Biz Müslümanız. Rabbimizin koyduğu ölçülere göre konuşmalıyız. Rabbimiz dosdoğru, kafa ve gönül kulaklarına hoş gelecek şekilde konuşmamızı istiyor.
Yumuşak ve muhataplar üzerinde etki oluşturacak şekilde konuşmamızı emrediyor. Dinimizin ve ortak aklın onaylayacağı şekilde konuşmamızı görev olarak yüklüyor. Tartışmaların en güzel yöntemle yapılması, çağrıların aklî deliller ve güzel öğütlerle yapılması da Rabbimizin buyrukları arasında…
Bu ölçüler içinde konuşma ve çağrıda bulunma bizler için namaz ve oruç gibi ibadettir. Cennet yoludur. Çünkü bunlar yani Sedid/Doğru, Kerîm/Saygılı, Leyyin/Yumuşak, Belîğ/Açık ve etkili ve Marûf/Dinin ve ortak aklın onaylayacağı sözler ve Ahsen/En güzel yollu tartışma Rabbimizin Kur’ânî buyruklarıdır.
Peki bu düzeysizliğimiz nedir? Su-i zan, yalan,iftira bize yakışır mı? Geçtik karşıtlarımızı, kendi aramızda bile kullandığımız alaycı ve aşağılayıcı dili nasıl izah edeceğiz? İslâmî zerafetimize ne oldu? Akılla çelişik kabalığımız nereden çıktı? Sözün özü bu düzeysiz dil bizi nasıl esir aldı?
Böylesi dil bizi başka değil önce nefrete ve parçalanmaya, -tövbe edilmezse- sonra da Cehennem’e götürür
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi