<>.theiaStickySidebar:after {content: ""; display: table; clear: both;}
Genel kütürde ve halk dilinde dolanan hepimizin bildiği bir laf vardır. “Dünyada mekân, ahirette iman” diye. Elbette dünyada bir mekân, bir hane sahibi olmak Allah’ın lütfudur, lakin dünyada öncelikli olan ise imandır. İnsan evi mekânı olmadan da yaşar. Lakin iman olmadan yaşayıp öyle ölürse sonu berbat olur. Yani ebedi hayatın muhafazası için, mekândan önce iman gereklidir.
İmanın zayıflaması, dinin de zayıflayıp toplumsal bir güç olarak etkisini yitirmesine neden olur. Din, toplumsal bir güç olarak etkisini yitirir de kalplerden Allah korkusu kalkarsa, tabandan tavana her ne varsa bozulur. Öncelikle toplum dinden uzaklaşır, din etkisizleşirse, tuğyan siyaseti hakim olur. Toplumu yönetenler de dinden uzaklaşacağı için, din bir vicdan meselesi olarak kalplere ve mabetlerin duvarları arasına sıkışır. Dinin devlet işleyişinde hiçbir etkisi kalmaz. Din ile devletin ve siyasetin arası açılırsa, devlet ve siyaset dinsiz olur. Zira din toplumsal bir güç olarak etkisizleşmiştir.
Devlet ve devlet ricali haram helal tanımaz. Allah Peygamber takmaz. Heva ve heveslerine göre topluma tahakküm ederler. Toplum da durumun böyle olmasını normal olarak görür.
Din toplumsal bir güç olarak etkisizleşirse, iktisadi faaliyetler bozulur. Faiz, karaborsa, stokçuluk, tekelcilik, vurgunculuk, tefecilik, haksız kazanç, emek sömürüsü iktisadi faaliyetlere hakim olur. Fakir fukara, garip gureba çalışır çabalar, kazandıkları, alın teri emekleri birkaç kapitalistin kesesini doldurur. Zenginler zenginleşir, fakirler daha da fakirleşir. Din toplumsal güç olarak etkisizleştiği için, toplum ne kadar hayıflansa da kendilerinde cari duruma itiraz edecek gücü bulamazlar.
Din toplumsal güç olarak etkisizleşirse, hukuk bozulur. Haram helal sınırları ortadan kalkar. Din etkisizleştiği için, toplum ifsat olur. İnsanların hemcinsleriyle olan ilişkileri, diğer canlı ve cansız varlıklarla olan ilişkileri, evlenmeler, boşanmalar, karı koca komşuluk ilişkileri ve dahi insana ve topluma dair ne varsa, her şeyin dengesi bozulur.
Din toplumsal güç olarak etkisizleşirse, insanların kötülük yapma potansiyelleri akıl almaz derecede yükselir. Yeni doğan masum bebeklerden yaşlısına kadar herkes mağdur olur, edilir. Çeteleşme, haraç kesme, organize suç örgütleri… Bütün olumsuzluklar, dinin toplumdan çekilmesiyle ortaya çıkar.
Din toplumsal güç olarak etkisizleşirse, insanlar insani – fıtri duygularını kaybeder. Egoist, narsis, benmerkezci insan görünümlü hayvanlara dönüşür. Bazıları yangının ortasında yanarak ölürken, dinsiz imansız olanlar ise zil takıp oynarlar. Kimse kimsenin acısını paylaşmaz iken, kimse kimsenin sevincine de ortak olmaz.
Bunların olmaması, dinin toplumdaki etkisinin kaybolmaması için ne yapılmalı?
Öncelikle fertten devlete, hayatın her alanına dinin hakim olması, Allah’ın tanımladığı, Peygamberinin uygulayarak gösterdiği, siyaseti iktisadı, hukuku ve içtimai yapısı ilahi olan bir düzen kurulmalıdır. Allah korkusu kalplere yerleştirilmeli, Peygamber sevgisi, kuru laftan öte geçmelidir.
Siyasetçisi Allah’tan korksun ki, Allah’ın buyurduğu ve Peygamberinin gösterdiği şekilde siyaset gütsün. La-dini laik sekiler dinsiz siyaset gütmesin. Hukukçusu Allah’tan korksun ki, hukuki müeyyideler Allah’ın ve Peygamberinin uygulamalarıyla paralel olsun. İktisatçısı Allah’tan korksun ki, iktisadi faaliyetlerinde haram helal dairesine riayet etsin. Faizden, tefecilikten, kul hakkı yemekten, işçisini sömürmekten kaçınsın.
İçtimai faaliyet ricali Allah’tan korksun ki, toplumsal kurguyu Müslümanca yapsın. İçtimai huzuru bozan müstehcen yayınlara programlara, kimin eli kimin cebinde belli olmayan dizilere engel olsun. Eğitim öğretimde Allah Peygamber sevgisi öğretilirken, Allah’ın emrettiği ve Peygamberinin yaşadığı hayat nasıl yaşanır, neslimize öğretilsin. Müslümanların ilahı da Rabbi de Allah olduğu gibi, lideri önderi yol göstericisi de Allah’ın Peygamberidir.
YAKUP DÖĞER
MİRATHABER.COM -YOUTUBE-