Dinle ey nefsim!
Bugün on zilhicce.
Bugün günlerden kurban bayramı.
Dinle ey nefsim! Beni ne çok oyaladın. Ne çok uzaklaştırdın kendim olmaktan, değerlerimden. Neler kopardın kalbimden ve neler doldurdun ona. Küçük küçük tavizler alarak büyük günahlara meylettirdin. Emrimdesin sanıyordum, senin emrine girmişim oysa. Şimdi nisyan noktasından isyana doğru yol almaktayım.
Dinle ey nefsim! Kızgınım sana kırgın ve öfkeliyim aynı zamanda. Sitem doluyum. Ve kızgınlığım kendime bunun yanı sıra. Çünkü bilmeliydim senin ezeli düşmanımız iblisle iş tuttuğunu. Bilmeliydim atam Adem ile anam Havva’dan bu yana iblisin yol arkadaşı olduğunu. Bu dünya sürgünümüzün müsebbibi şeytanın değişmeyen ortağıydın, bilmeliydim.
Sana uyup yeryüzünü fesada boğanlar ‘Biz ancak ıslah edicileriz.’ diyerek dolaştılar, dolaşıyorlar ortalıkta. Sana uyanlar Hz. Nuh ile alay ettiler. Hz. Yusuf’u kuyuya, Hz. İbrahim’i ateşe attılar. Bazı inananları ateş çukurlarına attılar, bazılarının vücutlarını demir taraklarla taradılar. İki cihan peygamberinin (sav) üzerine deve işkembesi attılar, yoluna dikenler serptiler; getirdiği evrensel mesaja şiir, sihir dediler, Onu yatağında öldürmeye kalktılar. Kur’an’a ve sünnete yönelenlere tarih boyunca en olmadık iftiralar attılar.
Dinle ey nefsim! Öteden beri zalimlerin, inkarcıların, fasıkların yanında yer aldın. Hakkı, hakikati savunmak ve haykırmak isteyenlerin sağından, solundan önünden ve arkasından yaklaşan şeytana yoldaşlık ettin. Ama ne mutlu o kimselere ki seni ayaklarının altına aldılar. Yine ne mutlu o yiğitlere ki seni al aşağı edip hakikate yöneldiler. Senin ve yardımcılarının bütün uğraşlarına rağmen vazgeçmediler ve ‘’İçinizde iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun.’’ ilahi emrine uyarak hayatlarını düzenlediler.
Dinle ey nefsim!
Bugün on zilhicce.
Bugün kurban bayramı.
Bütün uğraşlarına rağmen inananlardan gücü yetenler bütün inananları temsilen bu ayda önce mikat yerlerinde kefeni andıran ihrama girdiler. Sonra Safa ile Merve arasında koşturarak Hacer annemizin anısını yaşadılar. Kendilerini Allah’a yönelmekten alıkoyan her ne varsa onlardan uzaklaşmak adına Mina’da şeytanı ve senin gibi yandaşlarını taşladılar. Vahyin kalbi Mekke’de Beytullah’ın etrafında, dışarıdan bakanların bütün bir evrenin Allah’ın emrine uyarak nasıl bir huşu ve düzen içinde olduğunu gördükleri o coşkulu dönüşü/tavafı yaptılar. Nefislerini orada kurban ettiler.
Şimdi bir kez daha dinle ey nefsim! Gel, beni benden alıkoymaktan vazgeç. Gel, hakikat yolunun yolcusu olmaya gayret et. Gel şeytanın yol arkadaşlığını bir kenara bırak. Gel , iyilerle dost ol. Gel, nefsi-i emareden uzaklaş, nefs-i mutmainne olma yolunda bir çaba göster. Belki ve umulur ki o zaman her şeyin ortaya apaçık konduğu hesap gününde Rabbimiz sana, bana, bize ‘’ Ey gönül huzuruna ermiş ( mutmain) nefs! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön Rabbine. Sen de katıl has kullarımın içine, gir cennetime. ‘’ der ve bu dünya sürgünümüzün cennet mükafatıyla sonuçlandığı müjdesini alırız.
Dinle, dinle, dinle ey nefsim!
EYYUP YÜKSEL