılının başından itibaren “dijital din”, üç önemli vasıta ile daha da güçlü bir şekilde belirginleşmeye başladı;
a.) Dijital medya gücü ile yani ses, video, bilgisayar oyunları ve sosyal sitelerden oluşan online (çevrimiçi) web siteler gibi “dijital dine akışkan özgünlük katan medyatik araç ve alanları”
b.) Klasik dinlerin, mezheplerin yerine almaya başlayan ve ekonomik, siyasî ve medeniyete bağlı vasıtaları belirleyen ve onları belli bir teknolojiyle beslemek isteyen tekno-cemaatler de denen “yeni dinî hareket, akım veya ideolojiler veya yeni çağ inançları”
c.) Son olarak “dindarın ikinci hayatı” veya sanal yaşam da denen canlı, çok değişken, akışkan ve çağdaş hayat olarak anlaşılan meraklı insanların çağdaş sibernetik beşeri hallerini oluşturan” sanal dindarlık formları.
Bu güçlü araçlar dolayısıyla çoklu bileşenlere sahip dijital alemde kendine yer bulan dijital din, en masum halden, sade ve basit bir dini unsurlardan (fenomenlerden) azade olarak daha karmaşık boyutlar kazanarak dijital ortamlara taşınarak “online dini” haline gelmeye başladı. Dahası dijital din, daha fazla bir adım atarak insan kadar eski olan geleneksel din olgusunun, yeni bir medya siyasetiyle kendini dönüştüren, sanal kültür, medyatik ortam, teknolojik araç ve alanlarında yansıyan, dini tecrübelerle gerçeklik ötesi olarak şekillenen ve yaşanan formlarını da kapsamaya yöneldi. Buna bağlı olarak dinler tarihi gibi din bilimleri de yeni din anlayışlarına uygun olarak çok boyutlu ve zengin internet tekno-medyatik gelişmelerin yol açtığı bir dijitalleşmiş “dini terimleşme süreçleri de” hesaba katarak dijital kıyaslamalar yapabilen bir disipline dönüştü.
Dijital alanda din kavramı “sanal din” kavramı gittikçe revaç bularak, dinin sanal ortama taşınmasını veya gerçek olmayan din gibi bir olgunun virtüel teknolojilerle olarak yeniden tasarlanıp, mitlere dayalı ütopik bir formda “yeniden ve beşer eliyle yaratımını” ifade etmekteydi. Dijital din kavramı aynı zamanda en kısa tanımla bilgisayar teknolojileri ile din arasındaki zihinsel ittifaklar sonucu ortaya çıkan ve sanal ortama taşınan her türlü ruhani durum, yaşam veya tecrübelerle donatılmış yeni dini tavırları kapsamaktadır. En kısa haliyle “sanal din”, sonsuz içeriklerle dolu sanal alemde var olan her türlü dini yapı, inançları ve onların sanal veya dijital ortamdaki uygulama, eylem veya ritüellerini de kuşatmaktadır
Dijital çağda dinin temel unsurlarının içkin anlamlarını ortaya çıkarmayı ve kutsal metinlerin dindarları tarafından tarihsel düzlem içinde verilen yorumları mukayese edip anlamayı hedefleyen yorumbilim (çağdaş tefsirler) karmaşık anlama ve yorumlama yöntemlerine sahiptir. Bilhassa Kuzey Amerika’daki din bilimi uzmanları arasında yaygın bir metodolojik alan olan yorum bilim (Hermenötik) bu yöndeki gelişmiş akademik gayret olup mukayeseli veya betimleyici olmaktan çok hayati yorumlayıcı ve anlayıcı aygıtlarla beslenmektedir.
Dijital dinin anlama ve yorum bilimi olarak Dijital hermenötik, kendisine özgü yeni anlayışlar geliştirmektedir;
a.) Metin ve müellifi ihmal ederek doğrudan okuyucu veya dinleyiciye atlamakta onu sanal alem gezgininin zihin dünyasında yeni bilişsel, yorumlayıcı yöntemlerle, “dijital sözü” merkeze alan benlik bilinçlerine malik olarak özgün hayal aleminde, sembolik mecazlar yumağında yaşanan sanal gerçekliği yansıtılmış yeni anlamalara yönlendirmektedir.
b.) Bu çok öznel yaklaşım, çoklu anlamlı yorumlara, çoklu tarih yaklaşımlarıyla ve tekelci geleneklerin anlayışları yerine çoklu ihtimallere, çok boyutlu ve farklı anlamalara götürebilmekte nihayette alabildiğine eleştirel, değişken, akışkan ve her şeyi kökten değiştirici kimlikte anlamalara götürebilmektedir.
c.) Yorumu anlam ile özdeş kılan ve anlama sürecinde obje ile süje ilişkisi yerine birbirlerinin yerini tutabilen veya her ikisini de askıya alabilen hatta karma parçacıklarla onları bölüştürebilen kimlikler verebilmektedir.
d.) Dijital dinin sanal kutsallığı da kendisine özgüdür. Artık kutsal varlıklar veya evrensel değerler, mukaddes değerler hatta milli hikayeler yerine daha bireysel, daha yerel, bölgesel ve parçalı ve nispi hakikat anlatılarına ilgi duyan bu yeni anlama türü, bu açıdan büyük yaratılış mitlerini veya milli kahramanlık hikayelerini “modası geçmiş” veya antika işler görmekte ve küçümseyebilmektedir. Böylece dijital mitolojik hermenötik, bu tür klasik anlatıların, ancak geleneksel iletişimlere uygun olduğu yeni teknikler açısından çelişki doğuracağını iddia etmekte; çok dilden oluşan melez filolojik yapılar, yerel çoklu kültürlerin yaratımları olarak çok boyutlu yerel sosyal yapılanmalara açık kapı bırakmaktadır. Son olarak dijital yorum bilim, çok boyutlu yapı-bozucu anlam ve anlamalar doğrultusunda arkeolojiler içinde girerek öznellik, mutlaklık veya kesin anlamlılık gibi klasik aygıtlar yerine çoklu nesnel şüpheler taşıyan herkesin kendi sanal gerçekliğini veya siber alemini inşa etmesini hatta “yaratması” gerektiğini (!) vurgulamak gibi yeni, alışılmadık ve çok farklı perspektiflere sahiptir.
Prof. Dr. MUSTAFA ALICI